Hazır bu mevsimde erken kışa hazırlığı.
Geçmiş zamanın geçmeyen yaralarını sarmak...
Avuntular, yaşamın bir parçasıymış gibi hergün.
Gözlerimi dağlıyorum oysa sevdiklerim için.
Tütün basıp, içime akıtıyorum her gece.
Yüreğim yangın yeri...
Kör bıçak saplar durur ciğerlerime.
Dualar ettim dağlarıma,
Çoban oldum yaktım dumanımı kimseler görmesin diye.
Bir damla düşürdüm avuçlarına,
sürdüm sonra yüzüme.
Karanlığın aydınlığını yutuyorum,
Gözüm kapalı sana geliyorum, sana...
Başımızda kızıl bir gökyüzü;
Bu feda ettiğimiz bir hayat...
Karanlık sandığımız gündüzü;
Kaldır umutsuzluğu çöpe at...
Sandığın kadarından da fazla,
Sessizliğin dilidir artık bıraktığın.
İliklerimize kadar işlenmiş hayalin.
Avunmak mesele değil,
Kabullenmek zor geliyor insana baba.
Hergun kendi ellerinle yırttığın,
Gökyüzü / gözlerin kadar mavi bugün
Söylenmemiş sözlerin / durağı gibi
İlk günkü beklediğim / o heyecanla
Kelimeler ki, boğazımda bir düğüm
Uyanmadan uyanabilmek,
Dokunmadan hissedebilmek,
Yarım kalmışlıkların,
Kalan özlemi gibi...
Güneşimin erken sönüp,
gecemin erken doğduğu çağdayım.
Avuçlarımda karanlığın bir yüzü,
diğerinde soğuk nefesim.
Büyüdükçe daha iyi anlıyorum,
Geniş zaman ayarında yitiriyorum / gençliğimi.
Her harfin katili, her duanın sitemli yalnızlığına bürünüyorum.
Önünde duruyorum,
Artık yağmurdan kaçamayacak gölgemin,
karanlığına tutunuyorum.
Hayat senin ebedi tadın mı var
Gönlümüze kattığın ahın mı var
Bilmem ki, bildiğin nice yol mu var
Yalandan gayrı başka arzun mu var
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!