Mayıslar çiçektir !
Her mevsim aynı telaşla düşer toprağa,
Tohumlar dönüşür fidana
Fidanlar milyonlara,
Ve çıka gelir mutlak dar ağacına.
Çığlıklar isyanları çağrıştırır
Mezopotamya’da her dağ başına vatan sağolsun yazmışlar !
Ölü sayısına endeksli bir ülkede
hiç vatan sağ olur mu ?
Alevi deyip kesmişler,
Kürd deyip asmışlar,
Ermeni deyip sürmüşler,
Bu sabah bir çığlıkla kalktım !
Yanımda bir iki takım elbise,
Ve baldırı-çıplak çocukluğum.
Anama haber etmeden,
Elini öpüp helallık almadan,
Yen'i bir dünya kapısını aralamak için
Biz; Şairler. alanların, marşların ve şarkıların en duyulur sesleriydik.
Şimdiyse, kalemimiz soruşturmalara, ismimiz Cebri olarak adliye koridorlarına,
Şiirlerimiz ise, dava dosyalarına vesika oldu.
Kurşun sesleri gecesinden geldik !
Şarjör boşaltılan çocuk bedenlerden,
Halkı hedef alınan Newruz kutlamalarından,
Bir emir ile gerçekleşen köy baskınlarından/ev yakmalarından,
Panzerle ezilen namussuz sabahlara.
***
Cesaretin varsa gözlerimin içine bak !
Orada binlerce mezar taşı var.
Duymak mı istiyorsun bedenimde kî acının o göğü yırtan çığlık seslerini ?
Yaktığınız canların/yıktığınız umutların,
Ölüme bile-bile yolladığınız çocukların isim isim künyeleri var...
Önce kahkahalar öldü bu topraklarda !
Sonra kadınlar,
Ve kadınlar tarafından unutulanlar.
Çok sonra ise !
Bir-bir/milyon-milyon matem tutanlar.
Boşaldı her köy/her şehir/her ülke,
Bir ceset soğukluğunda gecedeyim san kî !
Kapılar üstüme kapanmış,
İşkenceler perde-perde aralanıyor.
Üstüme buz tutmuş yabani bir hayvanın leş kokusu sinmiş,
Postal darbeleri ile duvarlar çalkalanıyor.
Ser verir zindan-zindan/hücre-hücre korku dolu şafka sığınmış sabahlar.
Kimse dokunmasın benim yalnızlığıma !
Dilime vurulan kemendi kıyamet bilmişim.
Sefalet içerisinde kî yurtsuzluğuma,
Kürdün ölüsü makbül diyen insanlar duymuşum...
Ey sağır gece !
Zifiri/karanlık gökyüzü,
Acımasız dilsiz-sağır cellat,
Paslı-kilitli-Demir/kapı soğuk beton duvarlar.
Bilesiniz kî ?
Hıncımız Şafak atanda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!