Tezgahındaki Pazarcı Mı, Cüzdanındaki Em ...

Rukiye Çelik
Her mevsimde yüreğimin sesi ve çarpışı aynıdır.
255

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Tezgahındaki Pazarcı Mı, Cüzdanındaki Emekli Mi Ha

Bugünkü düşüncelerim, dünden aklımda kalanlar.
Biraz uzunca ama!..Okursanız eğer her satırında hepimizin var olduğunu görürsünüz. Gerçeği dillendirdiğim bir yazı. Kolay okunması için de biraz şiirimsi format uyguladım... Belki, kiminiz sıkılacak üç-beş satırdan sonra, kiminiz son cümleye dek devam edeceksiniz okumaya...Selam ve sevgiler okuyan her
göze...

TEZGAHINDAKİ PAZARCI MI, CÜZDANINDAKİ EMEKLİ Mİ HAKLI? Dinleyelim...
Tam usuma şiir düşer,zamların sesi yükselir uzak-yakın demeden
Vergiler aklımı başımdan alır, kulağımda kalın sesli rakamlar...
Zengin-yoksul farkı uçurumun kıyısından, ha düştü ha düşecek
ödüm kopar derinleştikçe uçurumlar...Karanlığı-aydınlığı fark etmez ki,
yutuverir insanı maazallah en zayıf anında!..
Kara kara düşünürüm, karanlıkta kalır gözlerim, açlıktan kuşlar uçuşur önümde pır pır
Kalemimde mürekkep tükenir, şiirimin rengi solar, eskitilmiş düşler gibi
akıl kandillerim bir yanar bir söner...Gaz lambasında gaz yok ki alev alsın fitili...
Mutfakta dolap tam-takır, kuru-bakır, ayaklarım pazara sürükler beni
İlk tezgahta patates-soğan,sarımsak, acı acı koku salar
Sanki birer bekçi başlarına dikilmiş astronomik rakamlar
Bakar bakar dururum, halimden anlayan pazarcı patatesin dili olur:
“Biz masumuz abla, suçlu olan toprak, yanlış tohumlarla DNA’ mız bozuldu,
verim düştü, çoğalamıyoruz, çoğalsak da beğenilmiyoruz, fiyatımız yüksek
Gelen-geçen bakar alanımız yok, bizim de kimsenin yüzüne bakacak halimiz yok
utançtan kızarıyor yüzümüz, ne kadar zormuş meğer patates-soğan olmak bu çağda!..”
Karşıdan bir karpuzcu bağırır: “Karpuza gel abla, karpuza, kesmece bunlar kesmece...
Kırar mıyım hemen giderim yanına vururum tak tak, bütün öfkemle döverek karpuzu
Güya seçerim, cebimdeki parayı düşünmeden, haddime mi benim
bu devirde karpuz yemek, suç sayılmalı bence bir emekli için, hatta elini karpuza uzatması bile...
Tam cüzdanı açarken, yan tezgahtan biberi, domatesi konuşturur satıcı:
“ Abla boş ver karpuzu hem parası, hem kendi ağır, taşıyamazsın, bir emeklinin ne işi olur karpuzla
Sen domatese-bibere ,patlıcana gel...Denileni yaparım, gider dikilirim önlerinde
Yine olmaz, alamam, fiyatlar kuşun kanadında, kuş durur mu, uçar-gider tutamazsın...
Arkamdan bir ses:”abla gel, hiç değilse yarım kilo biber al” ne olur siftah edelim,
güzellik yarışmasında değiliz ki biz, bakıp bakıp geçiyor herkes...
Sofranızın süsüyüz, bizimle renklenecek kahvaltınız, lezzetlenecek yemeğiniz...”
Doğru söylüyorsun da pazarcı kardeşim, süs, lezzet bizim neyimize
Onlar yıllar yıllar önceydi, tadı damağmızda rengi gözlerimizde kaldı
Çotan unuttuk biz mazi artık onlar...
Üzgünüm alamam,kusura bakma, emekliyim ben, emekliyorum...
Pazarcıdan inciler:”Madem bir şey almayacaktın, neden geldin su serptin yüreğimize,
sevincimiz yarım kaldı, ben de evime ekmek alacağım, sen almazsan, o almazsa
Eve boş cüzdanla mı döneceğim, bunu da iyi düşün abla... Sen de haklısın
Ama bende emekliyim, evim kira, aydan aya para girer cebime
Öyle beş-on yerden para akmaz hesabıma, ayın birinde alırım maaşım
üç gün misafiri olur cüzdanımın, sonra beklemeye başlarım gelecek ayı
Sen sağ ben selamet, düşünürüm kara kara...Ya işte böyle pazarcı kardeş...
Boş fileyle gelip, boş fileyle dönüyorsa emekli ya da yoksul bir vatandaş evine
burda kim suçlu, ölmeyen emekli mi, pazar artıkları toplayan yoksul mu
Yoksa siz pazarcılar mı? Ya da emekliyi emekletenler mi, yoksulu yoksullukla ödüllendirenler mi?
Cevabını sen de, ben de çok iyi biliyoruz değil mi pazarcı kardeş?..
Para yağmıyor emekliye, emekli vergileriyle zenginleri besliyor
Onların şatafatı, lüksü bozulmasın diye kendini paralıyor, fazladan işler yapıyor,
bir de üç-beş kuruş ek gelir elde ediyor diye cezalandırılıyor,
mahrum bırakılıyor sadakasından, hoş kimin umrunda, herkesin hayatı kendine!..
Evet pazara geldim, haklısın pazarcı kardeş, gözümü doyurdum, sebze-meyve
hepsiyle tanıştım, Allah için çok terbiyeli, çok akıllı-usluydu herbiri
içim açıldı, rengarenk bahardı tezgahlar, yazdı hepsi ayrı ayrı çok güzeldi
ve gözlerim asılı kaldı üzerlerinde, içime içime akıttım gözyaşımı sen de bunu görmedin
Gücüm yetseydi elleri boş döner miydim çocuklarıma... İşte durum bu a güzel kardeşim!..
Kusura bakmayın, hakkınızı helal edin bakıp geçtim, içimde acı alev alev hiçbir şey alıp
sizi sevindiremedim ama siz, siz olun kalitenizi bozmayın, ilaçlar değil,
toprak büyütsün sebzeyi-meyveyi, kötülük değil, insanlık yüceltsin insanı
Biz emeklileri affedin, gelip gelip döneriz, renklerle doyarız, karnımız aç ama gözümüz toktur.
Elhamdülillah öyle haramda, kul hakkında, başkasının malında-mülkünde gözümüz yoktur.
Vicdanımız hassas, rotamız doğruluk, hak yemezliktir felsefemiz...
Komşumuz açken, biz tok olamayız, hep bana, hep bana diyemeyiz
Allah’tan korkar, kuldan utanırız, her şeyin üstündedir insanlığımız...
Böyle öğretti bize anamız-babamız-atamız...
Müşteriniz ve kazancınız bol olsun, yüzünüz hep gülsün,
cüzdanlarınız hep dolsun pazarcı kardeşlerim
Sizin de yoktur emekliden farkınız bunu da bilmiyor değiliz...
Rukiye Çelik
12 Ekim 2023

Rukiye Çelik
Kayıt Tarihi : 12.10.2023 13:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!