sen gidersen bende kalır adımların
azıcık gülüşün bende çoğalır
ben sana gök olurum
yıldırımların bende düşer dehşeti bende kalır
ben sesinin kovalayan yankısıyım
nasıl uzak kalabilirsin benden?
karanlık mı?
kim korkar artık
geceler benim en iyi dostum şimdi.
onunla bulur aşkım kuvvet,
ruhumun gözleri açılır dünyaya
gecenin en hassas saatinde.
son sahne:
yüzünde ılık bir rüzgar.
saçında son bir kıpırtı.
sarı bir gök...
gözlerde yaş yok.
Buruk bir masal gibidir kentim, şirazesinden çıkmış yaşamlar için, sensizliğe inat damarlarına yolalıp yalanla geçenler için...
Aklımda zemheri gülüşün var.İçimde idamlık hüznüyle büyüyen bir çocuk. Kentim siyahın bütün pastel renkleriyle boyanmış... İsyanlara kışkırtan bir-çift gözü içinde saklıyor...
Gri, paslı ve dölek yüzümün yarısı ağlak. Dudağımda uçuk tebessümler var.Erken bastırılmış sevinçlerim -miş'li geçmiş zamanlara özenti...
Yıkılmış ve geç kalınmış viraneleriz.
Şimdi ne senin gözlerinde harranın suya hasret yangınları var
Ne de benim gözlerimde şiir…
Yaz dedin, oysa kışlar yaşıyorum her mevsim
Açmak üzereyken papatyalar yeni karlar yağıyor üzerine
Üşüyorum…
Bilinmeyen
gecenin karanligi...
ve bir yagmur bulutunun gurultusuyle gelen ozlemin...
sorular arasinda sikismis yarinlarim...
sabahin gelecegini bilme duygusu...
garipliktir benimkisi toplaminda.
sen
sınırlarına tel örgüler çektiğim
mayınlar döşediğim yüreğime
zoraki mültecisin
ne özgürlük tanıyabiliyorum sana
ne sınırdışı edebiliyorum seni
aramak ne kötü
her yüzde seni her gözde
günde gecede
elma desemde çık
gelme desemde
hayat dumanını üflüyor zaten gözlerime
Delikanlılığa adım atmaya çalışan gürbüz bir çocuğum daha. Bıyıklarım terlemek üzere.
Hayat gürbüzü mürbüzü bıyığı ipler mi. Her tarafım yanık içinde. Değişik bir zevk sinsilesi içerisindeyim.
Kaşınası, yaşanası acımsı bir tat. Yanıklar sıcacık taptaze.
Gecenin dördünde fakir fukaranın en birinci besini, sofraların vazgeçilmezi somun ekmeğini kasalara diziyorum.
Dokuz yüz derece her biri. Alev topu gibi mübarekler. Köz gibi. En ufak bir sıyırtmada yeni filizlenmiş el ve kollarım
Kızıl karmaşam nüksetti...
İki gün, iki gece sürdü ağıtlar; gittiği kadar dönüşü gözlenenler zamanında...Buhranıma denk gelmişti, yolsuzluğuma...Sen bilemezsin...
Siz bilemezsiniz, düş gergefimde kızıl bir nakış oysa...
'Sadece üç dal kalmış gecede, tüttürülecek nota bırakılmamış, demmiş, hazanmış, kılıfmış ruhuma seviden kalma, seviden önce, seviden sonra... Gömülüşüme kadar yakınmış, toprakmış, kokuymuş, çıplaklığında titrettiği mummuş göz bebeğim içinde eriyen...'
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!