Alsancak garı'na devrildiler
Gece garın saati bela çiçeği
Hiçbir şeyin farkında değildiler
Kalleş bir titreme aldı erkeği
Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
Çantasını karısı taşıyordu
Hiç kimse tanımıyordu kimdiler
Gece garın saati bela çiçeği
Üçüncü mevki bir vagona bindiler
Anlaşıldı erkeğin gideceği
Bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
Bir türlü karısına bakamıyordu
Ayaküstü birer bafra içtiler
Gece garın saati bela çiçeği
Şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
Karanlık gelmişi geleceği
Birdenbire sapsarı kesildiler
Vagonlar usul usul kımıldıyordu
BUZLUK :(((
Temel, FranSA’yı da SAbancılar'a ait SAnırmış. FranSA'nın SAbancılar'a ait olmadığını Temel'e bir türlü anlatamayınca tepesi atan hemşerileri Temel'i bir güzel dövmüşler.
Temel bir daha Fransa'nın Sabancılar'a ait olduğunu sanmamış.
Bay Nal,
Kadınların hangi tür erkekten hoşlandığı konusunda bu kadar bilgi(!) sahibi olmanıza, üstelik bunu matematiksel bir denklem kesinliğiyle öne sürmenize şaşırdım. Ayrıca, kusura bakmayın ama biraz da tebessüm ettim (bıyık altından).
Tebessüm ettim, çünkü sürekli bilime gönderme yaparken ve şu veya bu bilim adamının savlarını değişmez doğrular olarak öne sürerken, o savların da bir gün çürütülebileceğini ve hatta nicelerinin çürütüldüğünü unuttuğunuz ya da bilmediğiniz için "bilimin kuşkucu olduğu" bilimsel gerçeğini sümen altı edivermişsiniz.
Tebessüm ettim, çünkü duyguların ve dolayısıyla aşkın -nereden çıktılarsa- alfavari(?) veya betavari(?) kalıplara bağlı olarak yaşanacağı iddiasını okuyunca,
aklıma babalarımızdan dinlediğimiz veya belgesellerden okuduğumuz katı emir komutalı sıkıyönetim dönemleri geldi. Örnek: "Alfa tipi aşık olunacak.OLLL !" ya da "Olsana lan!" gibi...
Tebessüm ettim, çünkü çıktığınız ya da çıkacağınız hanımefendiye henüz ilk buluşmanızda, nasıl da yaman bir alfa(?) erkeği olduğunuzu ballandıra ballandıra anlattığınızı kafamda canlandırınca... kaçtı kızcağız maalesef.
Tebessüm ettim, çünkü aşk üzerine sadece okuyup, yaşamaya pek vakit bulamadığınız
ve dolayısıyla aşkı tanımadığınız halde, torba dolsun misali "konuştuğunuz" kanısına vardım.
Bu nedenle, boşa gideceğine inandığım açıklamalarda bulunmayacağım ve kitaplardan değil, kendi yaşam deneyimlerimden edindiğim birikimlerimim ışığında iki çift laf edip,
yoluma devam ederek sizi şaşmaz(!) teorilerinizle baş başa bırakacağım.
1) Aşık olmayı deneyin.
Sıkmayın kendinizi; bırakın yüreğiniz güm güm atsın, yüzünüz kızarsın. Ve kekelemekten utanmayın. Bir başka keyif, bir anlatılmaz mutluluk veren bu anlık durumları yaşadığınızda, aşkın, kitaplardan yapılan mekanik copy-paste'larla hiçbir ilgisi olmadığını anlayacaksınız.
2) O'nu gördüğünüzde, yüreğiniz güm güm atmıyor, yüzünüz kızarmıyor ya da eliniz diliniz ayağınız dolaşmıyorsa sorununuz var demektir. Bir uzmana görünmenizi şiddetle öneririm.
3) Bilimsellikle duygusallığın farklılığını fark edin.
4) "Teori ve Pratik" üzerine de biraz okuyun ve kafa yorun.
5) Önceki mesajımda belirttiğim gibi,
bence aşk, polemik kaldırmaz ve zaten polemik gerektirmez... Herkesin, hatta cüppeli Ahmet'in bile, bir aşk anlayışı ve aşık olma hakkı vardır ve saygı duyulması gerekir.
Sonuç olarak, yaşamın en güzel duygusu
olan aşkı, yemek tarifleri okur gibi okuyarak tanımakla, o duyguyu tadarak tanımak arasında dağlar kadar fark vardır; öyle ki, kıyas bile kabul etmez. Bir başka deyişle;
aşk, okunarak yaşanmaz, yaşanarak yaşanır.
İşte bu yüzdendir ki, seçimimi "elimin dilimin ayağımın dolaşması"ndan yana yapmaya devam ediyorum, edeceğim.
BUZLUK :(((
Adamın teki "seviyom ülen" adlı çeneye kuvvet bir yarışmaya girmiş. Kazanmış. İhanet, terkedilme, yalnızlık, gözyaşı dolu bir pembe romanla(!)
bir fıçı şarabı ödül olarak tutuşturmuşlar eline...
gövdesine değmeden gövdem
ve okşamadan
aşki renkteki tenini ellerim
hırçın bir kanat çırpışı ile
uzaklara yol tuttu ya
hayallerimin güvercini,
dal çatırdaması
utanç kırığı
bir acı içindedir şimdi yüreğim!
AŞK'A DAİR
Uzak bir aile büyüğümüzdü.
Yalnız yaşadı ve öldü.
Sağlığında bir sohbetimiz sırasında neden
hiç evlenmediğini sorduğumda bana şu dolaylı yanıtı vermişti: Okuduğu, izlediği ve anlatılanlardan yaptığı çıkarıma göre,
gerçek aşklar 1930'lar ve 40'lar ile 50'lerde yaşanmış. Ve bitmiş... Sonrakiler sadece sanal ve üstelik filtreli...imiş.
Dolaylı da olsa yanıt yeterliydi.
Bir daha sormadım.
Bay Nal,
Rumuzum Aşk'a Dair değil, Son Şövalye'dir.
Öğrenmeniz ve uymanız gereken
bu hatırlatmadan sonra konuyla ilgili şunları söylemekle yetinecegim:
Aşk, polemik kaldırmaz; zaten aşkta polemik de gerekmez. Seviyorsan seviyorsundur, bu kadar basit!
Aşkı kanıtlamak için insan bilimin i'sinden girip, toplum bilimin t'sinden çıkmaya gerek yoktur.
Bu konuyu daha önce sayın Ata Kızı'nın forumunda da tartışmıştık... Birisi'ni gördüğün zaman yüreğin güm güm ediyorsa, kulaklarına kadar cartlak kırmızısı kesiliyorsan, elin dilin ayağın dolaşıyorsa, işte o aşktır.
Günümüzün çapsız muhalefeti için ne desen yeridir... Ama diktanın hasını bu garabet başkanlık döneminde yediğinin farkında olmaman veya farkında değilmiş gibi davranman da hiç de inandırıcı değil.
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:36Unutulmayan Film Müzikleri
(Once Upon a Time in the West)
(Bir Zamanlar Batıda, 1968)
Müzik: Ennio Morricone
?si=cAdCYzXzn8qDiVTp
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:30Bela Çiçeği
Alsancak garı'na devrildiler
Gece garın saati bela çiçeği
Hiçbir şeyin farkında değildiler
Kalleş bir titreme aldı erkeği
Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
Çantasını karısı taşıyordu
Hiç kimse tanımıyordu kimdiler
Gece garın saati bela çiçeği
Üçüncü mevki bir vagona bindiler
Anlaşıldı erkeğin gideceği
Bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
Bir türlü karısına bakamıyordu
Ayaküstü birer bafra içtiler
Gece garın saati bela çiçeği
Şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
Karanlık gelmişi geleceği
Birdenbire sapsarı kesildiler
Vagonlar usul usul kımıldıyordu
Attila İLHAN
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:28BUZLUK :(((
Temel, FranSA’yı da SAbancılar'a ait SAnırmış. FranSA'nın SAbancılar'a ait olmadığını Temel'e bir türlü anlatamayınca tepesi atan hemşerileri Temel'i bir güzel dövmüşler.
Temel bir daha Fransa'nın Sabancılar'a ait olduğunu sanmamış.
..........
Ne diyo bu yaa :(((
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:27DEMOKRASİ 'ye DAİR
"Gerçek demokratik iIke, hiç kimsenin haIkın üzerinde bir güce sahip oImaması demektir." (Lord ACTON / İngiliz düşünür, yazar)
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:25"ADAM/LIK''a DAİR
"Sevdiğim insanlar yanımda kalmasa da olur, tanıdığım gibi kalsınlar yeter."
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:23AŞK'a DAİR
"Aşk için evlenen ızdırapla yaşar." (İngiliz Atasözü)
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:21KADIN'a DAİR
"Erkekler önemsedikleri kadını kimseye anlatmaz, kadınlar ise önemsemedikleri erkeği..."
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:20ÇOCUKLUK ve ÇOCUKLAR'a DAİR
"Her anlatıldığında hep özlemle dinlenen bir masaldır çocukluk..."
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:19DOĞA'ya DAİR
"Sanat, doğanın bir taklididir." (Lucius Annaeus SENECA / Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı)
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:17YAŞAM'a DAİR
"Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır." (Paul VALERY / Fransız şair, yazar ve düşünür)
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:15GÖKYÜZÜ'ne DAİR
"Ne görmek istiyorsan gökyüzüne bakınca görürsün, ne almak istiyorsan toprağa verince alırsın."
Gökyüzüne Giden Yol
06.09.2023 - 09:13Bay Nal,
Kadınların hangi tür erkekten hoşlandığı konusunda bu kadar bilgi(!) sahibi olmanıza, üstelik bunu matematiksel bir denklem kesinliğiyle öne sürmenize şaşırdım. Ayrıca, kusura bakmayın ama biraz da tebessüm ettim (bıyık altından).
Tebessüm ettim, çünkü sürekli bilime gönderme yaparken ve şu veya bu bilim adamının savlarını değişmez doğrular olarak öne sürerken, o savların da bir gün çürütülebileceğini ve hatta nicelerinin çürütüldüğünü unuttuğunuz ya da bilmediğiniz için "bilimin kuşkucu olduğu" bilimsel gerçeğini sümen altı edivermişsiniz.
Tebessüm ettim, çünkü duyguların ve dolayısıyla aşkın -nereden çıktılarsa- alfavari(?) veya betavari(?) kalıplara bağlı olarak yaşanacağı iddiasını okuyunca,
aklıma babalarımızdan dinlediğimiz veya belgesellerden okuduğumuz katı emir komutalı sıkıyönetim dönemleri geldi. Örnek: "Alfa tipi aşık olunacak.OLLL !" ya da "Olsana lan!" gibi...
Tebessüm ettim, çünkü çıktığınız ya da çıkacağınız hanımefendiye henüz ilk buluşmanızda, nasıl da yaman bir alfa(?) erkeği olduğunuzu ballandıra ballandıra anlattığınızı kafamda canlandırınca... kaçtı kızcağız maalesef.
Tebessüm ettim, çünkü aşk üzerine sadece okuyup, yaşamaya pek vakit bulamadığınız
ve dolayısıyla aşkı tanımadığınız halde, torba dolsun misali "konuştuğunuz" kanısına vardım.
Bu nedenle, boşa gideceğine inandığım açıklamalarda bulunmayacağım ve kitaplardan değil, kendi yaşam deneyimlerimden edindiğim birikimlerimim ışığında iki çift laf edip,
yoluma devam ederek sizi şaşmaz(!) teorilerinizle baş başa bırakacağım.
1) Aşık olmayı deneyin.
Sıkmayın kendinizi; bırakın yüreğiniz güm güm atsın, yüzünüz kızarsın. Ve kekelemekten utanmayın. Bir başka keyif, bir anlatılmaz mutluluk veren bu anlık durumları yaşadığınızda, aşkın, kitaplardan yapılan mekanik copy-paste'larla hiçbir ilgisi olmadığını anlayacaksınız.
2) O'nu gördüğünüzde, yüreğiniz güm güm atmıyor, yüzünüz kızarmıyor ya da eliniz diliniz ayağınız dolaşmıyorsa sorununuz var demektir. Bir uzmana görünmenizi şiddetle öneririm.
3) Bilimsellikle duygusallığın farklılığını fark edin.
4) "Teori ve Pratik" üzerine de biraz okuyun ve kafa yorun.
5) Önceki mesajımda belirttiğim gibi,
bence aşk, polemik kaldırmaz ve zaten polemik gerektirmez... Herkesin, hatta cüppeli Ahmet'in bile, bir aşk anlayışı ve aşık olma hakkı vardır ve saygı duyulması gerekir.
Sonuç olarak, yaşamın en güzel duygusu
olan aşkı, yemek tarifleri okur gibi okuyarak tanımakla, o duyguyu tadarak tanımak arasında dağlar kadar fark vardır; öyle ki, kıyas bile kabul etmez. Bir başka deyişle;
aşk, okunarak yaşanmaz, yaşanarak yaşanır.
İşte bu yüzdendir ki, seçimimi "elimin dilimin ayağımın dolaşması"ndan yana yapmaya devam ediyorum, edeceğim.
Öneririm.
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 08:12BUZLUK :(((
Adamın teki "seviyom ülen" adlı çeneye kuvvet bir yarışmaya girmiş. Kazanmış. İhanet, terkedilme, yalnızlık, gözyaşı dolu bir pembe romanla(!)
bir fıçı şarabı ödül olarak tutuşturmuşlar eline...
Hay çenen kopsun :(((
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 08:01Çatırdama
gövdesine değmeden gövdem
ve okşamadan
aşki renkteki tenini ellerim
hırçın bir kanat çırpışı ile
uzaklara yol tuttu ya
hayallerimin güvercini,
dal çatırdaması
utanç kırığı
bir acı içindedir şimdi yüreğim!
Turgay DAĞ
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:40AŞK'A DAİR
Uzak bir aile büyüğümüzdü.
Yalnız yaşadı ve öldü.
Sağlığında bir sohbetimiz sırasında neden
hiç evlenmediğini sorduğumda bana şu dolaylı yanıtı vermişti: Okuduğu, izlediği ve anlatılanlardan yaptığı çıkarıma göre,
gerçek aşklar 1930'lar ve 40'lar ile 50'lerde yaşanmış. Ve bitmiş... Sonrakiler sadece sanal ve üstelik filtreli...imiş.
Dolaylı da olsa yanıt yeterliydi.
Bir daha sormadım.
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:38DEMOKRASİ'ye DAİR
"DemokrasiIerde hakimiyet ulusa, ulusun ekseriyetine aittir. UIus tarafından, uIus adına devIeti yönetmeye yetkiIi kıIınanIar, gerektiğinde uIusa hesap vermek zorunda oIdukIarını biImeIidirIer." (Mustafa KemaI ATATÜRK)
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:36"ADAM/LIK"a DAİR
Hepiniz "kral" kesilmeyin, bu dünyaya "adam" da lazım!
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:34KADIN'a DAİR
Kadın deyip geçmeyeceksin...
Sevdi mi sever/miş ölümüne kadar;
sildi mi siler/miş tozuna kadar!
Öyle diyo'lar.
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:28ÇOCUKLUK ve ÇOCUKLAR'a DAİR
Kollarımızı bi' açtık mıydı, dünyayı kucaklardık...Güzel olduğumuz kadar
sevgi dolu ve güçlüydük de biz çocukken.
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:26DOĞA'ya DAİR
"Doğa, kendisine karşı işlenen bir suçun öcünü, insan adaletinden daha zorlu ve hatta acımasızca alır." (Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKI)
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:23YAŞAM'a DAİR
"Ömrünüzü, sustuklarınızı duyan biriyle geçirin, konuştuklarınızı duymayan biri ile değil."
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:20GÖKYÜZÜ'ne DAİR
Ağır bulutlar toplandığında, anla ki, gökyüzünün de kalbi vardır ve yara almıştır
Gökyüzüne Giden Yol
05.09.2023 - 07:17Bay Nal,
Rumuzum Aşk'a Dair değil, Son Şövalye'dir.
Öğrenmeniz ve uymanız gereken
bu hatırlatmadan sonra konuyla ilgili şunları söylemekle yetinecegim:
Aşk, polemik kaldırmaz; zaten aşkta polemik de gerekmez. Seviyorsan seviyorsundur, bu kadar basit!
Aşkı kanıtlamak için insan bilimin i'sinden girip, toplum bilimin t'sinden çıkmaya gerek yoktur.
Bu konuyu daha önce sayın Ata Kızı'nın forumunda da tartışmıştık... Birisi'ni gördüğün zaman yüreğin güm güm ediyorsa, kulaklarına kadar cartlak kırmızısı kesiliyorsan, elin dilin ayağın dolaşıyorsa, işte o aşktır.
Gerisi laf-ı güzaf... tır.
serbest kürsü
04.09.2023 - 13:57Günümüzün çapsız muhalefeti için ne desen yeridir... Ama diktanın hasını bu garabet başkanlık döneminde yediğinin farkında olmaman veya farkında değilmiş gibi davranman da hiç de inandırıcı değil.
Toplam 1347 mesaj bulundu