Geçen her bir günün ardından,
Duyarım derinden bir ağıt.
Bugün ki haberdir yarından,
Dün, külü savrulan bir kağıt...
Bilinmez nerede biter yol,
Zaman akıyor, mutlak bir sona doğru...
Eskimekte her yüz, aşınmakta mermerler,
Değişir, değişmez sandıkların,
Yıldızlar bile söner vakti geldiğinde,
Hazanda çiçekler kurur, yere düşer yapraklar,
Yol gözler bir adam, bir demet gül elinde,
Under your shoes mud and clay,
Yet no latency, no delay,
If you have anything to say,
Please suppose that's my last day...
Artık gelme, sakın gelme!
Yine de özleyeceğim seni,
Sen bunu bilme!
Artık gelme, çok bekledim çok,
Her şey için fazla geç,
Nedir? Efsun mu, sihir mi bu sendeki bilmem,
Yaşlar süzülüp derya deniz olsa da silmem,
Hasret bana cellat, beni vursan daha ölmem,
Bir köz gibi yansam bile artık sana gelmem...
Bir balık vardı ve onun hayalleri,
Kaçmak istiyordu cam hapisten,
Aklına ansızın sonsuzluğu anımsatan mavi okyanuslar ve kendine benzeyen balıklar geldi.
Atladı akvaryumdan fakat düştü yere,
Kıvrandı, kıvrandı ve can verdi oracıkta,
Uğrunda öldüğü hayal ne hoştu,
Nevi şahsına münhasırım; benzemez kimse bana,
Ne başkası bana benzer, ne ben başkasına...
Bilmiyorum...
Bazen sadece bilmiyorum...
Ruhum yükselmek istiyor bedenimden sıyrılıp,
Cıvıl cıvıl içimde bir şeyler, seslerini dinliyorum.
Bir anlamsız coşku içimde, hüzünlerle dans ediyor.
Geçmişe dalıyorum ve gelecekte yaşıyorum.
Cümbüş eder sinekler lambanın çevresinde,
Tuhaf bir şey olacak; kuluçka evresinde,
Çok uzaklardan gelen yaprak hışırtıları,
Melankolik bir müzik, radyo cızırtıları,
Tan vaktini beklerken yıldızların şavkında,
Gölgelerden gölgeni seçiyorum,
Nasıl bir şeydir özlemek bir bilsen,
Bir esrarengiz yoldan geçiyorum,
Gözlerim karanlıkta, aklımda sen...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!