Spinoza ya göre, Tanrının hükümleri, aslında ebendi hakikatlerdir, tanrısal yasalar, insan yasalarından ziyade doğa yasalarına benzerler, nasıl ki, kütle çekimi kanunu ihlal edilemezse,, tanrısal yasalar da ihlal edilmez, tabii
insanlar ahmakça bunları görmezden gelmeye çalışabilir, ama, akibetleri uçuruma adım atmaya çalışan birinin
akibeti kadar kaçınılmaz olacaktır, Tanrının peygamberleri aracılığı ile herkesin bilmesini istediği şey, adaleti ile
iyiliğinin bilgisinden başka bir şey değildi, yani belli bir yaşam tarzı ile insanların taklit edebileceği özellikleriydi,
ne yazık ki gerçek unutuldu ve din gizemler silsilesi haline geldi, Tanrıyı bilip, sevmenin, herhangi bir şekilde
ayin yapmayı, doğaüstü dogmalara inanmayı, veya kutsat metinlerdeki güya tarihi anlatıları kabul etmeyi gerektirmediği konusunda ısrarcıydı, bunun için gereken tek şey adil ve sevecen olmakdı.
Anthony GOTTLİEB, Modern Felsefenin Yükseliği,
Çev. Cansen MAVİTUNA.
Yani Spinozanın tespitleri tam da Kurandaki - Hanginiz iyi ve güzel işler yapacak, görelim diye hayatı ve ölümü
yarattık - ayetiyle örtüşür, yakından bakılınca.
Sözünü tutana, adil ve iyi olana hiç iyilik olmayacaktır, insanlar daha ziyade kötülük edeni ve onun şiddet
uğraşını övecektir, güç hak olacak, saygı kalmayacaktır, şair yeryüzünü terk edecek, insanları en korkunç
hallerine bırakacak, ve kutsanmış ölümsüz tanrıya karışacaktır.
Hesiodos, ŞAİR, Miattan önce 8. Yüzyıl.
Yani değişen bir şey yok, her 30 yılda gelen yeni kuşakları test etme var, sonuç hakkında da söylemiş,
bilgi verdik, isteyen kendini kurtarır, ya da gider görür, hem net olur, böyle tereddüt yaratıyor, iman dönemleri
bitti elli yıl önce raslanabiliyordu, kastım yerine getiren, biz çok inandıkları ciddiye almadığını söylüyor zaten.
Kolay gelsin, sizin sınavınzı, yanıltmadık da.
Bütün iyi şairler, ister epik, ister lirik olsun, güzel şiirlerini sanatla oluşturmaz. bunu ilham aldıklarından, kendilerine musallat olunduğundan yapabilirler, lirik şairlerinde güzel eserlerini yazarken, akılları başlarında değildir, Şair hafif kanatlı, kutsal bir şeydir, esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde, bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetlerini ifade edemez. Tanrı şairlerinin akıllarını başlarından alır, ve onları hizmetkarı olarak kullanır, tıpkı kahinler, ve kutsal peygamberler gibi, öyle ki onları duyan bizler, bu değerli sözcükleri bilinçsizce telaffuz edenlerin kendinde olmadığını - belki - biliriz. Tanrıdır onlarda konuşan - vahdeti vücud - Tanrı onlar vasıtasıyla bizlerle konuşur.
PLATON, Mistik FİLOZOF, - Yaşadığına, anlatılır gibi değil diyen filozof -
Ben bir şey yapmadım, şiir geldi beni buldu. - DAĞLARCA, DAİMA,
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır- HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR.
Bir ziyarette,- onları nasıl yazmışım - TURAN.
SES
Biz kalabalıklar arasından sıyrılıp anlaşılmayan
zamanlarda yolculuk ederdik, tınılar, sesler evreninden
altın damlalar gönlü saran, bir alev gibi fışkırır ölüm
sakinliğine davet ederdi. Durmak mı o da ne, çılgın
öpüşlerden uyanmak var mı, bu susmayan sessizliğin
boğduğu aklım isyan eder, daha uzaklara derdim,
görülmemiş damarlarda gezindim, susun lütfen, yorgunum
karanlıklar örtsün üstümü, yeni doğuşların katettiği
zamanlarda iflas etmiş beynim, ben bu müzigin peşini
bırakmam.
gökhan, 2008
Bazen dalgın bir ölü süzülürdü, iğrenç leş yığınları
boz bulanık sularda, enginler şarıl şarıl dökülür
girdaplara
RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA, 2008
Kolay gelsin, tezgaha geleceklere. Oyun böyle kurulur.
Bir önermeler mantığı içermeden kavramsallaşamaz, önce önermen olur, sonra inşa, dördüncü boyut, bir
kavramsızlıktır, yani içeriksiz bir iç, var ama, içe sahip değil, halbuki içeriyor, yani bizim anladığımız hakim
zaman anlayışından farklı biz zamanın istemesek de parçasıyızdır, ama, o boyutta, hiçbirşeyi olmadan var kalabilirsin, yani varlıksız varlık, kendiliği var içeriğine borçlu değil, bir var kalma, ama, varolması şimdinin
varlık tipolojisine uyması gerekmiyor, şekle tabii, ama, ona da ihtiyacı yok, yani geçişlilik hakim, yani zamanlararası bir zamandışı öge.
Sembol kendini mezarlarda yaratır, ölüler artık çabalamaz, onlar artık zaman değil, mekandır, kalmaya devam
eden bir geleceğe doğru olgunlaşmayan bir şey ve bir nedenle, yaşayanların uyanık bilincinde ölünün nasıl
yansıtıldığını ifade eden taş, ebedi taştır, faustçu ruh, bedensel sonu takip edecek bir ölümsüzlük, sonsuz uzamda bir tür evlilik arar ve taşı gütik itme sisteminde, kilise müziği ardışıkları gibi, sonunda bir öz genişlemenin içkin derinlik ve yükseklik enerjisinden başka görünür bir şey kalmayana kadar, halbuki mısır da ruh, sonunda yargıç huzuruna çıkmak üzere dar ve amansızca bir yaşam yolunda ilerliyor olarak görüyordu,, insan işte bu sembolizmin taş kısmıyla, ilişkiye girmek için hareket etmeli ve böylece kendisi de bir yaşam sembolü haline gelmelidir, - Yol - hem kaderi, hem de üçüncü boyutu ifade eder..
Osvald SPENGLER, Alman Tarihçi, Düşünür, Bu kitap yazıldığında 20 lerde ikinci sevkiyat da yaklaşıyordu,
Kitleleri yüceltmemin tehlikelerine dikkat çekerek, çünkü yol gititiğimz değildi biz ordan dönüyorduk, Arend,
bu rüzgan antik çağlardan esiyordu der ikinci kırımdan sonra, Hocas Heideggeri vefatında konuşurken,
binlerce yıl önce Parmenides, kalabalıklar için yönsüzce savrulurlar diyordu zaten, ve savruldular sonunda,
şimdi yenisi sırada, bakalım.
Tuttuğum herşey ışık oluyor, ancak güneş bu kadar savurgan olabilir, ey sen büyük yıldız, aydınlattıkların
olmasaydı, ne olurdu mutluluğun, zamanı gelince hazır ve olgun olayım diye büyük öğlede, hazır olayım diye
kendime ve en gizli irademe, kendi öğle vaktinde hazır ve olugun bir yıldız gibi, parlak, yok edici güneş orlarınddan delik deşik mutluluk içinde. bir güneş olayım diye kendime, ve acımasız bir güneş iradesi, en durgun koyda yorgun bir gemi gibi, böyle dinleniyorum yeryüzüne yakın, sadık, güvenerek, bekleyerek, en ince bağlarla ona bağlı, ey mutluluk, şarkı söylemek mi istiyorsun, ey ruhum, yatıyorsun otların üzerinde, ama, hiçbir çobanın kavalını üflemediği, gizemli kulsal saattir bu, sakın kendini, kızgın öğle yatıyor kırlarda, şarkı söyleme, sessiz ol, Dünya mükemmel.
NİETZSCHE, Alman Şair - Filozof, 1900, Çöl büyüyor, vay haline çölü gizleyenin.
Öğle güneşinde bir yaprağın yumuşak hışırtısı, maddenin ritmidir, modern fiziğin dünya resimlerindeki potansiyel enerji gibidir, sınırsız boşlukta en yüksek zirvelerin üzerindeki uzak gece fırtınaları gergin bir kısıtlama yaratır. Onun salınan belirsizliiğinde tüm sözcükler ve şeyler kendilerini eritir, bu dilin statiği değil, dinamiğidir, burada sonsuz yalnızlık Faustcu ruhun evi olarak hissedilir, cennet evrende bir yerde sihirli bir bahçedir uzak, loş bölgelerde yüzen tüm hissedilebilir gerçekliklerin ötesinde bir şeydir, yani hiçbiryerdedir, sınırsızlığın içinde kaybolmuş, uyumsuz kahramanlarıyla yalnızlığın en yüce sembolü olarak görünür, ormana duyulan özlem, gizemli merhamet, tarifsiz terk edilmişlik duygusu, her birimiz bunu biliriz, bu motif tüm derinliğiyle geri döner, bir dünyanın benim için doğduğunu ve yaşadığını hissederim
Osvald SPENGLER, Alman Tarihçi, ve Düşünür. 1936, 56 yaşında öldü, ve yaşamı haketti.
HİÇBİR YERDEN MANZARALAR.
Hiçbir yer salınmaktır, zamansızlığın parıltıları üzerinde,
bilgi verilmez, alınmaz da, taa kör bir noktada görür gibi
ilerlediğin, yalın, ton dışı, renk uzaklığı, nerenden kaynar,
yoksa o mu sana kaynar, açıkça dile gelmez, sağır kulakların
çın çın öter, daha da sağır çoğu zaman, ne göz ne gece, saf
sen, ben, tutsak elinde, yok üzre yok, kişilik paramparça,
sızan, öğütülmüş, akıl bozan, sakınmalı uzayan, kıpırtısız,
görülmesi, daha sağ, ölü de.İletilmez anın uçarı hevesleri,
tıkar kanalları, dön geri.
gökhan, 2005
Herkes evrene baktı, ben kendime baktım, bir daha dönen olmadı. - Hallac MANSUR, Kuantum Fiziğinin
başlama vuruşlarından kabul ediliyor artık.
Ateşe atılanlara sorulur, size bir uyarıcı gelmedi mi, evet, bize uyarıcı geldi ama, biz onu yalanladık, ve pişmanlık duyarak şöyle söylenriler, biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık bu çılgın ateşin halkı arasınra bulunmazdık. kim benim zikrimden yüz çevirirse, onun için geçim darlığı ve kabir azabı vardır, ve kör olarak haşrederiz. ve işte sana ayetlerimiz geldi, sen onları untuttun, bugün de böyle unutulursun ve misliyle cezalandırılırsın. Taha, 20 Onları yüzükoyun,kör, dilsiz, ve sağır bir halde haşrederiz, varacakları yer cehennemdir. Ey Peygamberim, içlerinden sana kulak verip dinleyenler de vardır, fakat sağırara sen mi duyuracaksın, hele akıllarınıı da kullanmıyorlarsa, içlerinden sana bakanlarda vardır, fakat körleri sen mi yola getireceksin, hele gercekleri görmüyorlarsa, andolsun, cehennem için birçok insan ve cin yarattık ki, onların kalpleri var, fakat onlarla hakikati anlamazlar, gözleri var, fakat onlarla gerçkeleri görmezler, kulakları var, fakat onlarla hak sözleri duymazlar, işte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapıktırlar, ve işte onlar gafilllerdir, kafirler sağır ve kördürler, onun için düşünüp anlamazlar.
Kafirlere gelince ölüm ansızın kapılarını çalıncaya yahut hiçbir kaçış kurtuluş ümidi kalmayana kadar Kuran
hakkındaki şüpheleri devam edip gidecektir, iman edip buna yaraşır güzellikte işler yapanlar nimetlerle dolu
cennetlerde olacaklar, kafirlikte direnip, ayetlerimizi yalanlayanlar ise sefil ve perişan edici bir azaba mahkum
olacaklardır, evet, Allah işte böyle büyük bir güç ve kudrete sahiptir, şüphesiz hiçbir şeye muhtaç değildir, bilin ki
size hayat veren O dur, vakti gelince canınızı alacak, sonra tekrar sizi hayata kavuşturacak olan da O dur, bütün bu gerçeklere rağmen kafir insan pek nankördür, sen kesinlikle doğru yol üzerindesin, ama, eğer onlar seninle tartışırlarsa şöyle de, Allah yaptıklarınızı çok iyi bilmektedir, O gününde bütün itirazlarınıza gereken hükmü verecektir, bu gerçeklere rağmen, kafirler Allahı bırakıp tanrı diye putlara taparlar, oysa Allah öyle bir delil indirmemiştir, ve bu hususta hiçbir izin ve yetki vermemiştir, öyle ki onlar, ayetlerimizi tebliğ edenlerin nerdeyse üstüne yürüyecekler, De ki onlara, Bize ateş püskürtmenizden çok daha beten ateş püskürteni haber vereyim, mi size, işte o şey Allaın siz kafirlere vaat ettiği cehennemdir, ne kötü bir duraktır. Haç Suresi 52 -72
İçinde ben olmadığım için tarihtir, yani geçmiş gitmiş, ama, ben içindeysem, o zaman ben tarihimdir, yain geçmiş değil, şimdi ve gelecek ömrü uzadı bile, geçmişte kayboldu dediklerin tam da sensin artık olayları, yaşanmışlıkları ve yaşanacakları, zaten osun o farklı şaşamadı, senin gibi yaşadı, ve şimdi sen yaşıyorsun aynalık ediyor, seni yaşıyor sende, ve sen de onu, yain ömre ömür katıyor aynı zamanda duyular dünyası tarihi taşırken, senin üzerinden duyurur, ağer açıksa kapakların, ama, kapalıysa şansını ve zenginliği kaybettin, yani hazineye bakmaan sırtını dönmüşsün sana da ihtiyacı yok, ama, sen, sende olması gerekeni yitiridin, yani senliğin en dibe düştü ondan ancak geçmiş besler - ben -i diyor kenidine hazine arayanlar önce geçmişin altınlarına bakacaklar ki, kendine bir şeyle ayırabilsin, yada ayrılıp dalından kopacak ki, modern evrede kaldıran da pek çıkmaz, sen kalkmazsan, demem o.
mutluluğun sırrı
01.08.2024 - 07:59Bir irade konusudur, o size gelmez, siz ona gidersiniz.
Doğruluk
31.07.2024 - 10:02Dünyada tırnak kadar yeri yoktur, ama, sen de varsa, dünya odur, hem de nerde istersen, ipi göğüslemek de odur.
tasnif
31.07.2024 - 09:15Aksamaz, tutum ve davranışa göre, iyisi ve kötüsü, dünya ve tarihin nedeni.
şimdi
31.07.2024 - 05:54Tanrı, bütün bir geçmişi ve geleceği şimdi olarak düşünür. - SPİNOZA, 17.Yüzyıl.
Tasnif şimdinin görevidir.
hüküm ve itaat
30.07.2024 - 15:56Spinoza ya göre, Tanrının hükümleri, aslında ebendi hakikatlerdir, tanrısal yasalar, insan yasalarından ziyade doğa yasalarına benzerler, nasıl ki, kütle çekimi kanunu ihlal edilemezse,, tanrısal yasalar da ihlal edilmez, tabii
insanlar ahmakça bunları görmezden gelmeye çalışabilir, ama, akibetleri uçuruma adım atmaya çalışan birinin
akibeti kadar kaçınılmaz olacaktır, Tanrının peygamberleri aracılığı ile herkesin bilmesini istediği şey, adaleti ile
iyiliğinin bilgisinden başka bir şey değildi, yani belli bir yaşam tarzı ile insanların taklit edebileceği özellikleriydi,
ne yazık ki gerçek unutuldu ve din gizemler silsilesi haline geldi, Tanrıyı bilip, sevmenin, herhangi bir şekilde
ayin yapmayı, doğaüstü dogmalara inanmayı, veya kutsat metinlerdeki güya tarihi anlatıları kabul etmeyi gerektirmediği konusunda ısrarcıydı, bunun için gereken tek şey adil ve sevecen olmakdı.
Anthony GOTTLİEB, Modern Felsefenin Yükseliği,
Çev. Cansen MAVİTUNA.
Yani Spinozanın tespitleri tam da Kurandaki - Hanginiz iyi ve güzel işler yapacak, görelim diye hayatı ve ölümü
yarattık - ayetiyle örtüşür, yakından bakılınca.
Değer
30.07.2024 - 03:26İşine geliyorsa, değer, o zaman, değmez, işine bak.
bataklık
30.07.2024 - 03:21Yoksa bizden istenen, bataklığın koıyu, işıksız karanlıklarından, çiçekler dermek mi. - TURAN. MİSTİK.
doğum lekesi
30.07.2024 - 02:48Dünyaya gelmek bir saldırıya uğramaktır, - Gazzali, İslam FİLOZOFU,
fikir
29.07.2024 - 20:18Sözünü tutana, adil ve iyi olana hiç iyilik olmayacaktır, insanlar daha ziyade kötülük edeni ve onun şiddet
uğraşını övecektir, güç hak olacak, saygı kalmayacaktır, şair yeryüzünü terk edecek, insanları en korkunç
hallerine bırakacak, ve kutsanmış ölümsüz tanrıya karışacaktır.
Hesiodos, ŞAİR, Miattan önce 8. Yüzyıl.
Yani değişen bir şey yok, her 30 yılda gelen yeni kuşakları test etme var, sonuç hakkında da söylemiş,
bilgi verdik, isteyen kendini kurtarır, ya da gider görür, hem net olur, böyle tereddüt yaratıyor, iman dönemleri
bitti elli yıl önce raslanabiliyordu, kastım yerine getiren, biz çok inandıkları ciddiye almadığını söylüyor zaten.
Kolay gelsin, sizin sınavınzı, yanıltmadık da.
şiir
28.07.2024 - 10:59Bütün iyi şairler, ister epik, ister lirik olsun, güzel şiirlerini sanatla oluşturmaz. bunu ilham aldıklarından, kendilerine musallat olunduğundan yapabilirler, lirik şairlerinde güzel eserlerini yazarken, akılları başlarında değildir, Şair hafif kanatlı, kutsal bir şeydir, esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde, bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetlerini ifade edemez. Tanrı şairlerinin akıllarını başlarından alır, ve onları hizmetkarı olarak kullanır, tıpkı kahinler, ve kutsal peygamberler gibi, öyle ki onları duyan bizler, bu değerli sözcükleri bilinçsizce telaffuz edenlerin kendinde olmadığını - belki - biliriz. Tanrıdır onlarda konuşan - vahdeti vücud - Tanrı onlar vasıtasıyla bizlerle konuşur.
PLATON, Mistik FİLOZOF, - Yaşadığına, anlatılır gibi değil diyen filozof -
Ben bir şey yapmadım, şiir geldi beni buldu. - DAĞLARCA, DAİMA,
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır- HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR.
Bir ziyarette,- onları nasıl yazmışım - TURAN.
SES
Biz kalabalıklar arasından sıyrılıp anlaşılmayan
zamanlarda yolculuk ederdik, tınılar, sesler evreninden
altın damlalar gönlü saran, bir alev gibi fışkırır ölüm
sakinliğine davet ederdi. Durmak mı o da ne, çılgın
öpüşlerden uyanmak var mı, bu susmayan sessizliğin
boğduğu aklım isyan eder, daha uzaklara derdim,
görülmemiş damarlarda gezindim, susun lütfen, yorgunum
karanlıklar örtsün üstümü, yeni doğuşların katettiği
zamanlarda iflas etmiş beynim, ben bu müzigin peşini
bırakmam.
gökhan, 2008
Bazen dalgın bir ölü süzülürdü, iğrenç leş yığınları
boz bulanık sularda, enginler şarıl şarıl dökülür
girdaplara
RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA, 2008
Kolay gelsin, tezgaha geleceklere. Oyun böyle kurulur.
idrak
27.07.2024 - 12:42Eblehe öğrenmede kolaylık olur, ocağa iki saniye elini tut, ya da bir zahmet yanık servisinde kolunu koysa
bağıranlara bak, öyle hiç çıkamadan.
tahsil
24.07.2024 - 11:19İyi bir tahsil, iyi bir meslektir, başka herşeyden de bi haberdir, ezici çoğunluğu. el yordamı, sadece.
Uzmanlaşma Barbarlığı, - Ortega GASSET. ispanyol FİLOZOF, 1955
felsefe
18.07.2024 - 22:30Bir önermeler mantığı içermeden kavramsallaşamaz, önce önermen olur, sonra inşa, dördüncü boyut, bir
kavramsızlıktır, yani içeriksiz bir iç, var ama, içe sahip değil, halbuki içeriyor, yani bizim anladığımız hakim
zaman anlayışından farklı biz zamanın istemesek de parçasıyızdır, ama, o boyutta, hiçbirşeyi olmadan var kalabilirsin, yani varlıksız varlık, kendiliği var içeriğine borçlu değil, bir var kalma, ama, varolması şimdinin
varlık tipolojisine uyması gerekmiyor, şekle tabii, ama, ona da ihtiyacı yok, yani geçişlilik hakim, yani zamanlararası bir zamandışı öge.
taş
18.07.2024 - 17:45Sembol kendini mezarlarda yaratır, ölüler artık çabalamaz, onlar artık zaman değil, mekandır, kalmaya devam
eden bir geleceğe doğru olgunlaşmayan bir şey ve bir nedenle, yaşayanların uyanık bilincinde ölünün nasıl
yansıtıldığını ifade eden taş, ebedi taştır, faustçu ruh, bedensel sonu takip edecek bir ölümsüzlük, sonsuz uzamda bir tür evlilik arar ve taşı gütik itme sisteminde, kilise müziği ardışıkları gibi, sonunda bir öz genişlemenin içkin derinlik ve yükseklik enerjisinden başka görünür bir şey kalmayana kadar, halbuki mısır da ruh, sonunda yargıç huzuruna çıkmak üzere dar ve amansızca bir yaşam yolunda ilerliyor olarak görüyordu,, insan işte bu sembolizmin taş kısmıyla, ilişkiye girmek için hareket etmeli ve böylece kendisi de bir yaşam sembolü haline gelmelidir, - Yol - hem kaderi, hem de üçüncü boyutu ifade eder..
Osvald SPENGLER, Alman Tarihçi, Düşünür, Bu kitap yazıldığında 20 lerde ikinci sevkiyat da yaklaşıyordu,
Kitleleri yüceltmemin tehlikelerine dikkat çekerek, çünkü yol gititiğimz değildi biz ordan dönüyorduk, Arend,
bu rüzgan antik çağlardan esiyordu der ikinci kırımdan sonra, Hocas Heideggeri vefatında konuşurken,
binlerce yıl önce Parmenides, kalabalıklar için yönsüzce savrulurlar diyordu zaten, ve savruldular sonunda,
şimdi yenisi sırada, bakalım.
Işık
18.07.2024 - 09:33Tuttuğum herşey ışık oluyor, ancak güneş bu kadar savurgan olabilir, ey sen büyük yıldız, aydınlattıkların
olmasaydı, ne olurdu mutluluğun, zamanı gelince hazır ve olgun olayım diye büyük öğlede, hazır olayım diye
kendime ve en gizli irademe, kendi öğle vaktinde hazır ve olugun bir yıldız gibi, parlak, yok edici güneş orlarınddan delik deşik mutluluk içinde. bir güneş olayım diye kendime, ve acımasız bir güneş iradesi, en durgun koyda yorgun bir gemi gibi, böyle dinleniyorum yeryüzüne yakın, sadık, güvenerek, bekleyerek, en ince bağlarla ona bağlı, ey mutluluk, şarkı söylemek mi istiyorsun, ey ruhum, yatıyorsun otların üzerinde, ama, hiçbir çobanın kavalını üflemediği, gizemli kulsal saattir bu, sakın kendini, kızgın öğle yatıyor kırlarda, şarkı söyleme, sessiz ol, Dünya mükemmel.
NİETZSCHE, Alman Şair - Filozof, 1900, Çöl büyüyor, vay haline çölü gizleyenin.
öğlen
16.07.2024 - 15:03Öğle güneşinde bir yaprağın yumuşak hışırtısı, maddenin ritmidir, modern fiziğin dünya resimlerindeki potansiyel enerji gibidir, sınırsız boşlukta en yüksek zirvelerin üzerindeki uzak gece fırtınaları gergin bir kısıtlama yaratır. Onun salınan belirsizliiğinde tüm sözcükler ve şeyler kendilerini eritir, bu dilin statiği değil, dinamiğidir, burada sonsuz yalnızlık Faustcu ruhun evi olarak hissedilir, cennet evrende bir yerde sihirli bir bahçedir uzak, loş bölgelerde yüzen tüm hissedilebilir gerçekliklerin ötesinde bir şeydir, yani hiçbiryerdedir, sınırsızlığın içinde kaybolmuş, uyumsuz kahramanlarıyla yalnızlığın en yüce sembolü olarak görünür, ormana duyulan özlem, gizemli merhamet, tarifsiz terk edilmişlik duygusu, her birimiz bunu biliriz, bu motif tüm derinliğiyle geri döner, bir dünyanın benim için doğduğunu ve yaşadığını hissederim
Osvald SPENGLER, Alman Tarihçi, ve Düşünür. 1936, 56 yaşında öldü, ve yaşamı haketti.
HİÇBİR YERDEN MANZARALAR.
Hiçbir yer salınmaktır, zamansızlığın parıltıları üzerinde,
bilgi verilmez, alınmaz da, taa kör bir noktada görür gibi
ilerlediğin, yalın, ton dışı, renk uzaklığı, nerenden kaynar,
yoksa o mu sana kaynar, açıkça dile gelmez, sağır kulakların
çın çın öter, daha da sağır çoğu zaman, ne göz ne gece, saf
sen, ben, tutsak elinde, yok üzre yok, kişilik paramparça,
sızan, öğütülmüş, akıl bozan, sakınmalı uzayan, kıpırtısız,
görülmesi, daha sağ, ölü de.İletilmez anın uçarı hevesleri,
tıkar kanalları, dön geri.
gökhan, 2005
Herkes evrene baktı, ben kendime baktım, bir daha dönen olmadı. - Hallac MANSUR, Kuantum Fiziğinin
başlama vuruşlarından kabul ediliyor artık.
kıymet
13.07.2024 - 13:31Bize kıymet vermediği aşikar, birisi
hayatımı seyretmekte, karanlıklar
kadar muhteşem.
DAĞLARCA, 1940
Gönül
12.07.2024 - 19:16Herkesin gönlü tek tek yapılsa, ortada gönül kalmaz, sen de yaparsan, herkese gerek kalmaz.
kuran-ı kerim
12.07.2024 - 13:09Ateşe atılanlara sorulur, size bir uyarıcı gelmedi mi, evet, bize uyarıcı geldi ama, biz onu yalanladık, ve pişmanlık duyarak şöyle söylenriler, biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık bu çılgın ateşin halkı arasınra bulunmazdık. kim benim zikrimden yüz çevirirse, onun için geçim darlığı ve kabir azabı vardır, ve kör olarak haşrederiz. ve işte sana ayetlerimiz geldi, sen onları untuttun, bugün de böyle unutulursun ve misliyle cezalandırılırsın. Taha, 20 Onları yüzükoyun,kör, dilsiz, ve sağır bir halde haşrederiz, varacakları yer cehennemdir. Ey Peygamberim, içlerinden sana kulak verip dinleyenler de vardır, fakat sağırara sen mi duyuracaksın, hele akıllarınıı da kullanmıyorlarsa, içlerinden sana bakanlarda vardır, fakat körleri sen mi yola getireceksin, hele gercekleri görmüyorlarsa, andolsun, cehennem için birçok insan ve cin yarattık ki, onların kalpleri var, fakat onlarla hakikati anlamazlar, gözleri var, fakat onlarla gerçkeleri görmezler, kulakları var, fakat onlarla hak sözleri duymazlar, işte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapıktırlar, ve işte onlar gafilllerdir, kafirler sağır ve kördürler, onun için düşünüp anlamazlar.
KENDİ.
kuran-ı kerim
12.07.2024 - 09:57Kafirlere gelince ölüm ansızın kapılarını çalıncaya yahut hiçbir kaçış kurtuluş ümidi kalmayana kadar Kuran
hakkındaki şüpheleri devam edip gidecektir, iman edip buna yaraşır güzellikte işler yapanlar nimetlerle dolu
cennetlerde olacaklar, kafirlikte direnip, ayetlerimizi yalanlayanlar ise sefil ve perişan edici bir azaba mahkum
olacaklardır, evet, Allah işte böyle büyük bir güç ve kudrete sahiptir, şüphesiz hiçbir şeye muhtaç değildir, bilin ki
size hayat veren O dur, vakti gelince canınızı alacak, sonra tekrar sizi hayata kavuşturacak olan da O dur, bütün bu gerçeklere rağmen kafir insan pek nankördür, sen kesinlikle doğru yol üzerindesin, ama, eğer onlar seninle tartışırlarsa şöyle de, Allah yaptıklarınızı çok iyi bilmektedir, O gününde bütün itirazlarınıza gereken hükmü verecektir, bu gerçeklere rağmen, kafirler Allahı bırakıp tanrı diye putlara taparlar, oysa Allah öyle bir delil indirmemiştir, ve bu hususta hiçbir izin ve yetki vermemiştir, öyle ki onlar, ayetlerimizi tebliğ edenlerin nerdeyse üstüne yürüyecekler, De ki onlara, Bize ateş püskürtmenizden çok daha beten ateş püskürteni haber vereyim, mi size, işte o şey Allaın siz kafirlere vaat ettiği cehennemdir, ne kötü bir duraktır. Haç Suresi 52 -72
tarih
08.07.2024 - 20:15İçinde ben olmadığım için tarihtir, yani geçmiş gitmiş, ama, ben içindeysem, o zaman ben tarihimdir, yain geçmiş değil, şimdi ve gelecek ömrü uzadı bile, geçmişte kayboldu dediklerin tam da sensin artık olayları, yaşanmışlıkları ve yaşanacakları, zaten osun o farklı şaşamadı, senin gibi yaşadı, ve şimdi sen yaşıyorsun aynalık ediyor, seni yaşıyor sende, ve sen de onu, yain ömre ömür katıyor aynı zamanda duyular dünyası tarihi taşırken, senin üzerinden duyurur, ağer açıksa kapakların, ama, kapalıysa şansını ve zenginliği kaybettin, yani hazineye bakmaan sırtını dönmüşsün sana da ihtiyacı yok, ama, sen, sende olması gerekeni yitiridin, yani senliğin en dibe düştü ondan ancak geçmiş besler - ben -i diyor kenidine hazine arayanlar önce geçmişin altınlarına bakacaklar ki, kendine bir şeyle ayırabilsin, yada ayrılıp dalından kopacak ki, modern evrede kaldıran da pek çıkmaz, sen kalkmazsan, demem o.
okumak
05.07.2024 - 13:35Okunmak, okumakdan fazladır.
soru
05.07.2024 - 13:31Hep başkası suçluysa, suçlu kim.
herkes
05.07.2024 - 13:30Bir mahkumiyettir, ipi göğüslemek de, artık yolları ayırmak, herkes kendi yoluna, yani.
Toplam 628 mesaj bulundu