Sur dibinde üç çay görmez gözüm duymaz kulağım
Bir sual sorulur cevabı olmayan, bir frekans açılır anlaşılmayan
Sigaram tenime yapışır, dünyayı sorgular dumanı
Pamuk ovaları suları bulandırır,oysa pırıl pırıl bem beyaz pamuklar verir
Saf sular bulandıkça kirli eller beyazlar
Uyanamadığım bir düş var gözlerimde, Hayal gerçek ben bile bilemem
Nasıl bir gökyüzü nasıl bir gece bilemem,sabahı parçalar sabahlar onları
Güneşten bakılınca mavi bir gezegen var, içinde benden bir parça
Uyumak lazım çünkü uyumanın en güzeli halidir bu gezegen
Güneşten bakılınca özleyesi geliyor insanın bu mavi gezegeni
Etrafında ufak tefek bulutlar, o kadar da olsun canım
Kollarımda bir boşluk gece olmuş ama nerden gelir bu maviye kaçan siyahlık.
Bir kaç renkte yıldızlar ve sırtım yirmibeş senelik damimızda.
Çoğalıyor kardeşlerim sağımda solumda.
Babam hala bakmadı gökyüzüne ve sormadı hiçbir soruyu tanrıya.
Tanrıya soru sorulmaz biliyordu.
Bende sormadım ama hep sohbet etmek isterdim haddim olmasada.
Orda gecenin dördüne geliyordur saat, muhtemelen yatıyorsundur
Ben seni özlemenin en az senin kadar güzel olduğu zamandayım
Üç günümüz kaldı ondan sonra yarım bırakmadığımız herşey gibi
Tamamlayacağımız bir çok şey olacak
Yeşil mavi çocuklar doğuracağız yirmi ikinci asra
Bir adamın yüzünde utangaçlık
Düştü düşecek çocukluğu
Elleri hala ürkek, kaçamak bakışları
Bir ara cesaretlendi olacak
Elleri uzandı uzanacak masanın altından
Bugün benim doğum günüm
Yirmi beş sene sonra ilk defa doğuyorum
ve bana hoşgeldin bu gezegene denildi bugün
mutluluk burukluk arası birşey
Açıkçası ne zaman doğduğumu bilmiyorum
Günahlarını bana vur, bende çıksın o isyanlar
Elim titrek bir kuşun kalbi, ekmek alıyorlar
Pencereme gelmedi kuşlarım bugün
Kim bilir neredeler kiminle eğlenirler
Değmese elim bir gün ekmeğe terk edip giderler
Duvarda kurumuş alınteri
İç güdünün çarpışları anlamsız bir müziğin bedeninde
Uzklarda olsada bu duvarı örmüş işçiler
Bu zevklerin oynayışından bir ekmek yer
Yarıklar var sahibinin isyanından kalma, öylece duvarda
Yollar gözlerine uzar sen beyazlar icinde bir makinenin.
Kaygıların endişelerin yok olur maviye değiyor beyazlar sen onların içinde.
Ben senin önünde kontrolsüz yol almaktayım.
Ellerin dokunur ellerin eritir şu karlı dağları.
Ellerin güneşim olur.
Yol kenarında unutulmuş kuru bir ağaca değer ellerin.
Bazen sefaletli olur insanın yanlızlığı
Uzanır evin en fakir köşesine
kış ortası ölümün yanına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!