youtube kanalı - s.k.l.a. [her harfin sonunda nokta var evet (: ]
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
youtube kanalı - s.k.l.a. [her harfin sonunda nokta var evet (: ]
https://www.youtube.com/channel/UCt4zeuBFvVmEcG45yz9T66g
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Tuna Kafkas Nedire Yazılan Yorumlar Sayfası
3 Mayıs 2025 Cumartesi - 21:30:36
yüzsüz
03.05.2025 - 18:40baht
03.05.2025 - 18:28kursak
02.05.2025 - 19:41>>>
Yarım Kalan Dua
02.05.2025 - 19:34>>>
solgun
02.05.2025 - 19:24hayatın anlamı
02.05.2025 - 19:16Yelek
02.05.2025 - 17:23nefes
02.05.2025 - 17:03>>>
halat
02.05.2025 - 14:36Sonra dedim ki
11.04.2025 - 02:17"arkanda" değil de, bitiminde mi deseydik...
arkadaki nokta şöyle mi olurdu zahir, ...gamzeli,
olmamış vesselam, ne kelam kelam ve de ne ara ki bulasık kibarlık, realiteden her kopmuşluk hali misal, vesselam...
Aziz Mahmut Hüdai
10.04.2025 - 23:10Sadr-ı cemî'-i mürselîn sensin yâ Resûlallâh
Rahmete'l-li'l-âlemîn sensin yâ Resûlallâh
Nûrun sirâc-ı vehhâc âlemler sana muhtâc
Sâhib-i tâc ü mi'râc sensin yâ Resûlallâh
Âyine-i Rahmânî nûr-ı pâk-i Sübhânî
Sırr-ı seb'u'l-mesânî sensin yâ Resûlallâh
Şâhidin Leyle-i İsrâ sübhânellezî esrâ
Câmi'-i cümle-i esmâ sensin yâ Resûlallâh
Ey menba'-ı lutf u cûd yerin makâm-ı Mahmûd
Yaradılmışdan maksûd sensin yâ Resûlallâh
Cânlar içinde cânân ma'den-i ilm ü 'irfân
Ceddim ve pîrim sultân sensin yâ Resûlallâh
Açan râh-ı tevhîdi bulan sırr-ı tefrîdi
Hüdâyî'nin ümmîdi sensin yâ Resûlallâh
Conk Bayırından esintiler
19.03.2025 - 10:51on sekiz mart,
yasin sütleriyle büyümüş yiğitlerin,
bağrında yattığı topraksın sen çanakkale/m…
sen ki şehit kuzularına yangın anaların,
yüreklerini gökyüzüne,
yıldız yıldız savurdukları nurlu gecesin ve
tan yerisin imanın,
ki küfrün karanlığını boğan kandilsin,
sana vurulmak istenen zincirleri kıran heybetin,
dostun gönlünde şenlik,
düşmana iliklerinde korku oldu,
peygamber sancağını düşürmezken elinden,
sömürgeci vahşiler elinde inim inim inleyen,
beyni ve kalbi köleleşmiş zavallı milletlere de ilham oldun…
adın yaşasın sonsuza dek,
tarihin bütün kutlu cihatlarıyla yan yana,
geçilemesin kıyamete kadar bütün mazlumların yurdu,
senin ruhunla dirilerek ve ibret ol,
kahreden sabrınla,
çağın gözü dönmüş zalimlerine,
ki hiç solmayacak,
kızıl gonca aşkımızsın, sen;
türkün yurt tuttuğu her iklimde…
habil siyami polat
ankara, 18 mart 2009
hudutların kanunu
13.03.2025 - 23:23ARA HABER
Ellerin yurdunda çiçek açarken
Bizim ile kar geliyor kardeşim.
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.
Güzel olmuş sıra sıra söğütler,
Dağ ardında unutulmuş şehitler.
Hürriyete seymen giden yiğitler,
İki gidip bir geliyor gardaşım.
Üç aylık bebekler tutuldu taşa,
Düşmanlar geriden eyler temaşa.
Yaratan böylesin vermesin başa,
Zor geliyor, zor geliyor gardaşım...
Abdurrahim Karakoç
(1932 - 2012)
aşk ateşi
13.03.2025 - 16:20kafa dengi
12.03.2025 - 06:45e/y\n/ sevgili\aşk…,
biz;
kadim yadigâr, tuna ve nil…
t\aksim görmüş bulutların altında,
hürriyetleri ellerinde,
avuç avuca muhibbânız biz;
aydınlık kuytumuzda
ikimiz biz…
ki ezelden ebede birbirine akan
ve ummanına hasret çeken her demde
biz ikimiz,
senlik ve benliksiz,
\ah\
kafa dengi
10.03.2025 - 00:54ki bilirsin,
masal bu ya…;
rapunzelin saçlarını kestiler mülevvesler,
ah evet bir donquichetteyi sevdiyse gönül,
suç deli dumrulun muydu ey korkut dede,
yüreğimin yel değirmenleri,
rüzgâr çalmakta,
esintisiz bir gökten…;
tevhid
09.03.2025 - 10:38Sadr-ı cem'i-l mürselin , sensin yâ Resûlallah
Bedr-i eflâki yakîn , sensin yâ Resûlallah
Nûrun sirâc-ı vehhâc , âlemler sana muhtaç
Sâhib-i tâc-ı mîrâc , sensin yâ Resûlallah
Açan râh-ı Tevhîdi , bulan sırrı tefrîdi
Hüdâyî'nin ümîdi , sensin yâ Resûlallah
turna
08.03.2025 - 01:43dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
mani
06.03.2025 - 06:33derde derman olup gelen ramazan/
kalplere tövbelerle el-aman dolan ramazan/
her geçen gün sonuna yaklaşmaktan aslında üzgünüz/
bakma böyle şen şakram halimize,
kırılcık şerbeti içtik say bizi ramazan
tuna kafkas
Hiç gelmeyecek birini özlemek
06.03.2025 - 02:48.
...
.
ki azizim,
kıtlıktan çıkmışçasına,
kalbinin kemiklerini sıyırıyorum gıyabında,
sırdaşlığın manasına söyle,
açsın yüzünün peçesini ki,
onu,
öz/lü/yo/rum,
sekerât halindeyken,
hayatı yeniden sevdiren,
ölümsüzlüğe öykündüren dost…,
sefil bir divâne gibi,
kıymetsizliğime katık edip
sözlerini;
bir bakır tastaki meyin son damlasına varıncaya kadar,
içer gibi yudumluyorum…,
kömür gözlü,
yoksul gecelere söyle,
ölümün karanlığından artık
kork/mu/yo/rum…,
hekimim;
raylarıyla halvette yalnız bir tren gibi,
boşalmış bir garın saatlerini
temizliyorum gözlerimden,
ki zamana söyle
bilirsin,
nurlu bir sabah için ballı bir uykuya
da/lı/yo/rum;
ah hiçliğim,
bir mülevves yol arkadaşın olarak,
kıpçak süvarileri gibi,
at sürüyorum keşifsizce,
darda olmak nedir bilen ve
gün görmüşlük pîri yüreğimle…;
yağmura söyle,
yokluğunda,
duaların akmakta hastane
cam/la/rın/dan…,
hızır/ilyas tepesi şahittir bilirsin,
bozuk bir gramafonun kırık iğnesi gibi,
çiziyor zamanın plağını
celâlli sözlerin,
kestiğin raconlar ve verdiğin ayarla…,
ve ayrılığa söyle,
birlikte dinlediğimiz insanlığa ağıtlarla,
gökyüzünde hâlâ yıldızlar
ya/nı/yor;
kadim zamanlar kervanı buhurum;
ömründe bir türlü dikiş tutturamamış
zayıf bir iplik gibi sabırsızım,
orta mescid öğlesinde
bir pazar gününde daha,
sade kahvelerimizi yudumlamaya…,
ve söylesin şimdi toroslar,
avare sakarya ovasına,
sohbetini daha nasıl,
a/ra/ya/bi/li/rim;
ki vefaya inançsızlığımı yıkan,
son çare tabîbim,
ah;
.
...
.
yüzyıllık yalnızlık
05.03.2025 - 07:25KOCA MUSTÂPAŞA
Koca Mustâpaşa! Ücrâ ve fakîr Istanbul!
Tâ fetihten beri mü'min, mütevekkil, yoksul,
Hüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada.
Kaldım onlarla bütün gün bu güzel rü'yâda.
Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyyetimiz
Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.
Mânevî çerçeve beş yüz senedir hep berrak;
Yaşıyanlar değil Allâh'a gidenlerden uzak.
Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı
Hisseden kimse hakîkat sanıyor hulyâyı.
Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyâya duvar yok arada,
Geçer insan bir adım atsa birinden birine,
Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine.
Serviliklerde sükûn, yolda sükûn, evde sükûn.
Bu taraf sanki bu halkıyle ezelden meskûn.
Bir afif âile sessizliği var evlerde;
Örtüyor fakrı asâletle çekilmiş perde.
Kaldırımsız, daracık, iğri sokak, doğru sokak..
Her geçildikçe basılmış ve düzelmiş toprak.
Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen,
Çeşmeden her su içerken: "Şükür Allâh'a" diyen
Yaşıyor sâde maîşetlerin en sâfında;
Rûh esen kuytu mezarlıkların etrâfında.
Bu vatandaş biraz ahşapla, biraz kerpiçten
Yapabilmiş bu güzellikleri birkaç hiçten.
Türk'ün âsûde mizâcıyle Bizans'ın kederi
Karışıp mağrifet iklimi edinmiş bu yeri.
Şu fetih vak'ası, Yârab! Ne büyük mu'cizedir!
Her tecellîsini nakletmek uzundur birbir;
Bir tecellîsi fakat, rûhu saatlerce sarar:
Koca Mustâpaşa var, câmii var, semti de var.
Elli yıl geçtiği günlerde büyük mu'cizeden,
Hak'dan ilhâm ile bir gün o güzel semte giden,
Rum vezîr, eski manastırda ederken secde,
Kalbi çok dolduran îmân ile gelmiş vecde,
Onu, tek Tanrısının mâbedi etmiş de hayâl,
Vakfedip her neye mâlikse, bütün mâl ü menâl,
Bir fetih câmii yapmak dilemiş İslâm'a.
Sebep olmuş bu eser yâd edilir bir nâma.
Dört asırdır inerek câmie nûr üstüne nûr
Yerde bulmuş yaşıyanlar da, ölenler de huzûr.
Ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan,
Göze çarpar ölüm âyetleri sağdan soldan,
Sarmaşıklar, yazılar, taşlar, ağaçlar karışık;
Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık
Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor;
Belli, kabrinde, O, bir nûra sarılmış yatıyor.
Gece, şi'riyle sararken Koca Mustâpaşa'yı
Seyredenler görür Allâh'a yakın dünyâyı.
Yolda tek tük görünenler çekilir evlerine;
Gece sessizliği semtin yayılır her yerine.
Bir ziyâretçi derin zevk alarak manzaradan,
Unutur semtine yollanmayı artık buradan.
Gizli bir his bana, hâtif gibi, ihtâr ediyor;
Çok yavaş, yalnız içimden duyulan sesle, diyor:
"Gitme! Kal! Sen bu taraf halkına dost insansın;
Onların meşrebi, iklîmi ve ırkındansın.
Gece, her yerdeki efsunlu sükûnundan iyi,
Avutur gamlıyı, teskîn eder endîşeliyi;
Ne ledünnî gecedir! Tâ ağaran vakte kadar,
Bir mücevher gibi Sünbül Sinan'ın rûhu yanar.
Ne saâdet! Bu taraflarda, her ülfetten uzak,
Vatanın fâtihi cedlerle berâber yaşamak!..."
Geç vakit semtime döndüm Koca Mustâpaşa'dan
Kalbim ayrılmadı bir an o güzel rü'yâdan.
Bu muammâyı uzun boylu düşündüm de yine,
Dikkatim hâdisenin vardı derinliklerine;
Bu geniş ülkede, binlerce lâtîf illerde,
Nice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde,
Mânevî varlığının resmini çizmiş havaya.
-Ki bugün karşılaşan benzetiyor rü'yâya.-
Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük.
Sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı,
Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı.
Rûh arar başka tesellî her esen rüzgârda.
Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda!
Yahya Kemal BEYATLI
kafa dengi
04.03.2025 - 02:40Miğfer dövmeye gerek kalmadı artık görünmez olmak için
ve
aramak için yok olmanın sırrını...
dengicim, pelerin kullan; herri pottırdaki o sahneyi anımsa bu pelerin de nerden çıktı diye dumursan şu an...
daim esenlik dilerim, kalemine berkât ;)
hüzzam taksimi
17.01.2025 - 22:38.
..
...
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
...
..
.
zindan
14.01.2025 - 02:47.
...
.
turuncu ve kızıl gül yapraklarını
ebeden soldurmayacak rahmet;
ıslak kaldırımlara
yüzükoyun serilmiş ölüleri dahi
diriltebilse mesela…,
ve kendinden gayrısını bilmez kibrin,
mülevves göz pınarlarını kurutup,
nâdim bir nefesten buğu olaydı,
isli,
kasvetli kodes camlarında,
nolaydı…,
ah;
.
...
.
Toplam 691 mesaj bulundu