Ne tuhaf ,
Daha dün
Farklı çağlarda yaşanmış
Öykülerin kahramanlarıydık.
Şimdi masamın üzeri
Yüzünün aydınlığıyla dolu,
Resminin altına en çok şair çocukların yakışır.
Ey İstanbul! Her sokağın bir şiir adıdır.
Mai'den Siyah'a dönen, şu yaşanan yalandır.
Aynı düşe koştu çocukların, aceleleri var, uyuma;
Cahit Sıtkı Bey, genç ve kırgın gitmişti, kaldır Beşiktaş'ı, darılır.
Aksu Çayı üzerinde
Dökük bir meyhanede
Durmadan türkü söyledik dostlarla...
Sarı Gelin,Yemen Türküsü,Metris ...
En çok da Kara Tren...
'Düşeceğim baştan belli
Kayalıklarda oturdum.
Uçurumda oturanın sorusu olmazmış,
Asıl sorumu sormadım.'
Son değirmenci öldüğünde, Çöl'e dönecek o dağlar
Oysa o mor dağlar, şiir yeridir; ıslık çalmayı bilene
Korkunç masallarla büyümüş tedirgin bir çocuğum.
Sen de annesin, Ayşegül'ün annesi de...
Sen, aşka düşman, şarap içersin kirli yatağında;
Ayşegül'ün annesi, çiçek sular Çamlı Mezarlık'ta.
Ne işin varsa onun ağladığı şiirde...
Lâcivert bir gecenin ağaran kıyısından
Gençliğimdir kanayıp sessizce akan
Yalın korkular giyinip bir tuvale ağmışım
Şimdi 'kırmızı'yım Van Gogh'tan sıçrayan
Eksik adreslere postalanmış mektubum
Şimdi seninle,
Ne küçük bir yıldızın mavide uçuşunu
Ne de öldürülmüş çiçeklerin hüznünü bölüşüyoruz.
Palandöken'e kar nasıl yağardı,
Eyfel Kulesi'nden Paris nasıl görünürdü,
Unutmaya başladık.
'Salt Leylâ'sı değişen bir masalda, hep aynı yalanı yaşadım.
Ondandır uçurumlara bu denli sevdalanışım.'
Yangın yerine dönmüş bir masaldan mor şallar içinde çıktın yola.
Kavgam, şu bozuk sokak lâmbalarıyla değil;
Sevişene de ölene de bir doğan güneşle.
Değişmeyenle...
Şu evde,
Şu sokakta,
Şu öncesiz şehirde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!