Son günlerde bir türkü, takıldı dilime gidiyor..Yaşının benden büyük olduğunu sandığım bu türküyü genç arkadaşlarımız bilmeyebilir.
“Akşam olur karanlığa kalırsın, derin derin sevdalara dalarsın” diye başlıyor ve tam bu noktada muhteşem etkileyici bir saz tınısı giriveriyor araya ve bende de film en heyecanlı yerinden kopuveriyor. Kopuyor da ne oluyor. Akşam mı oluyor, karanlık mı basıyor yada derinden bir sevda mı kapımı çalıyor.
Şimdi İstanbul’un yağmur mevsimi. Kocaman kış günlerini boşa “kar yolları gözlemekle” tüketen İstanbul da şimdi yağmur günlerinin puslara sarılmış dumanlı havası içe dönük bir heyecan fırtınasını sanki ters tarafından estiriyor. Denizin rengi, bildiğimiz deniz mavisi değil, gökyüzü de öyle …Martılar kanatlarını hangi maviye çarpacaklarını bilemiyorlar. Mavi yok…İnanır mısınız, koskoca şehir mavisini kaybetmiş lacivert tufanında sallanmayı bekleyen öksüz çocuklar gibi. Ama salıncaklarda yok. Baharın kenti İstanbul belki erguvan pembeleriyle açık nikah günlerine kadar renksiz bir mavilik bostanında kör köşelerin ayyaşı olacak.
Bu saatler, iki duble rakı için erken mi gelir.
Şimdi İstanbul’un yağmur mevsimi. Bakmayın arada cumba arkası kafesten yüz görümlülük saksısını Arnavut kaldırımlı sokağa düşüren güneş yüzlü güzele. Şimdi yağmur mevsimi ve çiselemekle başlayacak bir alışkanlık nöbetinin ilk havası var parmağınızı camdan dışarı çıkardığınız zaman ıslatan. Sanki içinde nice saklı yazıların saklandığı bir kağıt tomarı yanıyor şehrin bütün uç noktalarının bileşkesinde ve hüzün takma adlı bir yağmur isteksiz gözyaşlarını döküyor bu yangının üzerine.
Ve galiba delirmiş sirenleri ile kırmızı yangın arabaları ateş taşıyorlar saklı yazılar yangınına beynimin içindeki labirent kanallarında.
Ben hala düşünüyorum, soruyorum; bu saatler iki duble rakı için erken mi gelir .
Erken gelmez. Şimdi tam vaktidir. Kırk adım ileri sonra kırk adım geri.
Şimdi tam vaktidir, İstanbul’un yağmur mevsimi başlamıştır. Ben kırk adım ileriye, kırk adım geri dönmek için adım pazarlıyorum. İki duble rakının da tam vaktidir. Şöyle hafiften sarhoş bir kadırga gibi açığa çekilip yalpalanmanın da. Sonra nerede benim iskelelerim diye çığlık atmanın ve duymayacağın en sesler için metronom ayarı yapıp seni seviyorum demenin de.
Son günlerde bir başka türkü daha takıldı dilime, gidiyor. Bilenler bilir, anlayanlar anlar, yaş mevzubahis değil.
“Bulutlardan haber saldım, sen gelecektin. Yağmur yağdı gözlerime, sen silecektin. Taş duvarlar çıkar beni, gönlüm dağlarda “
Şimdi İstanbul’da yağmur mevsimidir, ben dağlara gitmek istiyorum.
Cevat ÇeştepeKayıt Tarihi : 5.4.2007 15:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sizin de yüreğiniz türkü türkü olmuş...
Kıvılcımları bize kadar ulaşıyor, emin olun...Hâlenur'
saygılar
fidan
bunu beklemek daha az önemli olacaktı, beklentiye verilen emeklerle belki...
bilinç güzelliğinde havalanmak yerini tanıtım birliğine bırakabilseydi, bilinç güzelliğine hayranlık öteleyebilmeyi etkilerdi belki...
vs.
güzel bir konuya bu duyarlığı düşünmeye yorumlayışınızı kutluyorum
sevgiler, saygılar
TÜM YORUMLAR (3)