On dört asır önce
Mekke'den bir güneş doğdu.
O güneşin ışıkları
Sildi,süpürdü,kovdu
Yer yüzündeki tüm kırışıklıkları
Kartlarını ve mektuplarını aldım.
Ancak hiçbir şey hissetmedi taş kalbim.
Artık gerçeği anladığını sandım.
Çünkü ben,ruhsuz,taş kalpli bir insandım.
Seni hiç sevmedim ve sevmeyeceğim.
Kuralsızlığı kural edinmiş
Hakkı,nizamı terkedip,dinmiş
Silahlanıp sokaklara inmiş
Bu devrin,zamane çocukları.
Habire gezer park,bahçe,söğüt
Sana diri yılan yutturdular
Kızgın,sıcak demir tutturdular
Güzel günlerini unutturdular
Bu senin hakkın değil Çeçenim.
Şu Muğla'nın köhne yerinde
Tek odalı bir köy evinde
Issız gecenin ta birinde
Seni düşünür,seni isterim.
Bir bakın şu memleketin haline,
Dün ne idik Yârab,bugün bu hal ne?
Herkes düşmüş kendi menfât derdine,
Ülke gitmiş,parçalanmış kime ne!
Yiyin ey ağalar,yiyin hey Beyler,
Kâh ağlarım, kâh gülerim.
Soldu benim gonca güllerim.
Yârim benden sıkıldıysa,
Burda durmam çeker giderim.
Kâh ağlarım,kâh gülerim.
Başı karlı dağların doruklarından
Yemyeşil vadilerin oluklarından
Şu bizim Erenlerin soluklarından
Sana selam getirdim,Dedem Korkutum.
Sevin sevgilim sevin.
Maharetinle övün.
Ziyafet ver,üç öğün.
Seni seven öldü bugün.
Şubatın on dördünde,
Gözlerin deniz mavisi
Dişlerin inci tanesi
Yüreğimin tek hanesi
Güzeller güzeli Manav kız.
hocam sizin gibi şair bidaha zor gelir şiirleriniz çok akıcı veçok kaliteli
hocam okurken içimde hissettim resmen kaleminize saglik adamsiniz
Ben hayatımda daha iyi bir sair görmedim ya harikasını, Yaşar hocam 11/ı 1691