Bülent Arkan Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • Sonra dedim ki

    17.10.2019 - 01:43

    Çorak topraklara umut ekmişim
    Börtü böcek yemiş tüm tohumları
    Boş hayal uğruna neler çekmişim
    Umutsuzluk sarmış tüm yarınları

  • şiir

    04.07.2019 - 02:41

    DERTTİR BAŞIMDA BENİM

    Yüreğim ter içinde tenim kuru ayazda
    Mısralara düşeli içim dışımda benim
    Duygumu saklayamam geveze dil avazda
    Öksüz kalan heceler ağlar döşümde benim

    Hafızamı zorlayan yüreğim beyan eder
    Kalemdeki mürekkep sırrımı ayan eder
    Gönül gözüm kapasam ahretim ziyan eder
    Sözcüğün şeddelisi sancır dişimde benim

    Uykulardan uyarıp düşündürür usumu
    Dilimden dökülenler depreştirir hasımı
    Kendimle kavgalıyım kimse bilmez yasımı
    Muhataba kelamım derttir başımda benim...

    Bülent ARKAN. Temmuz 2019

  • günaydın

    04.07.2019 - 02:37

    GÜNAYDIN

    Ne güzeldir uykuya huzurlu dalabilmek
    Yeniden doğuşunda nefesin alabilmek
    Tazecik yeni günde yaşıyor olabilmek
    Gözün perdesin açıp Güneş'i görebilmek

    Ne güzeldir yürüyüp bahçeye inebilmek
    Ektiğin çiçeklerli okşayıp sevebilmek
    Toprağın mükafatı ürünü derebilmek
    Verilen nimetlerle kahvaltı edebilmek

    Ne güzeldir pınarın suyunu içebilmek
    Avuç dolusu suyla yüzünü yuyabilmek
    Sevdiğin insanlarla birlikte gülebilmek
    Günaydın diyeceğin birini bulabilmek...

    Bülent Arkan

  • istanbul

    12.06.2019 - 01:43

    İSTANBUL

    Roma, Latin, Osmanlı hepsi sende demlenmiş
    Yüz yirmi imparator toprağından yemlenmiş
    Üç büyük din gelişmiş Hakk nuruyla ünlenmiş
    Resulullah müjdesi sırrı kadim İstanbul

    İnsanlık tarihinin medeniyet beşiği
    İstanbul'a sevdalı ay ve güneş ışığı
    Geçmişten geleceğe milyarların aşığı
    İnsanlığın rehberi ehli hadim İstanbul

    Taşı toprağı altın minareler sır kalem
    İbadet dergahında kubbeyi süsler alem
    İki kıta'ya köprü ona hayran el alem
    Haçlının üzüntüsü benim şad'ım İstanbul

    Nice eserler var ki her biri akla hitap
    Bedeli çokça ağır kanla yazılmış kitap
    Ehliyetsiz ellerde bazen düşse de bitap
    Süzülen masumluğun tuzum tadım İstanbul

    Toprakta yüzen gemi yedi düvele küpe
    Fatihin toplarıyla delinmiş surlu cepe
    Yedi tepe demişler hedefi yetmiş tepe
    Türklüğüm soy ağacım sense ad'ım İstanbul...

    Mayıs 2019 Bülent ARKAN

  • serbest kürsü

    23.01.2017 - 01:25

    Vuslat

    Sana selam getirdim, erenler otağından
    Hatıralar topladım, dağından ovasından
    Elimde çiçeklerim, kırından bayırından
    Sevgiyle bakıyorum, hislerin aynasından

    Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
    Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum

    Sakın damla akmasın, gözünün pınarından
    Alnımda çiy damlası, suyun öz kaynağından
    Ben seni görüyorum, çiydeki yakamozdan
    Bir damlada gör beni, akan göz yaşlarımdan

    Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
    Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum

    Menbağından topladım, elim çiçek tarlası
    Bakınca göreceksin, göz hissimin aynası
    Dışım böyle görünür, içim sevgi deryası
    Sana armağan olsun, yüreğimin odası

    Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
    Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum

    Yuvasız kuşlar gibi, dağlar bayırlar aştım
    Nefsimi yuğmak için, yıllar boyu uğraştım
    İşte böyle cananım, koşup sana ulaştım
    Vuslatın ırmağından, girdaplı suyu aştım

    Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
    Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum...

    Nisan 2016 Bülent ARKAN

  • Vatan Sevgisi

    15.06.2016 - 23:45

    VATAN UĞRUNA

    Yıllardır yıprandık çok yara aldık
    Eller Ay'a çıktı biz yaya kaldık
    Dünya çalışırken biz seyre daldık
    Kendine gelinsin VATAN UĞRUNA

    Sabreden murada erermiş dedik
    Azıcık kazandık anında yedik
    Vergiyi topladık faize verdik
    Yerinde harcansın VATAN UĞRUNA

    Kimimiz ağladık kimimiz güldük
    Sözde vatan sevdik özde çürüdük
    Para olmaz ise çalınmaz düdük
    Can dişe takılsın VATAN UĞRUNA

    Üç beş hain deyip gülerek geçtik
    Sırtımız duvarda özel yer seçtik
    Yaramız kaşındı eştikçe eştik
    Yaralar sarılsın VATAN UĞRUNA

    Kimi darbe yaptı zorla nam saldı
    Dürüst biriktirdi hırsızlar çaldı
    Çoğunun günahı mahşere kaldı
    Hesaplar sorulsun VATAN UĞRUNA

    Tez elden aşılı fidan dikilsin
    Dibi temizlensin ot üremesin
    Sorumluluk bilen nesil yetişsin
    Gülümüz derilsin VATAN UĞRUNA

    Atamız ne yapmış araştırılsın
    Her köşe bucağa ulaştırılsın
    Geçmişle gelecek kaynaştırılsın
    Özümüz sevilsin VATAN UĞRUNA

    Milleti yaşat ki devlet yaşasın
    Nerde çözüm varsa orda koşasın
    Herkes bildiğince işe yarasın
    Çalışıp üretsin VATAN UĞRUNA

    Terör sona ersin sussun silahlar
    Piyonlar ölürken sefada şahlar
    Fayda vermez bize çekilen ahlar
    Kılıçlar çekilsin VATAN UĞRUNA...

    Haziran 2016. Bülent ARKAN...........

  • denizli

    06.04.2016 - 14:47

    DEN

    Köyümde, ellialtıda doğmuşum
    Gözüm mavi imiş, sarışın saçım
    Kuzularla olmuş, benim yarışım
    Kuzular gibiydi, başı aktı den
    Biraz tombişçeydi, yüzü paktı den

    On yaşında, işçi gibi çalıştım
    Okullarda, emsalsizle yarıştım
    Yokuşun sonunu, iniş sanmıştım
    Çocukluğu, dik yokuşa saldı den
    Genç olmadan,erken oldu yaşlı den

    Yirmisinde, gurbet elde eridim
    Gündüzleyin çalış, gece eğitim
    Uyumamak için, çürüttüm etim
    Anarşi belası, gelip çattı den
    Gençlik yaşamadan, uçup gitti den

    Otuzunda, çol çocuğa karıştım
    Kırk yıl oldu, dünya için çalıştım
    Farketmeden, bu düzene alıştım
    Ellisinde sırra erdi, yandı den
    Geç olmadan,zararından döndü den

    Atmış yıldır, sular gibi akarım
    Engine süzülür, orda yatarım
    Doludan boşaltır, boşa katarım
    Hayatını dolu dolu, seçti den
    Şafak vakti kuşlar, gibi uçtu den

    Gider gider, kabristanı yoklarım
    Döner döner, hoş yuvayı beklerim
    Bunca yıldır, bir armağan saklarım
    Armağanı, bu dünyada candı den
    Tüm seviler, mahşer ele kaldı den...

    Mart 2016.Bülent ARKAN.... (Den= Deyin)
    11 li hece kalıbı

  • yorum

    06.04.2016 - 14:40

    YORUM

    Doğunca serüvenime başlıyorum
    İlk şaplağı köy ebesinden yiyorum
    El ayak düzgünlüğü için sıkıca kundaklanıyorum
    Dışım ipek kozası ben sarmalanıyorum
    Kundakla sarılı bedenim sıkılıyorum
    Küçülüyorum

    Yalancı meme ilk oyuncağımı alıyorum
    Lokuma batırıp tutturmuşlar ağzıma oyalanıyorum
    O zaman boşa kürek çekmeyi öğrendiğimi anlıyorum
    Uzağımdaki yalancı memeye uzanıyorum
    İlk mesafeyi böyle katediyorum
    Emekliyorum

    İlk taytay yürüdüğüm gün alkışlanıyorum
    Beşiğimi örümcek yapıyorum
    Beşiği sıyırtlayıp yürüyorum
    Yürüyorum ve galiba büyüyorum

    İlk tokadı altı yaşında birinci sınıfta yiyorum
    Okul temizliği için okula süpürge götürmüyorum
    Ot süpürge yüzünden dayak yiyorum
    Esat öğretmenimin tokatıyla buluşuyorum
    Geriliyorum

    Yedi yaşımda tütünle tanışıyorum
    Gece 12 den sonra tarlada tütün kırıyorum
    Devlet eliyle üretilen zehire katkı sağlıyorum
    Ben ise büyüyorum

    Bir sürü gerekli gereksiz şey öğreniyorum
    Hem çalışıyor hem okuyorum
    On altı yıl okuyup adam olmaya çalışıyorum
    Adam olduğumu sanıp işe giriyorum
    Her işten anlıyorum
    Desem de; aslında öğreniyorum
    Bu arada evleniyorum

    Yirmiyedisinde askere alınıyorum
    Kısa dönem askerlik yapıyorum
    Heykel inşaatında çalışıyorum
    Güya askerlik yapıyorum
    Ateş etmeyi bilmiyorum
    Çavuş oluyorum

    Askerlik bitiyor işime dönüyorum
    Çalışıyorum çabalıyorum
    Ev kirasını bile zor ödüyorum
    Bu arada baba oluyorum
    Çay kaşığıyla kazanıp kepçeyle harcıyorum
    Özal dönemi yetişiyor imdadıma, sözleşmeli oluyorum
    Borçlarımı ödemeden krediyle tanışıp ev alıyorum
    Yeniden borçlanıyorum
    Borçlarımı ödemek için,emekli oluyorum
    Emekliyorum

    Borçlarımı ödeyip rahata kavuşuyorum
    Emekli maaşım yetmiyor yeniden borçlanıyorum
    Yeniden çalışmaya başlıyorum
    Çok şükür diyorum
    Ama yetiremiyorum

    Kalp damarlarım tıkanıyor yoruluyorum
    Dört stent taktırıyorum
    Çalışmayı bırakıyorum
    Geriye bakıyorum
    Şiir yazıyorum, şükrediyorum
    Mucize gibi, hala yaşıyorum
    Ya da öyle sanıyorum
    Galiba yaşamıyorum
    Doğduğum gün serüvene başlıyorum
    Farkına varıyorum
    Yaşamadan yürüyorum
    Ölüme koşuyorum
    Saniyeleri harcıyorum
    Herkes gibi ölüyorum...
    ....2015


    Bülent Arkan

  • Araf

    06.04.2016 - 14:29

    ARAFTAYIM

    Geçmişimi düşünürken geleceğimi gördüm rüyamda,
    Sol tarafımda geçmişimi, sağımda geleceğimi gördüm.
    Yağlı bir urgan germişlerdi cennetle cehennem arasına,
    Aralıklı atılmış kör düğümlere basarak ilerledim Araf'ta.

    Solumda günahlarım,sağımda sevaplarım göründü,
    Annem çıkageldi sağıma, birden melekliğe büründü.
    Ne zaman soluma yalpalasam melek tuttu elimden,
    Tam düşmek üzereydim ki, beni yakaladı belimden.

    Haykırarak uykudan uyandım ki odamda yataktayım,
    Geleceğime yön çizdim, yapabilirmiyim ki,meraktayım.
    Ben çoktan uyandım amma, beynimle hala rüyadayım,
    Nerede olduğumu bilmiyorum, Sanıyorum ARAFTAYIM...

    Sanıyorum ARAFTAYIM.

    12,11,2014


    Bülent Arkan

  • DENİZLİ SERİNHİSAR YÜREĞİL KÖYÜ

    28.03.2016 - 15:28

    YÜREĞİL BENİM KÖYÜM

    Bindörtyüzelli'lerde göçüp oğuz boyundan
    Anadoluya gelmiş öz Türk'lüğün soyundan
    Yörük imiş aslımız sürüleri koyundan
    Yüreğil köyüdür aslımız can damarımız

    Oğuzdan gelip yörük temel atmış köyüme
    Alimler yetiştirmiş ışık saçmış çevreme
    Millete hizmet için her birisi her yerde
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Dağı, ovası, yaylaları her şeyi başka,
    Bağı, bahçeleri işlenir azimle aşkla
    Köyümün tarihi temizdir söylenmez keşke
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Türklük sevdası yoğrulu Yüreğil'in özü,
    Yüreğil'dedir çevredeki herkesin gözü,
    Mertliktir mayamız,yiğitçe söyleriz sözü
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Oyumca çevresinde yayılır yaylaları
    Vadilere inince gonca üzüm bağları
    Dört yanına dizili sarp ve yüce dağları
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Namı değer yeşillik güzel Bekirtepesi
    Güzel sesli kekliğin duyuluyor neşesi
    Temiz güzel havası dolduruyor nefesi
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Ayakların altında yemyeşildir ovası
    Üzümü şırasıyla dolar pekmez kovası
    Yiğit insanlarının alnındadır aynası
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Yüreğil'de insanlar işle güçle yoğrulur
    Kızlar ile evlerde halı kilim dokunur
    Gece sohbeti ile gam-ı keder yok olur
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Dağlarından suları tilki çayından akar
    Yiğidi harman döver ekinin tozu yakar
    Güzeldir insanları asla düşünmez çıkar
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Cehaletle savaşa köyümden yön verilmiş
    Nice körpe beyinler gurbete gönderilmiş
    Körpe beyin azimle kendini yetiştirmiş
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    Köyüme elçi gelmiş hocama Ankara'dan
    Meclise gönderilmiş duayla arkasından
    Ankara'nın şerefi ilk vekil Hasan Tokcan
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    İlim yuvası köyüm, hem de yiğidin hası
    Bilekleri bükülmez çokça güçlüdür kası
    Yüzlerce alimiyle gurur duyar atası
    Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız

    13 ocak 2016...Bülent ARKAN

    Bu şiir 14 lü hece kalıbıyla yazılmıştır.

    YÜREĞİLLİ OLMAK BİR AYRICALIKTIR

    Acıpayam ovasına tepeden bakan ilk yerleşimi yamaçlarda olan ama daha sonra çok azda olsa düzlüklere, verimli topraklara doğru yerleşime açılmış Kuzeyinde yaylaları,batısında bekir tepesi, güneyinde Acıpayam ovası,doğusunda Sanat kültür ve medrese eğitimiyle yüz yılladır cevresine ışık saçan Yatağan kasabasının bitişiğinde bulunan yaklaşık 200 haneli bir köydür benin köyüm. Türkiye genelinde meydana gelen dejenerasyondan çok az etkilenmiş asla bozulmamış bir köydür Yüreğil köyü, hala çok özel ve güzel insanlar yaşamaktadır.

    1450 yılında 6 hane olarak kurulan köyümüz Oğuz'un 24 kolundan bir tanesi olup anadolunun çeşitli bölgelerine yerleşmiş 40 ın üzerinde Yüreğil köyü bulunmaktadır. Milli mücadele döneminde Acıpayam ve havalisinde etkin bir rol alarak halkın örgütlenmesinde Türk bağımsızlık savaşı boyunca iç ve dış düşmanlara karşı çalışan ve çarpışan örgütlenmiş sivil ve askeri bir bir güç olan Kuvayı milliye ye destek sağlanmasında önemli faaliyetlerde bulunan Yüreğillilerin bu faaliyetleri ve bu konuya öncülük eden (Hasan Hilmi Tokcan) Garbi Karaağaç müftüsü Yüreğilli Hasan efendi hocanın gösterdiği performans, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından da farkedilmiş, Atatürk tarafından Çeşitli testlere tabi tutulmak suretiyle (Gönderdiği istihbarat elemanlarıyla ceşitli vaatlerde bulunmak suretiyle işgal devletleri lehine faaliyetlerde bulunması teklif edilmiş, bu teklif karşısında şiddetli bir direnç gösteren Hasan efendi hoca Ankaraya çağrılmış,ancak ne amaçla Ankaraya çağırıldığı bilinmediğinden bu durum köy halkında bazı endişelere yol açmış, bütün köy halkı köy meydanında toplanmak suretiyle Hasan efendi hocayı göz yaşlarıyla uğurlamışlardır. Köy halkının asıl endişesi Atatürk'ün hocaların başını kestirdiği yönünde yayılan yalan ve yanlış dedikodulardan kaynaklanmıştır. O kadar endişe edilmiştir ki Hasan efendi hocanın dini kitapları dahi torağa gömülerek ortadan kaldırılmıştır.) vatan hainleriyle gerçek müslüman ve önderlerin ayırımını iyi yapan Atatürk tarafından güvenilir bir önder olduğu kanaatine varıldıktan sonra Sivas kongresine davet edilerek katılımı sağlanmış ve İlk mecliste milletvekilliği görevi ile ödüllendirilmiştir. Bu özellikte ve güzellikte olup aramızdan ayrılarak hakkın rahmetine kavuşmuş olan tüm geçmişimize Allah'tan rahmet diliyorum.Allah onlardan razı olsun. Mekanları cennet olsun.

    Köyümüzün bir başka özelliği ise 1900 lü yılların başında Acıpayam ve çevresinde okuma yazma oranının çok düşük olduğu 3-5 kişinin okuma yazma bildiği bir dönemde ilk olarak 1907 yılında Ali Vehbi hoca ve Hasan Efendi hocanın gayretleriyle Köy halkı tarafından imece usulüyle köy nüfusunun çok üstünde talebenin eğitim ve öğretim görebileceği büyüklükte bir okul yapılarak eğitim ve öğretime başlanmış olmasıdır.(ilk öğrencileri arasında Rahmetli Hüseyin Cahit Arkan dedem de bu okuldan mezun olduktan sonra hem arap harfleri hemde latin harfleri döneminde öğretmenlik yapmış cevre köylerde okul yapımı faaliyetlerine öncülük etmiş ve eğitim öğretimin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş, çeşitli dergilerde yazıları yayımlanmıştır.) Yüreğil köyünde yaşayanların kendi imkanlarıyla yaptıkları bu okulun çevre köylerdeki öğrencilerin de yoğun ilgisiyle karşılaşması üzerine çevre köylerdede okul yapımına neden olmuş adete model okul olmuştur.

    Gelenek ve göreneklerine oldukça bağlı kalan köyümüzde Yaklaşık 600 yıldır kurulduğu tarihten buyana uygulanagelen adetleri bulunmaktadır. Bunlardan bir taneside çörek dağıtımı dolayısıylada toplanması hadisesidir. Dini bayramlarda arefe günü sabah namazından sonra daha önceden hazırlanmış olan yüz yıllar öncesinde bişi,cörek,börek olarak dağıtılan günümüzde ise çocukların daha çok rağbet ettiği çikolata,şekerleme türleri dağıtılmakta, (çocukluğumda çörek derme gününün dolayısıyla bayramların gelmesini nasıl dört gözle beklediğimi, o çörek kesesini hiç elimden düşürmediğimi hatırladığımda bu adetin hiç bir zaman bitmemesi gerektiğini ve bu geleneğin diğer köylerde de yaygınlaştırılması gerektiğini hep düşünmüşümdür.) Bütün çevre köylerin çocukları en güzel kıyafetlerini geceden hazır etmek suretiyle sabah ezanından sonra köy meydanında toplanarak hep birlikte çığlıklar atarak çörek derme faaliyetlerini gerçekleştirmekte, yılın en güzel gününü yaşamış olmanın edası ve yorgunluğuyla huşu içinde uykuya dalmaktadırlar. Bu ne güzel bir gelenektir böyle, başka örnekleri varmıdır bilemiyorum. Çörek dağıtmanında en az benim çocukluğumda çörek dermekle eriştiğim mutluluğu aratmayacak kadar özel ve güzel bir tarafı olduğundan eminim.

    Hala bu gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı çevresinde en yüksek oranda okuma yazma, yüksek tahsil ve bilim adamına sahip Yüreğil köyü halkına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

    ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA, GİTMESEKTE, GÖRMESEKTE O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR.

  • Vatan Sevgisi

    23.03.2016 - 00:43

    VATAN SEVGİSİ

    O ne yüce bir sevgidir ki, çıkarlara dayanmaz
    Hava, su ile topraktandır, o olmadan yaşanmaz
    Canın cananı, sevdasıdır, ondan ala yar olmaz
    Okyanus tabanı kadar derindir, VATAN sevgisi

    Maksadın onu korumaksa sorgu sual sorulmaz
    Vatan kutsal cennetimizdir, yaşamaya doyulmaz
    Bütün yükümüz üstündedir, tepinsekte yorulmaz
    Everest tepesi gibi yüksektir, VATAN sevgisi

    Vatan kutsalsa eğer, emanete ihanet olmaz
    Sakın ola ki fırsat verme, hainin gözü doymaz
    Düşmanlar haine el verir, bize nefes aldırmaz
    Hainlere fırsat tanımamaktır, VATAN sevgisi

    Azimle çalışmadan, bu vatana petek örülmez
    Su uyusa düşman uyumaz sinsi olur görülmez
    Arılar gibi çalışırsak korkma vatan bölünmez
    Vatana petek örüp bal koymaktır, VATAN sevgisi

    Konu eğer vatanımızsa teferruat sorulmaz
    Vatan namus, ana ve yardır, onsuz abad olunmaz
    Koruyamazsan vatanını, onun beli doğrulmaz
    Gerekirse beraberce ölmektir, VATAN sevgisi...

    25.01.2014


    Bülent Arkan

  • serbest kürsü

    17.03.2016 - 16:58

    VATAN SEVGİSİ

    O ne yüce bir sevgidir ki, çıkarlara dayanmaz
    Hava, su ile topraktandır, o olmadan yaşanmaz
    Canın cananı, sevdasıdır, ondan ala yar olmaz
    Okyanus tabanı kadar derindir, VATAN sevgisi

    Maksadın onu korumaksa sorgu sual sorulmaz
    Vatan kutsal cennetimizdir, yaşamaya doyulmaz
    Bütün yükümüz üstündedir, tepinsekte yorulmaz
    Everest tepesi gibi yüksektir, VATAN sevgisi

    Vatan kutsalsa eğer, emanete ihanet olmaz
    Sakın ola ki fırsat verme, hainin gözü doymaz
    Düşmanlar haine el verir, bize nefes aldırmaz
    Hainlere fırsat tanımamaktır, VATAN sevgisi

    Azimle çalışmadan, bu vatana petek örülmez
    Su uyusa düşman uyumaz sinsi olur görülmez
    Arılar gibi çalışırsak korkma vatan bölünmez
    Vatana petek örüp bal koymaktır, VATAN sevgisi

    Konu eğer vatanımızsa teferruat sorulmaz
    Vatan namus, ana ve yardır, onsuz abad olunmaz
    Koruyamazsan vatanını, onun beli doğrulmaz
    Gerekirse beraberce ölmektir, VATAN sevgisi...

    25.01.2014..Bülent Arkan

  • serbest kürsü

    15.02.2016 - 15:00

    HEY GİDİ GÜNLER HEY

    Biz büyüdükçe kirlendi dünya.Dünyanın sadece bizim çevremizde döndüğünü zannettiğimiz çocukluk yıllarımız.Ah o çocukluk günlerimiz,saf tertemiz pırıl pırıl günlerimiz

    Bu kirliliğin sebebi galiba birazda teknoloji kaynaklı, bu gün sosyal medyada bir paylaşım gördüm ve doğrusu çok güldüm, bırakın benim çocukluk yıllarımı, yakın bir zamanda 1980 li yıllarda geçen bir açılış töreni yapılıyor, açılışı yapan Başbakan Turgut Özal,konu resmi bir kuruma iki tane kocaman kasalı ve ekranlı avrupada demode olup çöpe atılan ama bizim çok büyük paralar ödeyerek bazı iş adamlarını zenginleştirmemize sebep olan, devlet bütçesinden satın alıp daktilo gibi kullanmak için açılışlar yaptığımız iki adet bilgisayar. İki masa üzerine özenle yerleştirilmiş iki bilgisayarı kırmızı kurdelayla birbirine bağlayıp toplu halde açılış yapmak için toplanan insanlar, elinde makasla ya Allah bismillah diye açılış yapan bir başbakan görüntüsü.

    Hey gidi günler hey,şimdiki çocuklar daha şanssızlar. Onları bozmak için her şey mevcut, düzgün yetişmeleri içinhiç bir şey yok, Sosyal medya zehirliyor onları, ellerinde sürekli akıllı makinalarla meşguller, aradıkları zararlı zararsız her şey orada olunca okuma araştırma yönleri de körelip gidiyor. Galiba bozulmamızda teknolojinin payıda küçümsenemeyecek kadar çok ne dersiniz. Bülent ARKAN

  • serbest kürsü

    12.05.2015 - 14:12

    BAKIŞ AÇISI
    Hayatımızı yönlendirmede en önemli rolü oynayan açı bakış açısıdır. Bakış açımız ne kadar geniş ise olayları ve davranış biçimlerini o kadar derinlemesine görür,değerlendirir ve en doğru sonuca ulaşabiliriz. Yer yüzünde görebildiğimiz objeler sınırlı olup bakıpta göremediğimiz bir sürü şey vardır. Her hangi bir şeyi yorumlarken bir tek etkene bağlayarak yorum yapmamız halinde yanılma payımız artacak birden fazla etkeni araştırıp bulmamız halinde ise yanılgılarımız ters orantılı olarak azalacaktır. Bazen öyle durumlarla karşılaşırız ki elde edilen sonucun binlerce sebebi olabildiği gibi sadece bir tek nedenede dayalı olabilmektedir. Önemli olan sonucun sebeplerini doğru teşhis etmek ve sebep sonuç ilişkisini doğru konumlandırabilmekle mümkün olabilecektir. Olaylara bakış açımızı genişletmemiz durumunda hayatımız boyunca zorluklara karşı iyi savunma biçimleri geliştirmekte başarılı olmamıza en büyük katkıyı sağlayacağı gibi sürekli hata yapmamızı engelleyecek cevresinde sözüne itibar edilen sağlam kişilik sahibi bir karekterle tanınmamızı sağlayacaktır. Doktorun bir baş ağrısının neden kaynaklandığını araştırmadan ağrı kesiciyle tedavi etmesi mümkün olabilirmi? Bir işletmede işlerin kötüye gitmesini bir tek nedene mesela ekonominin kötü gitmesine bağlayıp teslim olmak ne kadar doğru olbilir ki? işlerin kötüye gitmesinin onlarca yüzlerce sebebi olamazmı? (Çalışanların sorunlarına yeterince eğilmemiş olabiliriz,onları yeterince bilinçlendirmemiş, eğitmemiş olabiliriz, reklam bölümü iyi çalışmıyor olabilir, kalitesiz mal üretmiş olabiliriz, servis ağımız aksıyor olabilir, iletişim bölümü müşteri ilişkisi aksıyor olabilir, Yönetim muhasebe,arge, maliyet unsurları,fabrika ile ham madde temini yapılan bölgenin uzak olmasının maliyetleri yükseltmesi, çalışanlara az maaş ödenmesi, işçi işveren ilişkileri, piyasaya yeni sürülen diğer sektör ürünleriyle rekabet edememe, depolarda malların iyi muhafaza edilememesi, nakliye montaj bölümü çalışanlarının müşteri memnuniyetini sağlayamaması, üretimin rantabl olmaması, enerjinin verimli kullanılmaması, hırsızlık, vb gibi) işletmenin iflasa adım adım yaklaşmasının daha yüzlerce sebebe dayalı olabileceğini gözden kaçırmış olmazmıyız. Olaylara ve objelere taraflı gözle baktığımızda da aynı yanlışa düşüp işimize geldiği gibi yorumladığımızda sorun çözmek mümkün olabilirmi? Bilakis sadece sorunu çoğaltıp derinleştirerek içinden çıkılmaz hale getirmiş olmazmıyız? Bir ormana kesimci olarak bakarsanız yaşlı ağaçlarla, dikici olarak bakarsanız genç ağaçlarla ilgilenirsiniz. Hem kesici hem dikiciyseniz yaşlı ağaçların genç ağaçların büyümesine nasıl fırsat sunduğunu, genç ağaçların güneşi görebilmesi ve büyüyebilmeleri için yaşlı ağaçların alt dallarının kurumasına nasıl izin verdiğini görür ve budama yapmanın önemini kavrarsınız. Baktığınız orman; Avcı iseniz avlık, Keçi yetiştiricisi iseniz keçilere yemlik, oduncuysanız yakılacak odunluk,kağıt üreticiyseniz seliloz,marangoz iseniz kereste, bilim adamıysanız Akciğerlerimize oksijen,erozyon önleyici, Yağmur,su,vahşi yaşam, omanda yaşayan ve ormanın gerçek sahipleri diğer canlıların barınağı, hayat kaynağı ve daha nice unsurlar görebilirsiniz. Bu nedenle olaylara ve objelere bakarken doğru sonuçlara ulaşabilmek için sadece kendi gözümüzle bakarak “ görünen köye kılavuz gerekmez” dememek, tek bir amaç için bakmamak, başkalarının gözüyle nasıl görüldüğünü irdelemek gerekir. Zira ormandaki tek bir ağaca bakarak ormanın büyüklüğünü görmek mümkün değildir. Orman sadece ağaçtan ibaret de değildir. Yaşlı ağacın genç ağaçların gelişmesine yardımcı olmak için alt dallarının kurumasına izin verdiği şu dünyada düşünme melekesi verilen biz insanların sadece kendi ihtiyaçlarımıza göre davranma, dar açıdan olayları değerlendirme, bencillik etme, Beynimize göre değilde hislerimize göre hareket etme lüksümüzden vazgeçerek ağaçlar kadar asil olabilelim lütfen. Biz insanlar cefayı başkasına sefayı kendisine layık görme gibi çok ilkel ve tehlikeli bir hastalığın pençesinde kıvranıp duruyoruz. Kendi menfaatlerimize uygun gördüğümüz bir çok şeyin aslında kendimizin ve gelecek nesillerimizin ne kadar aleyhine sonuçlar doğurabileceğinin farkında bile değiliz. En önemli sermayemiz olan beynimizi kullanmayı hiç aklımızdan bile geçirmeyip bizim adımıza birilerinin düşünmesini, okuma alışkanlığımız olmadığı içinde düşünenlerin yazmakla yetinmeyip ayağımıza kadar gelip bize anlatmalarını yeğleyecek kadar tembelleştik galiba (Anlatsalarda dinlemeye gitmediğimiz üşendiğimiz de acı bir gerçektir) İşte tam da bu yüzden duyduğumuz kadarıyla yetinerek ahkam kesmeye, başımıza bir olumsuzluk gelincede sorumlusunun duyduğumuz kişi olduğunu söyleyerek kendimizi rahatlatmaya ve geleceğimizin karartılmasına katkı sunmaya devam ediyoruz gibime geliyor. En başta ben olmak üzere gelin hep beraber şu bakış açılarımızı olduğundan biraz daha genişletme cihetine gidelim diyorum ne dersiniz? Ukalalık etmiyorumdur inşallah. Okuma zahmetine katlandığınız için teşekkür ederim. Haddim olmadığı halde kendime yapmam gereken özeleştiriyi genelleştirdiğim ve paylaştığım için özür dilerim.

  • para kazanma hırsı

    06.04.2015 - 13:34

    PARAN KADAR KONUŞ DERLER

    Ceptir dillere hükmeden,dil değil cep konuşur
    Yiğidin cebi boş olunca,şakıyan dil sarhoş olur

    Güç bedenden gelir ise, şişkin cebe gebe olur
    Bilgin olsan neye yarar, bilgin cebe meze olur

    Tok anlamaz aç halinden,ilik emer kemiğinden
    Biraz da fazla konuşursan,sıkıverir ümüğünden

    Parayla günah at başıdır,cep günahın torbasıdır
    Fasık'ların çaldığı dağam, yoksulların çorbasıdır

    Boş cep ile konuşana, paran kadar konuş derler
    Şişkin cepli tıksırınca, ağam sen çok yaşa derler

    Hak bilmeden zenginleşmek,ahirette baş ağrıtır
    Kul hakkını gözetmeyen, cehenneme odun taşır

    Devletten kuruş çalmak,milyonlarca kul hakkıdır
    Kul hakkına mağfiret yok,büyük günahlardandır

    Azıcık aşla kaygısız baş azda olsa karnım toktur
    Hakça zengin olanlara en ufak bir sözüm yoktur

    Emanetçiliktir zenginlik, sınavın en büyüğüdür
    Zenginliğimizi paylaşmaksa,dinimizin gereğidir

    Para hırslılara en güzel ses, gıcır paranın sesidir
    Sadede gel Bülent dersen, hasis cebinin esiridir...

    18.11.2013

    Fasık= günah işlediği bilinen,açık açık günah işleyen kişi
    Hasis= Cimri
    Bülent ARKAN 18. 11.2013

  • ayrılık

    06.04.2015 - 13:19

    AYRILIK

    Ayrılık nasıl bir şey acaba düşündünmü sen?
    Bitkinin meyvelerini ham koparmaktır ayrılık.
    Hani taze bir yaprak koparya koca gövdeden,
    Kopan yaprağın gerisindeki gözyaşıdır ayrılık.

    Hani ilk baharda bir filizi kırarsınya düşünmeden,
    Gövde sezsiz çığlıkla nara atar ya hani derinden,
    Haniya sızım sızım sızarya yaralanan bedenden,
    Canlıların özsularıyla için için ağlamasıdır ayrılık.

    Hani bazen ağlamaklı olur ama ağlayamazsınya,
    Hani bazen boğazın düğümlenir konuşamazsınya,
    Hani büyük fırtınalar öncesindeki sessizlik varya,
    İşte o derin sessizliğin,fırtınaya dönüşüdür ayrılık.

    Hani seni senden alan yoğun duyguların vardırya,
    Hani zıplayıpta geçemediğin derin bentler vardırya,
    Hani elini uzatıp ulaşamadığın mesafeler vardırya,
    Gönülden ulaşmak isteyipte ulaşamadığındır ayrılık.

    Hani kendi öztoprağında bile vatansızlık vardırya,
    Hani dört tarafını çepeçevre dikenli teller sararya,
    Hani kendi evindeyken siyonist bomba yağdırırya,
    İşte Batı şeriadan Gazze'ye el uzatamamaktır ayrılık.

    Öz Gazze'li olsanız bile Gazze'li olamamaktır ayrılık...

    19.07.2014 Bülent ARKAN

Toplam 16 mesaj bulundu