Neden uyumak bu kadar zor?
Niçin halen aklımdasın?
Neden ben yorgunum?
Ve niçin artık kabusum oldun?
Oysa en güzel rüyalarım iken.
Cevap beklemiyorum.
Alın şu yükü üstümden!
Bacaklarım kırıldı, kolları koptu.
Dizlerime kadar battım toprağa.
Omuzlarım hepten yara,
Tırnaklarım kan dolu,
Ayaklarım hep su topladı,
Bilir misin?
Her gece yıldızları kıskandıran,
Arada bir bulutların ardına saklanan,
O parlak ay;
Gezer gök yüzünde.
Ben bilmezdim mesela.
Şiirlerimi veren yalnızlık,
Öldürüyor beni.
Bir yandan kalemimi besleyen,
Zehirliyor kalbimi.
Düşüncelere daldığımda,
Çıkamadığımdan boğuyor benliğimi.
Duyuyorum!
Paramparça olmuş yine her yanım.
Kırıklıklarımın sesi geliyor nefes aldıkça.
Titriyor içim, elim ve dahi nefesim.
Öyle kırılmışım ki,
Ne yöne koysan devriliyorum!
Son zamanalar da bir haller oldu.
Değişti bir şeyler.
Sanki, Sanki ay ve güneş yer değiştirdi.
Sanki gök ve toprak yer değiştirdi.
Kimse farkında değil olanların.
Kimse farkında değil değişenlerin.
Yine bir başımayım.
Tekrar nahoş bir sakinlik var.
Şu sessizliğe bir türlü alışamadım.
Telefonum çalmıyor,
Gelen gidenim de yok.
Çay da demlemiyorum,
Güneşin doğuşu ile uyuyorum.
Güneş batarken açıyorum gözlerimi.
Gün bitmiyor benim için,
Gün doğmuyor nasıl olsa gözlerime.
Gün, zamana bağlıydı.
Zaman, iki çubuğun kovalamacasına.
Geçen gün seni sordu eski bir arkadaşım.
Uzun zamandır görüşmemiştik.
Laf lafı açtı birkaç saat sürerdi sohbet,
Şayet ki seni sormamış olsa idi.
Nasıl olduğunu sordu güleç bir sesle.
Bir müddet düşündüm cevabı,
Yaşıyor musun diye sormayın.
Ölü değilim, yetiyor o bana.
Sormayın bana, sormayın!
Çünkü siz sordukça,
Yaşamaya özeniyorum.
Mutlu değilim zaten,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!