Türk şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat eleştirmeni, düşünür.
22 Ağustos 1954'te, Rize'nin İkizdere ilçesine bağlı Cevizlik köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Turgutlu'da tamamlayan Çolak, 1977'de Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nü ve 1992'de Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü (1992) bitirdi. 1977'den sonra Malatya, Manisa ve İzmir'de öğretmenlik yaptı. İzmir'de "Dize" adında yerel bir şiir dergisi çıkarmakta olan şair, Edebiyatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sedikası ve PEN Yazarlar Kulü ...
Bak, bu beyaz karanfil senin akşamın olsun
Hohlayıp onunla silersin kalbini
Ne zaman yüzüne çalışsam gökyüzü oluyor
Göğsün yaz içinde
Dağlara bakmaya koşuyoruz birlikte
Ama sen sıyırıp gidiyorsun içimi.
Ömrümü toplasam elde var bir kaç anı. Ah!
İnsanlar gökyüzünü sevmiyor. Bu yüzden
kayboluyor herbiri, topluca ölüyorlar.
-Bunu ben aptal bir dünyadır bileyim!
Her şeyi başlatan sağanak içinizde
sevgiliden tuz tadı. Ben bunu da
Bazıları yatağında bir mermiyken ölüdür.
Kendini, akşamları unutma.
Ah, bir gülebilsen yıkanır ağzın
benim ömrüm seninle iki nefes arası
bırak, dağılsın çürüten uzaklıklar
Dünya kokuşur, boşalır tarihin çöptenekesi
Önce Hitler gelir, bir ölü kadınla sevişmekten
Sonra Franko ve Mussolini
Korku getiren ayak sesleri
Ardından kırılarak açılan o kapılar
Renkli bir suyun taşmasını bekliyorsun ha,
böyle durmaktan. Bu ipekten bir yalan
hem de büyüden. Bir çocuğa göz değilsin
onların parmak izi korkular.
Yüzündeki gülücükle bir başınasın, simit ve çaya uzak
Öfkeli zaman. Tartaklanmış bir uzaklıktasın
Nar: Anlamına yenilen kelime.
Dikkatsiz sevgi.
Orada çatlatıldın, öfke dindi; bir bir kırıldı sesin.
Dökülen kan sende kalsın ama bundan bir gökyüzü umma. Ayrışan yanlarınla buluştur uçurumları.
Bu seni bir aşka hazırlasın; hep yaralı ama hiç ölmeryecek olsun.
Dilin gibi keskin ve uçarı öte yandan gövden kadar telaşlı ama zamansız.
Duygularımdan oyulurdum ayrıla ayrıla. Bir yürek
güreşinde öpe öpe döverdik birbirimizi. Ses olunca
tutuşan, dili kesen kelime; delil olan gri müzik...
Halkın habercisi alnın terliyor. Bu yüzden
anılara çağrıldım, aşklara, korkulara. Sulara verildim,
bölündüm bir kuşluk vakti. Herkes gelince
Boynunda dolanıyor gün. Orada ölüm
yorumdur hayata. Ağızdaki son kelimenin
öbür yanı; rozetinden vurulan çocuk
hep avuçta tutulan bir köz parçası...
Orkidesi kırık, duyguları yara içinde.
Hangi an'a dokunsam, avuçlarımda
sesinin yeşeren içi. Su unutur belki
sildiğin kelimeler kadardır anlam
konuş ki bölüneyim, yarıl ki
anlatabil kendini.
Kaosu başlat,
Yaşarken ne çok durdurdunuz hayatı. Karıştınız
çiçeklerin solgunluğu olduğunuz daha çok. Varlığınız
yeni doğan bebeklerin kocaman şaşkınlığı.
Bir şakayla çelişmek iyi ve yalan olmak
bir roman kahramanı kadar. Unutuldu
durmadan sıkılmanın bir dil olduğu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!