yahu bz millet olarak neyi nasıl yapacağımızı neye nerede kızacağımıza bir türlü doğru karar veremeyen bir milletizdir.
ne zamandan beridir göbek atıp dans etmek çılgınlar gibi eğlenmek suç oldu
velev ki bu kişi doktor olsun
velev ki üstünde dikkat çeken kırmızı bir elbise olsun
velev ki kamera önünde olsun
eğer bunu yapmak suç ise ya da abesle iştigal ise sizin ev kadınlarınız her gün bu nahoş durumu gözlere sokarcasına gerçekleştiriyor en arsızından
bu gün an itibariyle seda sayan dese ki tabipler birliğini ziyaret edeceğim
üstüne kırmızı elbise giymesine de gerek kalmaksızın ve göbek atmasa da kadının içine düşecek tabipleri saymaya gücümüz yetmez
Hep başkalarının gözüyle baktırdılar göremedim.
Her kes kendi gözlerinin arkasındaki korkularla izlettirdi hayatı.
Bir cennetten çıkardılar, kopardılar göbek bağımı. Ağladım. Umut ettim daha güzel bir cennettir diye. Bekledim…
Yıllarca ağlamamam için yapmadıkları komiklik kalmadı, sarılmadık ten kalmadı vücudumda. Hep böyle olacak zannettim. Yağmurda mutsuz oldular, karda üşüdüler, sıcaklar bunalttı dediler, seyrettim…
Eksi soğuklarda çıplak ayaklarla gezip eğlendim. Ben güldükçe onlar korktu.
Adı hastalık olan duraklarda durdum ama iyileştim. Onlar gibi konuşamıyordum ama onlardan daha mutluydum.
Her şeyi bildiklerini sandıkları için keyifsizdiler. Öğretmeye çalıştılar , reddettim. Daha önemli bir şey vardı çünkü, hayat.
Üç saat ağlayıp bir saat gülüyorlardı. Kalan saatlerde mimiksiz robotlardı. En sevdiğim oyuncağımdı robotlar. Kurup kurup oynadım hepsiyle.
Birinin adı anne diğerinin ki babaydı . Robotlarımdı onlar. Her gün her saat her dakika aynılardı. Hep aynı şeyi istediler, mutlu olmak. Ben zaten mutluydum. Düğmesi kopan önlüğüm için dertler yaratırken annem, ben kopan düğmeden suratlar yapıyordum zeminlere, çünkü hayat güzeldi.
Birlikte yaşadığımızı unuttular çoğu zaman. Birlikte yaşamaktan çok şey beklediler çünkü . Ama mutluluk birlikte olmaktı , söyleyemedim.
Ödenmemiş faturalara üzüldü babam. Daha çok ödenmemiş faturaları olacak diye hep korktu, zor geldi hayat. Ben faturalardan uçak yapmayı öğrenmiştim. Ben uçurdum , onlar korktu. Ne zaman birimiz hastalansa hayat dururdu. Her kes her şeyini bırakıp hasta olanla ilgilenirdi. Hastalığı dünyanın sonu zannettiler. Aslında hastalıklar yaşamın başlangıcıydı.
Bazen bilerek hastalandım, daha çok bir arada olalım diye. Sabaha kadar baş ucumda beklerken birbirlerine sabrettiler. Hastalık ta güzeldi. Birileri öldü mahallede. Çalınmayan kapılar çalmaya başladı. Verilmemiş selamlar verildi. Bir anda kalabalık olurdu evler. Ölümün olduğu yerde kalabalıklar olurdu. Herkesin yüzü aynı, herkes sarılırdı birbirine.
Ölüm de güzeldi çünkü. Kalanların en büyük buluşmasıydı çünkü. Bunları kim yaptı? Yağmur nereden geliyor, anne sen nasıl doğdun, güneş nerede? Hırsızlara ne oluyor, neden kötülükler var gibi sorularımın cevabıydı Allah!
Büyük, kocaman ve gökyüzünde bizi seyreden gibi zannettim önceleri. İlk zamanlar annem, babam , oyuncaklar ve Allah vardı benim için. Sonra yanlarına hayat eklendi. Sorularım arttıkça cevapları azalıyordu. Büyüdükçe kendin oluyorsun dediler, merak etmek güzeldi.
Zor gelen merak edecek zamanın uzun olmasıydı. Karıncalar ve aslanlarla tanıştım. En küçüğünü ezme, en büyüğüne ezilme dendi. Hep ikisinin arasında kaldım. Karıncalara merhametim, aslanlara hayranlığım vardı. Ama ikisinden de kork dediler. Biri kadar küçük ve zayıf diğeri kadar büyük ve zalim olma dediler, ikisini de sevdim.
Biri çok çalışkan diğeri çok güçlüydü. Hayat ta böyleydi, çalışınca güçlenince güzeldi.
Sonraları anladım, hiçbir şeyi ben yapmamıştım. Annem babam da yapmamış, onların annesi babası da yapmamış. Her şey Allah’ın kurgusuymuş. Bana sadece bakmam için göz, görmem için gönül vermiş. Aynı hayatın farklı gözleriymişiz seninle ben.
Aynı resme bakıp aynı şeyleri görene kadar başımıza gelmedik kalmayacakmış. Gelenler de güzeldi. Gidenler baktıklarım, gelenler görebildiklerim oldu hep. Çünkü hayat bakıp görebildiklerim arasındaki zanlarımdı.
Turin deki otelinden çıkan Nietsche.
bir arabacının atını kırbaçladığını görüyor. atın yanına gidiyor kollarını atın boynuna doluyor ve göz yaşlarına boğuluyor.
Tam da Nietsche' nin akıl sağlığının bozulduğu dönemler. ve tam da bu yüzden yaptığı harekette derin anlamlar bulmak gerek.Nietsche, " Hayvanlar yarı makinedir insanın hizmetine sunulmuş, traktörünüzün ya da trenin vagonlarından biri gıcırdıyorsa bu vagon acı çekiyordur demek midir tabii ki değil, hayvanlarda böyle, onlar adına üzülmek yersizdir." diyen diyen Decartes adına hayvandan özür diliyordu.
Dembscher diye birinin Beethoven' a elli florin borcu vardır. sürekli olarak para sıkıntısı aşayan besteci Dembscher' a kendisine olan borcunu hatırlattığında adam yaslı bir iç çekişle : "Muss es sein !" ( şart mı!) der.Beethoven gürültülü bir kahkaha atarak: " Es muss sein!" (Şart!) diye cevap verir ve bu sözcüklerle onlara eşlik eden ezgiyi bir yere not eder.bu gerçekçi motif üzerine dört ses için bir kanon yazar; üç ses "es muss sein es muss sein jajaja! diye söylerken dördüncü ses: "Heraus mit dembeutel! ( keseyi Çıkar ) diyerek araya girer.
bir yıl sonra aynı motif Beethoven'in opus135 son kuarterinin dördüncü muvmanının temelini oluşturacaktır.
Beethoven Dembscher'ın kesesini unutalı çok olmuştur. "es muss sein!" çok daha ciddi bir tını taşımaktadırartık; doğrudan doğruya "yazgı" nın ağzından çıkmaktadır şimdi bu sözler.
Milan Kundera
Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği
Sayfa 201
bu sabah türk sanat müziği dinlemek istedi canım biraz.
muazzez ersoyu dinledim. sesindeki güçlü tını, gırtlağındaki yanık ve boğuk tat ve beden dilindeki candanlık, orkestra üyelerine gösterdiği vefa örneği, kemancısına davranışları kısacası her şeyi ama herşeyi o beş dakikalık klipte görebiliyor insan, onun altın gibi bir kalbi olduğunu, kimseyi bile isteye kıramayacağını.
işte böyledir hayat bir insanı anlatmaya beş dakikalık bir klip yeter.
ekranlar kilometreler beden ten kalkar aradan da o kan pıhtısından ibaret sanılan organın derinlerinde saklananları görebilmeye.
devletlerin ideolojisi olmaz, dini olmaz, ırkı olmaz.
eğer bunlardan biri olacak olursa o devlet uzun soluklu olmaz.
nasıl mı
birileri çıkar ve devletin ideolojisine, dinine ırkına aykırı ondan farklı yapıda unsurları parlatıp öne çıkararak sizin bekaa sorununuzu kaşır.
türkiye devletinin de dini olmamalıdır, ırkı olmamalıdır, ideolojisi olmamalıdır. tek ilkesi yerli ve millilik ve bakii kalmak olmalıdır. dolayısıyla
bu gün birilerinin kemalizm ideolojisini ideoloji diye dayatması ve devletin resmi organlarında bu ideolojiyi esas kabul etmesi devlete sürekli kan kaybettirmektedir.
mesela geçen gün bir eğitimci şunu sordu bir platformda
sabah akşam okullarda atatürkü anlatıyoruz, onu tanımayan türk çocuğu yok
ama nasıl oluyor da orta öğretim mezunu fertler Atatürk düşmanı oluyor, vatan haini , kısa yoldan köşe dönmeye çalışan işini bilen üçkağıtçılığa yatkın insanlar oluyorlar
işte bu sorunun cevabıdır devletin ideolojisi olmaması gerektiği.
devlet atatürkü bu denli sahiplenmese onu sahiplenmek gerçekten halka bırakılsa, tıpkı dinin olduğu gibi.
ve atatürkü sahiplenmek Atatürk posteri asmak heykelini dikmek veya sosyal medyada bir iki Atatürk özdeyişi fotoğrafı paylaşmaya indirgenmeden.
acaba daha mı canlı ve diri ve içeriği dolu orijinaline sadık kalınarak kuşaklara aktarılırdı.
mesela yıllarca devlet islam dini ile mücadeleye girişti,dini vijdanlara ve herkesin daire kapısının ardına iteledi.
sonuçta ne oldu, nur topu gibi bir cemaatimiz ve pişkin pişkin sırıtan bir gülen bebeğimiz oldu kucağımızda.
evet devlet güçlüdür amma her yere kollarının uzanması mümkün değildir, gerekli de değildir.
hatta bunun zararlarını da gördük,
mesela içi boşalmış metafizik öğelerle donatılmış bir Atatürk sevgisi ve devletin varlığına kast etmiş bir dinii cemaat gibi.
atatürkü fetişleştirerek ona duyulan sevgiyi arttıramazsınız sadece bu sevginin içini boşaltmış olursunuz. onu sevmek demek onu sevmiyorum diyenlere tırnaklarını geçirmek demek değil. onu sevmediğini söyleyen kişi neden onu sevmediğini söylüyor anlayıp dinleyip onu fikirlerle ikna etmektir.
mesela hz peygambere bir adam kadın düşkünü sübyancı dedi,
bir başkası kitap yazdı, kara kız adında ve en büyük ödülleri olan nobelle ödüllendirdiler. şimdi ben peygamberi çok seven ve peygamberin asla böyle olmadığını bunun düpedüz bir hakaret aşağılama, çarpıtma olduğunu bilen ben bu adama saldırmalı mıyım onu hapse mi atmalıyım. o adam allah nezdinde hata yapıyorsa zaten karşılığını bulacak. sonuçta o bunu fikir olarak görüp savunuyor.
mesela Osmanlı hakanı sultan 2. abdülhamid kadınların çarşaf giymesini yasaklamıştı, özellikle sarayda ve saraya giren kadınlarda bunu istemiyordu, neden çünkü o dönem iran ajanları çarşaf giyerek kılıf değiştirmek suretiyle devlet dairelerine sızarlardı, çarşaflı bir kadının çarşafını açtırıp onun gerçekten bir kadın mı yoksa kadın kılığına girmiş bir ajan mı olduğunu anlamak neredeyse imkansızdı, çünkü çarşafı açıp ta kişinin gerçekten bir kadın olduğuyla karşı karşıya kalındığında kolluk güçleri zor durumda kalıyordu.
buna rağmen Abdülhamit çarşaf ve bilhassa da karaçarşafı yasaklamıştı. İranlı ajanlara karşı bir tedbir olarak hiç olmazsa renkli çarşaf giyilmesini böylelikle kara çarşaf giyenlerin ajan olma ihtimalinin yükseleceğini düşünmekteydi.
toplum abdülhamite bu sebepten garez bile bağlamaya yüz tutmuştu.
demem o ki
toplum sebep ne olursa olsun dayatmaları sevmiyor, bu kişi Müslümanların halifesi konumundaki kişi dahi olsa.
iki tarafın söylediklerinin birbirinde karşılığı yok ve karşılığı olmayınca da ortaya laf ebeliğinden öte bir şey kalmıyor. söylenenlerin karşılık bulabilmesi için empati yapılmasına ihtiyaç var.
mesela geçen gün olmasan da olurduk sloganı ile ilgili bu sloganı ortaya atan kişinin sözlerini dinledim
diyor ki ne demek olmasan olmazdık
biz bunu sadece allah için söyleriz ve inanırız. bir Müslüman bu cümleyi doğru kabul eder ya da zikrederse zımmen kafir olur.
atatürke tamam. uludur önderdir ama benim varlık sebebim o değil allahtır bu cümleye tepki olarak olmasaydın da olurduk dedik diyor.
şimdi bu önermeyi bu düşünceyi yok kabul edebilirsiniz amma o vatandaşı ve onun gibi düşünenleri de küstürmüş olursunuz.kutuplaşmanın önünü kesmek istiyorsanız
onların dini değerlerini acıtmayacak bir ortak yol bulacaksınız.
şimdi Atatürk çok büyük bir insan
yaptığı hizmetler yenilikler
herşey harika
ama olmasaydın olmazdık ne yaa
fetişleştirme
tabulaştırma putlaştırma bunlara herkesin karşı olması lazım.
yine mesela mesela yaşam tarzına müdahele bu gün en çok tartışılan
hükümete tekrar tekrar getirilen bir eleştiri
pekii ama yeni genç türkiye döneminde yaşam tarzlarına müdahele olarak adlandırılabilecek pek çok uygulama var ve bunlar maalesef ataürk ve silah arkadaşlarına omuz vermiş arka durmuş destek olmuş dindar halkta daha o zamandan onlara karşı bir tepki geliştirmiştir.
bunları konuşmadan salt seviyor sevmiyora indirgemek meseleyi daha da karıştırıyor.
yine bir on kasım ertesi
yine seviyor sevmiyor falları,
kim daha çok sevmezdi, yok yok kim daha çok severdi kavgası.
bir ülkenin dağılan başsız kalan tek tek fertlerini bir araya getirip o tek tek fertlerden
koskoca ve yeniden bir millet oluşturan
küllerinden yeniden bir kıvılcımla alev almasını sağlayıp gönülleri vatan aşkı sevdasıyla yakan
ve mücadelenin fitilini ateşleyen,
sonra o mücadeleden mutlak bir zaferle çıkılmasını sağlayan, ve milletin yeni yönetim şeklinin cumhuriyet olmasının önderliğini yapan
kendi inandığı dünya görüşü ve değerlerince
millete bir gelişim planı çizen ve bunda da belli bir seviyeye kadar başarılı olan bir insanı
tartışıyoruz
bazı şeyleri tartışabilirsiniz ama
tartışmaya doğru yerden başlamak lazım,
atatürkü sevmemek diye bir şey olmayacağı gibi
onun her icraatı tartışmasız bu milletin değerleriyle ya da bu milletin her kesiminin diğerleriyle mutlak örtüşecek diye bir şey yok ve bunun için eleştirebilirsiniz de. hiç kimse hiçbir şey eleştirilemez diye bir şey yok. mutlaklaştırmak o şeyin mutlak olduğunu göstermez.
ancak seviyorum ya da sevmiyorum diye toptancı bir yaklaşım ne kadar da sağlıksız.
biz millet olarak gri alanları sevmiyoruz
ya hep ya hiç diyoruz. iyi ama bu kadar toptancılık bizi kutuplaştırmaktan öteye bir işe yaramıyor.
taraflar bir birini dinlemeden birbirinin önceliğini değerlerini kabul etmeden bodoslama dalıyor tartışmaya
yine bir mevlid kanrili
yine vıcık vıcık mesajlaşmalar, mevlidin idrakine varamadan
karşılıklı
ay ne kibarız ne kairşinas ne dostsever
yollu cilveleşmeler ve sırnaşmalar, yine göya başkasını övme
üzerinden lafı ustalıkla kendine getirmeler
peygamber kimdi, ne isterdi, vatan peygamber için ne demekti,
bunları sorgulamadan
ya da aslında çok iyi bilip te bilmeze yataraktan
bir iki fetöcü adına mağdur edebiyatına ya da
gerçekten münferit bir iki örneği alıp koskoca memleketin
karşı karşıya kaldığı felaketi görmezden gelip gözlerden sakındırmalar
vatanı denklemeler.
çok çok kıymetli peygamberin hayatını hayatlarımıza rehber edinmek dileğiyle
hayırlı kandiller.
gecenin tenhasına bir söz bırak
06.10.2021 - 13:01gecenin sessizliğinde nasıl bir çığlık vardır bilemezsiniz.
nasıl da dolu dizgin akar hayat
herşey nasıl da birazdan günışıyacak acele et telaşındadır
gecenin tenhasına bir söz bırak
06.10.2021 - 12:58kayıp zaman dans etmeyi çok severim.
kendi iç ritmimin eşliğinde ben hep danseder haldeyim.
gecenin tenhasına bir söz bırak
05.10.2021 - 11:27müslümanın derdi gece azarmış
gece el ayak çekilip kişi kendiyle kalınca başlar musikinin en trajiği
şu an ne dinliyorum
05.10.2021 - 11:19kimse bu şarkıdan sonra şimdiki zımbırtıları şarkı diye yutturmaya kalkmasın
şu an ne dinliyorum
05.10.2021 - 11:17serbest kürsü
04.10.2021 - 10:24yahu bz millet olarak neyi nasıl yapacağımızı neye nerede kızacağımıza bir türlü doğru karar veremeyen bir milletizdir.
ne zamandan beridir göbek atıp dans etmek çılgınlar gibi eğlenmek suç oldu
velev ki bu kişi doktor olsun
velev ki üstünde dikkat çeken kırmızı bir elbise olsun
velev ki kamera önünde olsun
eğer bunu yapmak suç ise ya da abesle iştigal ise sizin ev kadınlarınız her gün bu nahoş durumu gözlere sokarcasına gerçekleştiriyor en arsızından
bu gün an itibariyle seda sayan dese ki tabipler birliğini ziyaret edeceğim
üstüne kırmızı elbise giymesine de gerek kalmaksızın ve göbek atmasa da kadının içine düşecek tabipleri saymaya gücümüz yetmez
Sonra dedim ki
04.10.2021 - 09:38kolayı seçme
bir kahve iç
bülent ferit
şu an ne dinliyorum
04.10.2021 - 09:30Kalbinden koptuğu gibi yaz
01.10.2021 - 09:38besteler var ki ilahi bir fısıltı
şu an ne dinliyorum
01.10.2021 - 09:36serbest kürsü
17.06.2021 - 12:46serbest kürsü
17.06.2021 - 12:44bir şey oluyor birden
hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.
serbest kürsü
24.11.2020 - 11:27Hep başkalarının gözüyle baktırdılar göremedim.
Her kes kendi gözlerinin arkasındaki korkularla izlettirdi hayatı.
Bir cennetten çıkardılar, kopardılar göbek bağımı. Ağladım. Umut ettim daha güzel bir cennettir diye. Bekledim…
Yıllarca ağlamamam için yapmadıkları komiklik kalmadı, sarılmadık ten kalmadı vücudumda. Hep böyle olacak zannettim. Yağmurda mutsuz oldular, karda üşüdüler, sıcaklar bunalttı dediler, seyrettim…
Eksi soğuklarda çıplak ayaklarla gezip eğlendim. Ben güldükçe onlar korktu.
Adı hastalık olan duraklarda durdum ama iyileştim. Onlar gibi konuşamıyordum ama onlardan daha mutluydum.
Her şeyi bildiklerini sandıkları için keyifsizdiler. Öğretmeye çalıştılar , reddettim. Daha önemli bir şey vardı çünkü, hayat.
Üç saat ağlayıp bir saat gülüyorlardı. Kalan saatlerde mimiksiz robotlardı. En sevdiğim oyuncağımdı robotlar. Kurup kurup oynadım hepsiyle.
Birinin adı anne diğerinin ki babaydı . Robotlarımdı onlar. Her gün her saat her dakika aynılardı. Hep aynı şeyi istediler, mutlu olmak. Ben zaten mutluydum. Düğmesi kopan önlüğüm için dertler yaratırken annem, ben kopan düğmeden suratlar yapıyordum zeminlere, çünkü hayat güzeldi.
Birlikte yaşadığımızı unuttular çoğu zaman. Birlikte yaşamaktan çok şey beklediler çünkü . Ama mutluluk birlikte olmaktı , söyleyemedim.
Ödenmemiş faturalara üzüldü babam. Daha çok ödenmemiş faturaları olacak diye hep korktu, zor geldi hayat. Ben faturalardan uçak yapmayı öğrenmiştim. Ben uçurdum , onlar korktu. Ne zaman birimiz hastalansa hayat dururdu. Her kes her şeyini bırakıp hasta olanla ilgilenirdi. Hastalığı dünyanın sonu zannettiler. Aslında hastalıklar yaşamın başlangıcıydı.
Bazen bilerek hastalandım, daha çok bir arada olalım diye. Sabaha kadar baş ucumda beklerken birbirlerine sabrettiler. Hastalık ta güzeldi. Birileri öldü mahallede. Çalınmayan kapılar çalmaya başladı. Verilmemiş selamlar verildi. Bir anda kalabalık olurdu evler. Ölümün olduğu yerde kalabalıklar olurdu. Herkesin yüzü aynı, herkes sarılırdı birbirine.
Ölüm de güzeldi çünkü. Kalanların en büyük buluşmasıydı çünkü. Bunları kim yaptı? Yağmur nereden geliyor, anne sen nasıl doğdun, güneş nerede? Hırsızlara ne oluyor, neden kötülükler var gibi sorularımın cevabıydı Allah!
Büyük, kocaman ve gökyüzünde bizi seyreden gibi zannettim önceleri. İlk zamanlar annem, babam , oyuncaklar ve Allah vardı benim için. Sonra yanlarına hayat eklendi. Sorularım arttıkça cevapları azalıyordu. Büyüdükçe kendin oluyorsun dediler, merak etmek güzeldi.
Zor gelen merak edecek zamanın uzun olmasıydı. Karıncalar ve aslanlarla tanıştım. En küçüğünü ezme, en büyüğüne ezilme dendi. Hep ikisinin arasında kaldım. Karıncalara merhametim, aslanlara hayranlığım vardı. Ama ikisinden de kork dediler. Biri kadar küçük ve zayıf diğeri kadar büyük ve zalim olma dediler, ikisini de sevdim.
Biri çok çalışkan diğeri çok güçlüydü. Hayat ta böyleydi, çalışınca güçlenince güzeldi.
Sonraları anladım, hiçbir şeyi ben yapmamıştım. Annem babam da yapmamış, onların annesi babası da yapmamış. Her şey Allah’ın kurgusuymuş. Bana sadece bakmam için göz, görmem için gönül vermiş. Aynı hayatın farklı gözleriymişiz seninle ben.
Aynı resme bakıp aynı şeyleri görene kadar başımıza gelmedik kalmayacakmış. Gelenler de güzeldi. Gidenler baktıklarım, gelenler görebildiklerim oldu hep. Çünkü hayat bakıp görebildiklerim arasındaki zanlarımdı.
serbest kürsü
04.12.2019 - 09:55Nietche' nin kaybettiği aklı bizim iyicil yanımızdı.
serbest kürsü
04.12.2019 - 09:53Turin deki otelinden çıkan Nietsche.
bir arabacının atını kırbaçladığını görüyor. atın yanına gidiyor kollarını atın boynuna doluyor ve göz yaşlarına boğuluyor.
Tam da Nietsche' nin akıl sağlığının bozulduğu dönemler. ve tam da bu yüzden yaptığı harekette derin anlamlar bulmak gerek.Nietsche, " Hayvanlar yarı makinedir insanın hizmetine sunulmuş, traktörünüzün ya da trenin vagonlarından biri gıcırdıyorsa bu vagon acı çekiyordur demek midir tabii ki değil, hayvanlarda böyle, onlar adına üzülmek yersizdir." diyen diyen Decartes adına hayvandan özür diliyordu.
serbest kürsü
03.12.2019 - 10:05Dembscher diye birinin Beethoven' a elli florin borcu vardır. sürekli olarak para sıkıntısı aşayan besteci Dembscher' a kendisine olan borcunu hatırlattığında adam yaslı bir iç çekişle : "Muss es sein !" ( şart mı!) der.Beethoven gürültülü bir kahkaha atarak: " Es muss sein!" (Şart!) diye cevap verir ve bu sözcüklerle onlara eşlik eden ezgiyi bir yere not eder.bu gerçekçi motif üzerine dört ses için bir kanon yazar; üç ses "es muss sein es muss sein jajaja! diye söylerken dördüncü ses: "Heraus mit dembeutel! ( keseyi Çıkar ) diyerek araya girer.
bir yıl sonra aynı motif Beethoven'in opus135 son kuarterinin dördüncü muvmanının temelini oluşturacaktır.
Beethoven Dembscher'ın kesesini unutalı çok olmuştur. "es muss sein!" çok daha ciddi bir tını taşımaktadırartık; doğrudan doğruya "yazgı" nın ağzından çıkmaktadır şimdi bu sözler.
Milan Kundera
Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği
Sayfa 201
serbest kürsü
19.11.2019 - 10:18bu sabah türk sanat müziği dinlemek istedi canım biraz.
muazzez ersoyu dinledim. sesindeki güçlü tını, gırtlağındaki yanık ve boğuk tat ve beden dilindeki candanlık, orkestra üyelerine gösterdiği vefa örneği, kemancısına davranışları kısacası her şeyi ama herşeyi o beş dakikalık klipte görebiliyor insan, onun altın gibi bir kalbi olduğunu, kimseyi bile isteye kıramayacağını.
işte böyledir hayat bir insanı anlatmaya beş dakikalık bir klip yeter.
ekranlar kilometreler beden ten kalkar aradan da o kan pıhtısından ibaret sanılan organın derinlerinde saklananları görebilmeye.
serbest kürsü
14.11.2019 - 09:30devletlerin ideolojisi olmaz, dini olmaz, ırkı olmaz.
eğer bunlardan biri olacak olursa o devlet uzun soluklu olmaz.
nasıl mı
birileri çıkar ve devletin ideolojisine, dinine ırkına aykırı ondan farklı yapıda unsurları parlatıp öne çıkararak sizin bekaa sorununuzu kaşır.
türkiye devletinin de dini olmamalıdır, ırkı olmamalıdır, ideolojisi olmamalıdır. tek ilkesi yerli ve millilik ve bakii kalmak olmalıdır. dolayısıyla
bu gün birilerinin kemalizm ideolojisini ideoloji diye dayatması ve devletin resmi organlarında bu ideolojiyi esas kabul etmesi devlete sürekli kan kaybettirmektedir.
mesela geçen gün bir eğitimci şunu sordu bir platformda
sabah akşam okullarda atatürkü anlatıyoruz, onu tanımayan türk çocuğu yok
ama nasıl oluyor da orta öğretim mezunu fertler Atatürk düşmanı oluyor, vatan haini , kısa yoldan köşe dönmeye çalışan işini bilen üçkağıtçılığa yatkın insanlar oluyorlar
işte bu sorunun cevabıdır devletin ideolojisi olmaması gerektiği.
devlet atatürkü bu denli sahiplenmese onu sahiplenmek gerçekten halka bırakılsa, tıpkı dinin olduğu gibi.
ve atatürkü sahiplenmek Atatürk posteri asmak heykelini dikmek veya sosyal medyada bir iki Atatürk özdeyişi fotoğrafı paylaşmaya indirgenmeden.
acaba daha mı canlı ve diri ve içeriği dolu orijinaline sadık kalınarak kuşaklara aktarılırdı.
mesela yıllarca devlet islam dini ile mücadeleye girişti,dini vijdanlara ve herkesin daire kapısının ardına iteledi.
sonuçta ne oldu, nur topu gibi bir cemaatimiz ve pişkin pişkin sırıtan bir gülen bebeğimiz oldu kucağımızda.
evet devlet güçlüdür amma her yere kollarının uzanması mümkün değildir, gerekli de değildir.
hatta bunun zararlarını da gördük,
mesela içi boşalmış metafizik öğelerle donatılmış bir Atatürk sevgisi ve devletin varlığına kast etmiş bir dinii cemaat gibi.
serbest kürsü
13.11.2019 - 09:15kuşluk musikisi
Kutsal inadı olanlar gerekli
Bir kalbi daha olanlar gerekli
nuri pakdil
serbest kürsü
11.11.2019 - 10:28atatürkü fetişleştirerek ona duyulan sevgiyi arttıramazsınız sadece bu sevginin içini boşaltmış olursunuz. onu sevmek demek onu sevmiyorum diyenlere tırnaklarını geçirmek demek değil. onu sevmediğini söyleyen kişi neden onu sevmediğini söylüyor anlayıp dinleyip onu fikirlerle ikna etmektir.
mesela hz peygambere bir adam kadın düşkünü sübyancı dedi,
bir başkası kitap yazdı, kara kız adında ve en büyük ödülleri olan nobelle ödüllendirdiler. şimdi ben peygamberi çok seven ve peygamberin asla böyle olmadığını bunun düpedüz bir hakaret aşağılama, çarpıtma olduğunu bilen ben bu adama saldırmalı mıyım onu hapse mi atmalıyım. o adam allah nezdinde hata yapıyorsa zaten karşılığını bulacak. sonuçta o bunu fikir olarak görüp savunuyor.
serbest kürsü
11.11.2019 - 10:16mesela Osmanlı hakanı sultan 2. abdülhamid kadınların çarşaf giymesini yasaklamıştı, özellikle sarayda ve saraya giren kadınlarda bunu istemiyordu, neden çünkü o dönem iran ajanları çarşaf giyerek kılıf değiştirmek suretiyle devlet dairelerine sızarlardı, çarşaflı bir kadının çarşafını açtırıp onun gerçekten bir kadın mı yoksa kadın kılığına girmiş bir ajan mı olduğunu anlamak neredeyse imkansızdı, çünkü çarşafı açıp ta kişinin gerçekten bir kadın olduğuyla karşı karşıya kalındığında kolluk güçleri zor durumda kalıyordu.
buna rağmen Abdülhamit çarşaf ve bilhassa da karaçarşafı yasaklamıştı. İranlı ajanlara karşı bir tedbir olarak hiç olmazsa renkli çarşaf giyilmesini böylelikle kara çarşaf giyenlerin ajan olma ihtimalinin yükseleceğini düşünmekteydi.
toplum abdülhamite bu sebepten garez bile bağlamaya yüz tutmuştu.
demem o ki
toplum sebep ne olursa olsun dayatmaları sevmiyor, bu kişi Müslümanların halifesi konumundaki kişi dahi olsa.
serbest kürsü
11.11.2019 - 10:07iki tarafın söylediklerinin birbirinde karşılığı yok ve karşılığı olmayınca da ortaya laf ebeliğinden öte bir şey kalmıyor. söylenenlerin karşılık bulabilmesi için empati yapılmasına ihtiyaç var.
mesela geçen gün olmasan da olurduk sloganı ile ilgili bu sloganı ortaya atan kişinin sözlerini dinledim
diyor ki ne demek olmasan olmazdık
biz bunu sadece allah için söyleriz ve inanırız. bir Müslüman bu cümleyi doğru kabul eder ya da zikrederse zımmen kafir olur.
atatürke tamam. uludur önderdir ama benim varlık sebebim o değil allahtır bu cümleye tepki olarak olmasaydın da olurduk dedik diyor.
şimdi bu önermeyi bu düşünceyi yok kabul edebilirsiniz amma o vatandaşı ve onun gibi düşünenleri de küstürmüş olursunuz.kutuplaşmanın önünü kesmek istiyorsanız
onların dini değerlerini acıtmayacak bir ortak yol bulacaksınız.
şimdi Atatürk çok büyük bir insan
yaptığı hizmetler yenilikler
herşey harika
ama olmasaydın olmazdık ne yaa
fetişleştirme
tabulaştırma putlaştırma bunlara herkesin karşı olması lazım.
yine mesela mesela yaşam tarzına müdahele bu gün en çok tartışılan
hükümete tekrar tekrar getirilen bir eleştiri
pekii ama yeni genç türkiye döneminde yaşam tarzlarına müdahele olarak adlandırılabilecek pek çok uygulama var ve bunlar maalesef ataürk ve silah arkadaşlarına omuz vermiş arka durmuş destek olmuş dindar halkta daha o zamandan onlara karşı bir tepki geliştirmiştir.
bunları konuşmadan salt seviyor sevmiyora indirgemek meseleyi daha da karıştırıyor.
serbest kürsü
11.11.2019 - 09:44yine bir on kasım ertesi
yine seviyor sevmiyor falları,
kim daha çok sevmezdi, yok yok kim daha çok severdi kavgası.
bir ülkenin dağılan başsız kalan tek tek fertlerini bir araya getirip o tek tek fertlerden
koskoca ve yeniden bir millet oluşturan
küllerinden yeniden bir kıvılcımla alev almasını sağlayıp gönülleri vatan aşkı sevdasıyla yakan
ve mücadelenin fitilini ateşleyen,
sonra o mücadeleden mutlak bir zaferle çıkılmasını sağlayan, ve milletin yeni yönetim şeklinin cumhuriyet olmasının önderliğini yapan
kendi inandığı dünya görüşü ve değerlerince
millete bir gelişim planı çizen ve bunda da belli bir seviyeye kadar başarılı olan bir insanı
tartışıyoruz
bazı şeyleri tartışabilirsiniz ama
tartışmaya doğru yerden başlamak lazım,
atatürkü sevmemek diye bir şey olmayacağı gibi
onun her icraatı tartışmasız bu milletin değerleriyle ya da bu milletin her kesiminin diğerleriyle mutlak örtüşecek diye bir şey yok ve bunun için eleştirebilirsiniz de. hiç kimse hiçbir şey eleştirilemez diye bir şey yok. mutlaklaştırmak o şeyin mutlak olduğunu göstermez.
ancak seviyorum ya da sevmiyorum diye toptancı bir yaklaşım ne kadar da sağlıksız.
biz millet olarak gri alanları sevmiyoruz
ya hep ya hiç diyoruz. iyi ama bu kadar toptancılık bizi kutuplaştırmaktan öteye bir işe yaramıyor.
taraflar bir birini dinlemeden birbirinin önceliğini değerlerini kabul etmeden bodoslama dalıyor tartışmaya
serbest kürsü
08.11.2019 - 11:06yine bir mevlid kanrili
yine vıcık vıcık mesajlaşmalar, mevlidin idrakine varamadan
karşılıklı
ay ne kibarız ne kairşinas ne dostsever
yollu cilveleşmeler ve sırnaşmalar, yine göya başkasını övme
üzerinden lafı ustalıkla kendine getirmeler
peygamber kimdi, ne isterdi, vatan peygamber için ne demekti,
bunları sorgulamadan
ya da aslında çok iyi bilip te bilmeze yataraktan
bir iki fetöcü adına mağdur edebiyatına ya da
gerçekten münferit bir iki örneği alıp koskoca memleketin
karşı karşıya kaldığı felaketi görmezden gelip gözlerden sakındırmalar
vatanı denklemeler.
çok çok kıymetli peygamberin hayatını hayatlarımıza rehber edinmek dileğiyle
hayırlı kandiller.
Toplam 1380 mesaj bulundu