Her sabah; binbir umutla doğdurduğum,
Tek bir hamleyle batırdığım güneşimden!
Menekşe rengi günbatımların kaldı.
Geride bıraktığım bu yolda...
Üzerime çöküyordu daima, yineleyerek kendini.
Simsiyah kadife gecelerin...
Sıkıldım artık,
Bitip tükenmeyen bu sessizliğinden.
Sen sessiz,
Ben sözsüz...
Istırap oluyor şimdi,
Karşılıksız kelimelerimiz...
Sadakat dediğin,
Ruhun tutsaklığı demekmiş.
Ruhun özgür kalması demek;
Sadakatin bitmesi değil,
Ölümsüz bir sevgiyi,
Okyanus gözlerinin de,
Sararan sayfalarda kalacak, bu mısralar...
Eski zamane sevdalarından kalma, duygular...
Resimlerde kalmış, çocuksu mutluluklar...
Peşinden koşulmuş, nice umutlar...
İçinden çıkılmaz olmuş, yaşlı zamanlar...
Lirik yaşanmış, sayısız hatıralar...
Karanlık sonbahar geceleri,
Acı veriyor bana.
Vazgeçeli de,
Hayli zaman oldu gece uykularından.
Kolay değildir;
Zamanı kovalamak,
İçimde,ifade edilmedik ne kaldı?
Şunu da söylemişmiydim dediğim.
Zihnimin süzdüğü son kırıntılarda.
Sen; derin şiirlerimin,
Dipsiz boşluklarında gezinirken,
Belki de varlığından habersizdin.
Seni,ne çok özledim bir bilsen.
Bir bilsen,seni ne çok düşündüğümü.
Ne çok beynimi meşgul ettiğini,
Ve geceleri rüyalarımı doldurduğunu.
Senle dolu geçen rüyalarımın;
Sabahlara kadar,
Gökyüzü,deniz ve gözlerin.
Gökyüzünü seviyorum,
Özgürlük olduğunu biliyorum.
Denizi seviyorum,
Mavi rengi ondan biliyorum.
Ve;
Çok eskiden kalma,
Bir takvim yaprağıydı...
Nasıl elime geçti, bilemedim?
Aniden ortaya çıkıverdi birden...
'' Ağustos'un onikisi,
Bin dokuzyüz doksan altı...''
Yine; lacivert bir akşam,bu akşam da.
Gökyüzünü seyrediyorum penceremden,
Yanıbaşımdaki hasret çiçekleriyle.
Meltemler okşuyor,saçlarımı ve tenimi.
Bense,hasret çiçeklerini.
İyot kokuyor sokağımda,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!