Elinde bir bağ gül vardı. Ucuz kömür dumanı, saçlarını yalayıp geçerken, dumanın içinden, küfü aralayıp ay'a baktı. Ay, apaktı.
Cebinde olmasını umduğu mektubu yoklamaktan korktu, aklını gül'e saldı. O dans olsaydı, o Son Tango, adında gül olan kız çocuğu kuşkusuz çıkıp gelecekti sisin içinden.
Sorusu yanlış sorulmuş bir aşka iliştirmişti yüreğindeki çöl'ü. Oysa çöl, vahalar da saklardı kuytusunda…
Ben avuçlarına uzak sulardan akmıştım.
Her çağlayanda ellerin vardı, ellerin olunca ağlardım...
Ellerin, bilmediğim dillerde, ağlatan şarkılardı...
Yorduk aşk'ı pervasızca; o vakitler, pembe ve çatlaktı dudaklarımız.
Suya eğilsen görecektin, (d) ipte kuruyordum...
Geceden düşmüşüz yola.
Asfalt değil yol,
Yol dediğim patika,
Atların, boz eşeğin ezbere bildiği...
Asırlık göçlerin yolu,
İnce bir sızı,
Törenler yapıldı;
Ağlaştı,
Çığrıştı insanlar sana.
İlkbahara inat gittin.
Oysa benim köyümde,
Yaralı şafaklarda
Yüzümü kanla yıkadım.
Tırnak diplerimden kan sızdı
Pencere pervazlarına.
Eksildim,
Azaldım...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!