Şehrin ışıkları birer birer kayboluyor
Ay şavkı süzülüyor penceremden
Yine bir tek biz kaldık bu saatte
Yalnızlığım ve ben
Kurşun yemiş geceler
...Ermenilere ve Yaltakçılarına ithaf olunur...
Diyelim ki doğru…
Zülfükâr kılıç gibi kınından çektik öfkeyi
Hançer yarası kanayan sırtımızın acısıyla
İhanete ölüm saçtık…
- Tolgahan merhaba. Yarın saat bir buçukda Yeşilyolda görüşelim mi?
- Olur. Tabi görüşelim. Ama biliyorsun kredilerle geçinen kıytırık bir öğrenciyim. Fazla param yok savaş.
- Tamam. Bendensin.
Suskun ve gururlu bir aci içinde ayrildilar
Bazen ve ancak düste gördüler sevgiliyi
Öldüler
Sonunda mezar ötesinde bulustular
Fakat oradada tanimadilar birbirlerini
Evet ağlıyorum
Ağladığımı görmen için önce gözlerini açman lazım.
Aynalara astığım gençliğim
Suretimde ben
Gözlerimde ki yaş
Pulsuz mektuplardaki sevdam
Bir merhaba uzağımdayken
Kanayan yaram hasretim
Bir iş bulmuştum artık.İkbal otelin otoparkında güvenlik görevlisi olarak çalışıyordum ne güvenliği yahu resmen amelelikti benimkisi.Parttaym ruhumu satıp karşılığında kefen parası kadar maaş alıyorum.
Bugüne kadar hiç bir sömürhanede görmediğim salat
barımız bile var.
Hergün dört çeşit yemek yiyiyoruz. Mübella teyzenin yuvarlak börek tepsisini, Terzi idris abinin şekillendirmesiyle
Dört katlı apartmanın çatı katında oturuyordum. Hava çok sıcaktı. Çatı yanmış evin içi alev olmuştu. Fırının içine atılmış gibiydim. Afyon sokaklarına çıkıp kurtulmak istedim. Ev sahibine yakalanmadan daracık merdivenlerden aşşağı indim. Yürüdüm biraz. Günlerden cumartesi ve öğlen vaktiydi. Yolun kenarında durdum. Sağ elimi kaldırdım. Minübüs durdu ve bindim. Örnekevlerden Yeşilyol'a gidiyordum. Minübüsün İçi ev den daha beterdi. Hınca hınç doluydu. Ayaktaydım. Ahtapot gibi sekiz koldan her çıkıntıya tutundum. İçeride oksijenin esamesi yoktu. En ufak sarsıntıda lastik top gibi zıplıyorduk. Cepçiler bile halsizlikten iş yapamaz durumdaydılar. En arkada kalabalık arasında sarı saçlı kıza vantuz gibi yapışmış fordçu gördüm. Dili altı karış dışarıdaydı.
Şoför durumdan memnundu. Çakmıştı minübüsü. Yeni yetmelerden sakalı bitmemişti daha. Saçında ki jöleyi tartı çekmezdi. Gömlek yakaları uçuşa geçmişti. Hip hop dinletiyordu içeriye. Kamyon kasasına hapsedilmiş kaçaklar gibiydik. Elli yaşlarında harap olmuş bir adamdan yanık bir bağırış duyuldu. '' Evladım minübüs doldu taştı. Yolcu alma artık. Mahvolduk burada''. Tüysüz kafasını içeriye doğru çevirdi. '' Bilader taksiye binecektin o zaman ''. Minübüse binmeden önce tamponda kocaman bir yazı görmüştüm. 'Babam sağ olsun' yazıyordu.
Dayanamayıp eli boş inen dört cepçiden sonra oksijenle tanışır gibi olduk. Fazla sürmedi sevincimiz. Altı kişi daha bindi. Her on metre de bir durmaya başladı tüysüz. Sert ve acı basıyordu frene. Sakız gibi yapışıyorduk sağa sola. Her frende dili daha çok fırlıyordu fordçunun. Pastırma sıcağında su muhallebileriydik.
Düşlerini ihtimal muhasebelerine kaptırmadığın
Ezan sesiyle güne merhaba diyen sabahlarda
Duaya senden önce ölmeyi dilemekle başlamaktır.
Bir sonbahar akşamıydı merhaba.
Gözlerimin önündeki bir rüyadan çıkan güzellik
Yoksa gördüklerim güzelliğimiydi rüyanın
Bulutun bütününden kopmuş bir damla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!