Muharrem Soyek Adlı Üyenin Nedir Yazıları - A ...

  • yalnızlık

    12.06.2022 - 14:00

    “Yalnızlığım, bireysel varoluş hakkımdır” dediğimde, “Yalnızlık, korkaklıktır” dediler bana. Oysa yalnızlık bazan kafa dinlemek; geride kalan ruhunu beklemek de olabiliyor. Ne olduğun ya da yaptığından ileri önemde asıl olan, ne olduğunun ve yaptığının bilincinde olmandır.” M. Soyek

  • zaman kaybı

    12.06.2022 - 11:46

    “Günün kötü geçmesi kayıptan sayılmaz. Günün emelsiz geçmesidir, kayıp olması. Yaşamına anlam katacak emeli olmayan insanın günleri, kendi adına değilse bile insanlık adına kayıptandır.” M. Soyek

  • idam cezası

    18.02.2018 - 15:00

    İdam çözüm olaydı darağacı kurulan yerlerde cinayet işlenmezdi... Asla affa girmeyen ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası yeterlidir. İdam cezası, telafisi olmayan bir adalet yanılgısı da olabilir. Ayrıca idam zaten bir ceza bile değildir; cesetlerin özgürlük acısı çektiği görülmüş değildir.

    İdam yerine suçluyu yaşadığına kahrettiren hücre hapsi cezanın çilesini çektirmesi bakımından bence daha adildir. Hücre cezasına hem yaş hem de süre koşulu konmalıdır. En az çekeri 10 yıl olmak üzere 60 yaş sınırına kadar hücre hapsi verilebilir. 10 yılı tamamlayan ve 60 yaşını geçenler koğuş düzeni hapsine alınabilirler.

  • küçük mutluluklar

    02.01.2018 - 18:29

    Örtülü bellek, ıskalanmış küçük sevinç ve sevgi anlarını toplayıp zamanı delen mızraklara dönüştürüyor. İnsan uykusunda çığlık atıyor, küfrediyor. Iskaladığımız o küçük mutluluk fırsatları belleğimize değişik biçimlerde kaydolmuştur; unutulmuş anılar deposunda özleninceye kadar uyurlar. Geçmişi bir altın buharı gibi soluyup onlardan keskin parıltılı pişmanlıklar yaratan bütün o unutulduğunu sandığımız küçük şeyler bazan uykunun sakin sessizliğinde ayaklanıp bilincimize mızraklar gibi saplanır. Mızrağın dürtüsü unutup geçilen geçmişe özlem ve pişmanlık içinde uyandırır bizi.

  • sözcük

    01.01.2018 - 18:41

    Sonunda nasıl ki birileri çenemizi bağlayacak, çenemizi biz kendi elimizle bağlayıp, kulağımızın ve gözümüzün sözlerini akıl ve gönül pınarlarında durulamadan dilimizden dışarı kaydırmayalım. Her bir sözcük bilincin lanet kapanı veya bilgelik anıtı olabilir. Hangisi olduğunu bilemediğimiz yerde susmak da bilgelik erdemindendir. Sözcükler göreceli kavram yaparlar; onları öz gerçekliğin değişmezi sanarak okuyan kimse bilincini aldatır. Kader ve günah gibi, şeytan ve melek gibi; güzellik ve çirkinlik; iyi ve kötü; ben ve sen; dünya ve ahret; insan ve hayvan; aşk ve tanrı; para ve başarı; sağlık ve zenginlik; ahlâk ve iyilik; atom ve evren; vatan ve toprak; bayram ve kurban gibi… Herkesin önüne bilincini kıstıran birkaç tuzak sözcük çıkabilir. Bir sözcük gerçeğin herhangi bir hâlini bile tam göstermekten acizdir. Özgür benlik, sözcüklerin anlık kullanım kavramları tuzağına düşmeden düşünebilen bir bilincin kanatlarıyla ancak yükselebilir. Kendini keşfetmeye çıkan birisi her şeyden önce, bilincindeki her sözcüğün ifade ettiği kavramın mutlak gerçeklik algısı olduğu yanılgısından sıyrılmalıdır.

    Bağlı olduğumuz toplumsal varlık eğitim aracıyla sözcüklerin somut ve soyut kavramlarını bize kendi varoluş emellerine uygun biçimde öğretir. Ancak hiçbir sözcük sadece söylendiği andaki manadan ibaret değildir. Ben ağızdan çıkan her sözcüğün tüm zamanların bilge ruhundan bir zerre insanlık bilinci içerdiğine inanırım. Bunun öncelikli açımı da kendimi insan olarak hatırlatan söz dizini olmalıdır. “İnsan olduğunuzu hatırlayın, geriye kalan her şeyi unutsanız da olur" Albert Einstein

  • özgürlük

    01.01.2018 - 13:01

    * "Kımıldamazsan zincirlerini hissetmezsin". Tolstoy

    Tümden zincirsiz bir varoluş zaten olası değildir. Burada zinciri çeken yazgının kaynağını doğru belirleyip öyle harekete geçmelidir. Bu hareket de şiddet ile direniş biçiminde değil, erdemli cesaretle hayat hakkından adil pay istemektir. Sadece ölümcül ve keyfi zorbalığa karşı şiddet hareketi insan nefsine haktır. Eğer ki zincir insan eline değil de doğal varoluşun zorunlu gücüne bağlıysa, yapılacak en olumlu hareket doğanın ekolojik dengesini bozmadan bilimin gücüyle zinciri kırmaktır. Ben bu harekete yazgıya isyan mühendisliği derim.

    Eğer ki zincir insan eline bağlıysa zinciri kırmak doğal yazgıyı alt etmekten daha zor ve korkunç acılı olabilir. Gene de en azından zincirin varlığını duyurup gösterecek kadar harekete geçmeyene özgürlük haramdır.

    Muharrem Soyek

  • konuşmak

    01.01.2018 - 12:45

    SUSMAK ve KONUŞMAK ÜZERİNE ÖZSÖZLER

    Yetersiz bilgiyle susmak, yerinde ve bilgi ölçüsünde konuşmak kadar cesur bir erdemdir.

    Başkasının uğradığı haksızlık önünde susuyorsan, kendi hakkını almada adalet beklemen ne iştir?

    Susmak ve konuşmak öyle çatışık zıtlıklardan değildir. Kendini bilmiş için, susmak konuşmanın bilgeliğidir; konuşmak da susmanın alkışıdır.

    Susmak bir içkonuşma gibidir; Olduğu gibi dışarı çıkarmak tam bir densizlik olabilir. Susmanın ifadesi dinleyenin algı değerleri hesaba katılarak dillendirilmelidir.

    Çözüm yapıcı gerçekleri bilip de zaman ve ortamdan çekinerek susan kişi, hiçbir şey bilmeden konuşandan hayırlıdır.

    Konuşmanın ve susmanın ortamsal ilkeleri ve incelikleri vardır; bunlar eğitimle öğretilen ve öğrenilen davranış becerilerindendir.

    Muharrem Soyek
    *

  • Felsefe yapmak

    01.01.2018 - 12:04

    * Felsefe yapmak güzel sözler dizgisi yapmak değildir. Güzel söz, yapılmış felsefeyi sadece güzel ifade biçimine sokmak içindir. Asıl iş, kuşkunun öğrenme merakına takılıp bilginin gerçekliği üstüne kafa yormaktır. Hayal tasarımını düşünceyle mayalayıp bilimsel gerçeklik hamuruna katılabilir yapmalıyız. Muharrem Soyek

    * Felsefe, gerçeği hiçliğine kadar sorgulayan tutarlı kuşkunun bilgisidir. Muharrem Soyek

  • deha

    01.01.2018 - 11:57

    Dâhilik, yani yaratıcı bilgelik denen şey, hayal gücünün tasarımını düşünsel eleştiriyle gerçekliğe bağlayıp olabilirlik bilgisini üretmektir. Bilginin farklı gerçekliklerine uzanan hayalin bilimsel bilgisini sabırlı azimle yapma merakına düşmeyen kişi doğuştan bilgin olsa bile yaratıcı bilgelikten uzaktır. Muharrem Soyek

  • ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol

    01.01.2018 - 11:37

    "İnsanın olduğu gibi görünüp de göründüğü gibi olması bir efsane galiba. Çünkü kimse ölümden önce kendini tam bilemez. Kendini bilmeyenin de olduğu gibi görünüp göründüğü gibi olması düşünülemez bile. Kendini bilir olmanın birçok felsefi, dinsel ve ideolojik yolu açılabilir. Ancak, hiçbir arayış yolu insanı kendini tam bilir yapamaz. Sadece, yapabilir olduklarını yapmaktan ve yapmamaktan kendini sorumlu tutan irade bilincine götürür. Böyle bir bilince insan hangi yoldan çıkmış olursa olsun o yol insanlık yoluyla birleşir.

  • insan

    28.11.2017 - 20:12

    Sadece hayatı güzel edip de ettiği güzellikleri paylaşmayı hayatın tadı yapan kişiler ölümlerinden sonra sevgiyle hatırlanırlar. İşte yaşadığı hayatla birlikte ölümden sonraki geleceği de isteyen kişi bu yüzden sadece kendi bencil zamanını yaşayıp geçmez, başka hayatlarla kendi yaşam güzelliklerini paylaşır; onlara el verir; fırsat verir. Bundan ötesi "hayatımı yaşarım" olmaktan çıkarak "hayatı yaşamak" olur. Ahret inancı olsun olmasın, insanın geleceği herkes için umursayarak yaşaması onu en güzel biçimde hatırlatacak erdemli bir zaman yontusudur. İnsan sadece hayatın varlık iliğini emerek ve ümüğünü sıkarak en zevkli yaşantıyı yapamaz. Hayatın nimetlerini tüketirken aynı zamanda o nimetleri yenileyen ve onurlandıran duygusal bir emek hayata sunulabilmişse, zamanın ruhuyla kıyaslı en zevkli yaşantı elde edilebilir... İnsan sadece var olma derdinde olan tüketici bir varlık olmaktan çıkmış, bugün artık üretici özelliğiyle var etme düzeyine evrimleşmiştir. Bu evrimsel bilgiyi yok etmedikçe insan hiçbir zaman "sadece hayatını yaşa geç git" deyişine sarılarak doygun bir yaşantı süremez…

  • hayat

    28.11.2017 - 20:04

    Ahret inancı tam olan için dünyaya gelmiş olmanın anlamı zaten bir sorun oluşturmaz. İnançlı kişi öbür dünya çıkarı için bu dünyada hayatı güzelleştiren bir ahlâk disipliniyle yaşar. Ahret inancı olmayan veya bundan sık sık kuşkuya düşen çoğu insanın söyleği de "dünyaya bir daha mı geleceksin, hayatını yaşa" deyişidir. Eğer kişi bu deyişin temeline basarak hayatın zevkini çıkartmak için kötülüğü yücelten bir yaşam tarzı seçmemişse pek âlâ hoş görülmelidir. Bu durumdaki herkesin, "madem sözleşmesiz doğdum, bencil hayatımı yaşıyorum" deme ve yapma özgürlüğü olmalıdır. Herkesin öldükten sonra unutulmayı seçme hakkı da olmalıdır; fakat öldükten sonra lanet biri olarak anılma hakkı ve özgürlüğü kimseye verilemez. Çünkü lanet bir yaşantı biçimi asla kişinin bencil kimlik özeliyle sınırlı kalmaz, başka insanların yaşantı haklarından yer.

  • zaman

    28.11.2017 - 19:56

    Zamanı yaratan bizleriz. Eskitebileceğimiz yeni bir yıl yok aslında. Ama bir yenilenme umudu hep vardır. Ruhumuzu kelepçeleyen zincirler ve gittikçe ağırlaşan bir vicdan gibi geçmişi taşımaktan vazgeçelim. Geçmiş ya da gelecek ve “şimdi” denen zamanlar fiziken yokturlar zaten; sadece olmuş (geçmiş) ve “şimdi” dediğimiz olmakta (geçmekte) olan değişim ile beklenen olası bir değişim bilgisinin algısı vardır. Zaman değişimin ritmidir…

  • zaman

    28.11.2017 - 19:48

    Hâlâ arzuladığın yarına başlamak için dün geç kalmışsan, bugün dünden kalanlarla yarını başlatmanın tam zamanıdır... Geçmiş geleceğin mimarı olsa da, iyi ve güzel bir yarını hayal edemeyen insan gününü ya geçmişine söverek ya da geçmişini överek heba edecektir; geleceği her gün nüfusuna kaydetmek istediğin bir bebek gibi beklemelisin. Müjdeli bir yarını başlatmak ve başlangıcı sürdürmek için bebeğin masumiyetini yaşanmışın bilgisiyle onurlandırman bugünün umudunu yarının gerçeği yapacaktır…

  • zaman

    28.11.2017 - 19:36

    Tutamadım zaman seni... Kendime hep erken, aşka hep geç kaldım... Bu nedenle ey zaman, ben hep son durakta yalnız indim... Çözemedim zaman seni, ama öğrendim aşkın zamanı olmadığını... Öğrendim aşkın her mevsim ekilebilir bir şey olduğunu... Çözemedim zaman seni; gene de yaşar giderim ben sana şaşa kala, yeter ki aşk olsun yanımda... Yaşar giderim ben seninle düşe kalka, yeter ki aşk zamanı ıskalamasın yüreğimi…

  • serbest kürsü

    28.11.2017 - 13:38

    Serbest kürsü, aklıma gelen ve gönlüme düşen ne varsa edeplice paylaşma yeridir.

  • serbest kürsü

    28.11.2017 - 13:35

    Zaten hayat da son karesinde “son” yazmayan bitimsiz bir film sayılabilir. Hatta çekimi devam eden sıkıcı bir film bile sayılabilir. Hayat öyle bir filmdir ki oyundan çıkanın yerine ‘yönetmen’ asla bir başkasını koymaz. Çıktık hayat yoluna yürüyoruz; burada esas olan kendi ruhumuzu sırtlayıp yürümektir. Ben anladım ki sadece kendi ruhumu sırtlayıp yürüyebilirim; çünkü başkasının ruhu benim semerime uymaz, sarkar yerlerde sürünür… Her yolcu kendi geçmişinin topuk sesleriyle hayatın manasına yürür ve her yolcunun semeri kendine özel biriciktir… Yola çıkan önce kendi kimlik semerini yüklenmelidir…

    Muharrem Soyek

  • serbest kürsü

    03.09.2017 - 12:28

    Serbest Kürsü, belli bir konuya bağlı kalmadan fikir sunumu yapılabilecek bir fırsat alanıdır.

Toplam 18 mesaj bulundu