Hatice Elveren Peköz Adlı Üyenin Nedir Yazıla ...

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:21

    Bazen o da bu evdeymiş, begonyaların, menekşelerin, kaktüslerin arasında dolaşıyormuş, bana sesleniyormuş gibi hissederim. Öyle anlarda susar; sadece onu seyrederim. Hayâlini seyretmek bile bana çok iyi gelir. Zaman durmuş gibi, kocam ve çocuklar dâhil, bütün dünya bu evin dışında kalır. İkimiz baş başa, sadece birbirimizi seyrederiz. Nasıl güzel bakar bana?
    Komşularım bilir, nadiren evden çıkarım. Titiz olduğum, misafir istemediğim için kimseye gitmediğimi sanırlar. Öyle sansınlar. “Hiç mi konuşacak lafın yok be kadın?” derler, susarım.

    Parantez Aşklar Kitabından alıntılar- Dursaliye Şahan

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:19

    “Sende de ne cevherler varmış? Dışardan bakan da seni hımbıl bir adam sanır.”

    Hımbıl! O akşam yatak odasında, dolabın üzerindeki aynanın önünde karşısındaki adamı seyretmişti. Orta boylu, göbekli, saçları hafif dökülmüş bir adamdı, ama o güne kadar kimse ona hımbıl dememişti. Yine de Turan kızamıyordu. Zaten koskoca valiye kızsa ne yapabilirdi ki? Hem bu vali, herkese takılıyordu.

    Parantez Aşklar Kitabından alıntılar- Dursaliye Şahan

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:15

    Kadir Usta, arka bahçedeki kullanılmayan kamyon garajını boşaltıp yeniden onardı. Çam ağacından, küçücük, kutu gibi bir ev yaptı. Anahtarını, Filiz’in annesinin avucuna bıraktı.
    “Geçsin oğlu ile birlikte otursun.”

    Filiz, kulaklarına inanamadı. Kadir’e yakın olacaksa başka ne isterdi ki?

    Parantez Aşklar Kitabından alıntılar- Dursaliye Şahan

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:09

    Ama Alev de Alev’di! Koskoca ağa çocuğu, millet vekilini, yeni yetme delikanlı gibi etrafında pervane etmişti. Güzelden öte, alımlı kadındı. Ne yapsa ne giyse yakışıyordu. Güneş gibiydi. Yokluğu aratıyor, varlığı yakıyordu. Vekilimiz de boş değildi elbet. Mürekkep yalamış, kravatı boynunda; Meclis’e yakışan, şerefli bir Bavidiydi. Ama gözü çok karaydı canım. Pire için değil yorgan, koskoca aşireti çıra gibi yakmıştı.

    Parantez Aşklar - Dursaliye Şahan

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:08

    Yeni tayin olmuş, gizli sicili lekeli bir öğretmen olarak henüz arkadaş edinememiştim, ama bu yokluk beni sıkmıyordu aslında. Çünkü aklım Makbule’ye takılmıştı. Bazen aynada kendi kendime mırıldanıyordum.

    “Oğlum sapık mısın nesin? Bir de devrimci geçinirsin! Küçücük kızdan sana ne?”
    “Kıza bak ya! Babasına, anasına, mahalleliye illallah dedirtmiş.”

    Parantez Aşklar - Dursaliye Şahan

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:05

    PARANTEZ AŞKLAR Kitabı

    Önsöz

    “İnsanoğlunun, üzerinde en çok kafa yorduğu şey nedir?” deseler,muhtemelen ilk üç sıradan birini aşk alır.
    Bu en çok konuşulan kavramın elli bin yıl içinde binlerce tarifi yapıldı. Cinsel kimliklerin arttığı günümüzde 8 milyara yaklaşan bunca insandan aynı algıları, duyguları ve tepkileri beklemek, en hafifinden saflık olur elbette.
    Elinizdeki öykülerin ortak teması,‘yasak’ aşklar üzerine. Bir anlamda, parantez içine hapsedilen aşklar.
    Parantez aşklar ne demek? Tutsaklık mı ya da tutku mu?
    Doğrudur, tutku olmadan aşk olmaz. Ancak tutsaklık, başka bir şey. Hatta aşkın hiç hazzetmediklerinin başında gelir. Çünkü gerçek aşk,alabildiğine özgürdür. Her şeyden vazgeçebilme hâlidir. Güç ister. İşte bunun içindir ki hiçbir nikâh, gönül bağı kadar güçlü olamaz.
    Söz konusu gerçek aşksa töreler, gelenekler, yasalar, toplum teferruattır.
    Sevgili olmanın koşulu, gönül nikâhından geçer. İmam nikâhı, resmî nikâh, gerçek aşkın değil, şu içinde yaşadığımız dönemin düzen aldatmacasına uygun ilişki biçimleridir.

    Dursaliye Şahan

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 01:01

    Fatime – Züheyr Suriyeli dört çocuklu bir aile.

    Züheyr gelenek göreneklerine bağlı olmakla birlikte okumayı ve kendini geliştirmeyi seven zeki, sağ duyulu, dürüst bir öğretmendir. Ailesini ve karısını seven, iyi bir babadır.
    Fatime eviyle var olan, biraz fazla titiz ve düzen hastası, çocuklarına ve kocasına aşırı düşkün, maharetli bir ev kadını. Nakış işlemek gibi hobileri var.
    Çocuklar eğitimli. Küçük oğlu iyi bir yüzücü. Olimpiyatlara gitmeyi hayal ediyor.
    Züheyr yaklaşan savaşın tedirginliğini ailesine yansıtmamakla birlikte bir grup arkadaşıyla sık sık tartışıyor.
    Savaş çok uzak görünmemekle birlikte çok yakın da görünmüyor.
    Ancak aniden düşen bir bomba ile şehir yerle bir olur. Canını kurtarmak için kaçmak zorunda kalır aile.
    Türkiye’ye doğru yolculuk başlar.
    Büyük kızları Selma sevdiği gençle ayrılamayacağını anlar. Aile apar topar nişan takıp onu da yanların
    Fatime için evinden ayrılmak tam bir tirajadidir.
    Selma hamile olduğunu anlar.
    Yolda imam nikahı kıyılır.
    Fatime her şeye rağmen düğün resmini yanında taşımaktadır.
    Aile bölünerek, parçalanarak, acı ve mücadele içinde türkiye’ye geçer.
    Selma’nın hamileliği ilerler. Kocası öldürülür.
    Feodal baskılar, savaş, yabancı bir ülke ve açlık.
    Züheyr ilk kuralı kor. Ne olursa olsun aile birbirine destek olacak, kimse kimseyi bırakmayacak.
    Sokakta, parkta, geçen bir hayat başlar. Tacizler. Kızını ver sana ev verelim teklifleri.
    Çöpleri karıştıracak hale gelirler.
    Küçük kızları Hamide’nin peşinde bir ahlaksız
    Züheyr onunla kavga ederken yaralanır.
    Bütün aile büyük bir travma yaşamaktadır.
    Bölünmemek birbirini bırakmamak ilk kuraldır ama hayat onları böler.
    Züheyr hastanededir.
    Fatime çocuklarını ve torununu bir arada tutmaya çalışır.
    Selma kaçırılır.
    Hamide de tehlikededir.
    İstanbul’a/İzmir’e veya başka şehre göç ederler
    Akrabalar birbirini bulur
    Herkes büyük bir değişim yaşamaktadır.
    En büyük hayal avrupa’ya geçebilmektir.
    Küçük oğlan için de aynı şey geçerlidir.
    İki kardeş botla yunanistan’a geçerken büyük olan boğulur
    Yüzücü kurtulur.
    O artık tek başına kalabalığın arasındadır.
    Kötü insanlar onu izlemekte
    Kimisi korur
    Birinci kurban enişte, ikinci kurban büyük oğlan
    Fatime haber alınca adeta ölüp ölüp dirilir
    Kocası hapisten çıkınca her şey düzelecek umudundadır.
    Topallayarak çıkar Züheyr ve küçük oğlunun peşine düşer.
    Karısına kızları bırakma döneceğim der.
    Oğlunu ingiltere’de bulur.
    Yanında arkadaşı ile birlikte büyük bir macera yaşamışlardır.
    İki genç eski Suriyeli gençler değildir artık.
    Züheyr yaralanan oğlunu hastaneye yetiştirirken bisikletini kullanır.
    O sırada kıyafetinden dolayı ırkçıların saldırısına uğrar.
    Yerlerde sürünerek oğlunu kurtarmaya çalışır.
    Oğlu ameliyata girdiğinde namaza durur.
    Bu benim en derin yakarışım sana.
    Beni vatanımla sınadın, evladımla sınama der.
    Geride kalan fatime sesi güzel olduğu için açlığa dayanamaz ve pavyonda şarkıcı olmayı kabul eder
    Söylediği şarkı kocasıyla evlenirken düğünde söylenen şarkıdır.
    O pavyonun ve masadaki sarhoşların farkında değildir.
    Meli meli şarkısını söylerken, kocası az ilerde damatlık kıyafetleri içinde kendisine gülümsemektedir.


    --
    Dursaliye Şahan


  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 00:59

    "Süleyman Kargı kitaplara baktı: "Ne kadar çok şeyi birden aklında tutardı gerçekten. Ona, gereksiz bir sürü şey bildiğini söylerdim. 'Bir yerde lazım olur,' derdi. 'Biz harp çocuğuyuz. Hiçbir şeyi atamayız kolayca. Ona da bir müşteri çıkar.'"

    Tutunamayanlar, Oğuz Atay

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 00:55

    Arzularımı yok edin, bütün ideallerimi silin, bana daha iyi şeyler gösterin, seve seve peşinizden koşarım.

    Yeraltından Notlar, Dostoyevski

  • serbest kürsü

    11.12.2017 - 00:54

    Her şey ortada,iş şimdi anlaşıldı. Ey hayat dedim şimdi tadından yarılmış bir bal kavunu gibi önümdesin.

    Yaşamak, Cahit Zarifoğlu

Toplam 10 mesaj bulundu