Yalvarma bana, ne olur sus!
Bakma yüzüme, dön başını.
Geri dönüşü, yoktur çünkü.
İhanet bu, oyun değil ki.
Yaktın beni, divane ettin.
Boşluktayım,
Kendimi arıyorum,
Her yer koyu karanlık,
Her yer sessizlik.
Düşüncelerim paramparça,
Duygularım yok olmuş,
Bugün birini sana benzettim
Yüzünde aynı hüzün vardı
Gözleri aynı kederle bakıyordu
Saçları aynı rüzgârda savruluyordu
Yürüyüşü, konuşması, gülüşü
Bugünü seni beklemeden geçirdim
Yine de her bir şeyin sen olduğunu fark ettim
Sabah güneşi senin ışığın gibiydi
Gülümsemem senin gülüşün gibiydi
Vatanı sarmışlar, dört bir yandan;
Uyan! Ey yurdum, uykundan uyan.
Vakit yok, lanet, ayak basmadan;
Uyan! Ey yurdum, derin uykundan.
Bir zamanlar neydik, bak şimdi ne olduk;
Çamlık bugün sisli, başında duman,
Yozgat'ın puslu havasında bir an.
Uzaklardan gelen bir türkü sesi,
Duygularımı sarsıyor, sarıyor içimi.
Sisli havada, ağaçlar hayalet gibi,
Yozgat'ın kalbinde, bir taştan anıt,
Çapanoğlu Camii, yükseliyor heybetli.
Tarihi duvarları, yüzyılların izlerini taşıyor,
İçinde bir huzur, bir maneviyat barındırıyor.
Minaresi gökyüzüne uzanıyor,
Cebimdeki resmin,
Bir sahil kasabasında çekilmiş.
Güneşli bir yaz günü,
Sen ve ben,
Birlikte yürüyoruz.
Sevgi ve hüzün boy verdi.
Acı ve keyif birlikte.
Varlığın tadı ekşidi.
İçtenlik ve riya birlikte.
Dost ve hasım bir geldi.
Çerkez Pınarı'nda bir can var,
Adı bilinmez, sesi yankılanır.
Sokaklarda neşe, sokaklarda keder,
Onunla yaşar, onunla biter her heves.
Sabahın ilk ışığıyla uyanır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!