Tek Başına Büyüyen
Çocukken herkes sokağa taşar
seksek çizgileri, uçurtma, saklambaç
ben ise kaldırımın kıyısında eğilip
gölgenin nasıl uzadığını seyrederdim.
Bayram şekerleri avuçlarda erirdi
ben kağıdın hışırtısına kulak verirdim.
Pazar yerinde bağıran sesler çoğalır
ben tezgâh altındaki karanlığı sayardım.
Deniz kenarında taş sektirirlerdi
ben suyun üstündeki ince halkalara değil
dibe doğru ağır ağır çöken taşı severdim
en çok orada kendimi bulurdum
Göğe baktığım günlerden birinde
uzak bir bulut içime yerleşti.
Ne boran koptu ne şimşek düştü
ama o günden beri yağmur kokusu benim payıma kaldı
Kalabalık gülerken ben susardım
çünkü sevinçte bile hafif bir sızı bulurdum.
Sızı kötü değildi, aksine yol gösterirdi
nerede durmam gerektiğini fısıldayarak.
Bir tren geçti mahalleden
çocuklar el salladı, ben raylara eğildim.
Demirin soğukluğu, dünyayı ayakta tutan
o ağır gerçeği öğretti bana.
Gece olunca herkes uyurdu
ben pencerenin önünde uzun uzun beklerdim.
Uzaktan bir köpek havlar, rüzgâr perdeyi yoklardı
içimde usul bir kuş uyanır
sessizce beklerdi
Korkmadım, ama yalnızdım
yalnızlıktan utanmadım, ona yer açtım.
Bir semaver gibi kaynadı içim
susarak kendimi ısıttım.
Sevdiğim oldu, dost bildiklerim de
yine de en sonunda kendi sesime döndüm.
Çünkü biliyorum, herkes başka türkü söyler
benim payıma düşen ezgi biraz daha uzaktır zamandan
Şimdi biri “neden böylesin” diye sorsa
diyeceğim ki: çocukluğumdan beri böyleyim.
Güneşin doğumunu değil
güneş batan ılıklığı severim.
Kalabalık yollar benden geçsin
ben dar bir sokağın sabrını seçtim.
Yalnız yürümek suç değil
yolun sonunda vardığın yol menzilse
menzilin kendinse
Kayıt Tarihi : 23.9.2025 02:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!