Susmaya arsızken bakışların
Düşer içime dokunmasızlıkların
Unutmuş gibi sevişmeleri
Sahiplerini öperken sığ esintileri
Alabora olan bir kalp benimkisi
Sayfalara işleniyor cinayetler
Acıyor diye sevmiyorum seni
Acıyor diye sevmiyorum ülkemi
Onun acısı ayrı bir tat, siyah ve karanlık
Bir dans ne kadar kalabalık vurulabilir ki kırmızıya
Beyaz topuklularını öldürürken tebessümün
Balkonların çamaşır iplerine tutunan güvercinlere benziyoruz
Kırık elmas kubbesi misali
Dağları yıkanmış gözlerinin yüreğimde
Başak sıcaklığında avuç izi işgalimsin
Çok yasaklı bir senfonide
Ruhumu dolaşan dili dinledim bu sabah
Kronikleşen aşk sancılarıyla uzandığım oda
Dört duvarın tutuşan renkleri de değişmişti
Gitmiştim hiç gelmemeye doğru, gitmiştin
Manastıra kapanıyor tüm kara yüzlü tinerci çocuklar
Ve zengin oluyor tüm dilenciler yokluk tiyatroları sayesinde
Son vapuru kaçırıyor faytoncular
Çan sesleri yankılanıyor atların bomboş sokaklarda
Ve köpeklerin isyanı çanlara...
Uykudan uzak yorgunluklarımı asıyorum kirpiklerime
Gecenin karanlığına sığ düşlerim d/üşüyor
Alaz topundan kadınlara sarılıyorum.
Yer gök beyaz
Ay/az
Çilek kokulu acılarıyla uyuyorlardı
Çığlık masallarına
Delikanlılar
Beyler
Yusufçuk işgalinde sızlıyorken
Benim seni sevmediğim gündü o gün
Kendimi nasıl sevmedimse öyle işte
Çok uzandı o gün ruhuma, bana benziyordu
Ne beyaz atlar, ne bahar tantanası ne de yüzün.
Geçecek biliyorum
Yağmurun sesi
Zaman içinde bir isyan akıntısı
Kalp duvarlarından ıssız kaldırımlara
Ben en çok gözlerini özlerken öldüm cinayetinin
karanlık bir suç aletiyim sadece
Bir aynanın içgüdüsel boşluğunda
göğüs kafesinde parmaklarım uyuyor
ruhumun atlası yırtılıyor ki, anlatılmaz
sokaklar kendi çıkmazına aşık
aşıklarsa hüzünlerine deniz suyu
manzarası loş yatak odasına ait
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!