şu son rakıyı
dudaklarından içmek
ve sevişmek mavinin bütün tonlarında,
siyaha inat...
oysa sen kırmızı elbiseli bir düşsün,
Bir defa geçtin o sokaktan.
Kokunçtu çocukların umarsız bakışları
Ve ayak tabanları...
Korkunçtu kadınların kadın gibi yaşamamışlığı,
Ürktün...
Evler suskun ve bacasızdı...
Alnı akıtmalı, gözü kanlı, doru atlar,
Rüzgara ters koşarlar düşlerimin doğusunda...
Bilge atlar, kökü sularda çürümüş ladin gölgelerinde,
Suya bakmayı öğretirler acemi taylara...
................................................................Faik Ardahan'a
Bir ev sevinci koruyabilir annesinin verdiği fesleğenleri;
Oysa hüznün sancısı çatlatır balkonları.
Uykularda seken yağmurlarla tüter fesleğen,
Dudaklarımıza ilişen her gülümsemenin
Bedelini ödedik.
Borcumuz kalmadı zamanın yargıcına.
Şimdilerde bolca susuyoruz 'Dolunay' akşamlarında;
Alacaklı da saymıyoruz ama kendimizi.
Zeyyat Şahin'e
Her yolculuk evsizlikten olma
Evi olmayan tutunamaz aşka
'Evlere aşk gerek' aşklara ev...
Göğsümün kafesine sığmayan
Şu hain ağrıyla
Kaç ölümcül gece geçti saymadım...
Yıldız alacalarında
-öksüz teraslarda-
Ne çok köşe kapmaca oynadık ölümle...
Belki birazdan, kum saatimi kırıp uyurum
Öfkeli bir kasırga hızıyla geçip afyon tarlalarından,
O yerçekimsiz ülkeye ulaşırım yeniden.
Burnumda ölüm, eski resimlere bakarım.
Ben neyim ki aşk okulunda çocuk başıma?
Olsam olsam, masal artığı bir çırak; urbamda göz izleri...
Heveslensem de ateşe, bir kibrit alevindeyim daha.
Ev yangınları, harcım değil; Melek'im cellât şimdi.
Ustam, Mecnûn; çocuk tenimi dağlamadı aşk tezgâhında.
Gül dalından tabut yapılır mı?
A şaşkın,
A kalpsiz,
A kahrolası cellât! ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!