TÜRK' ÜM, TÜRK ULUSU' NUN ben de bir hücresiyim
ATATÜRK' ÜN izinde yürüyen neferiyim!
ŞEREFLİ ULSUMDAN şimdi tek isteğim var:
Her ULUS kaderini verdiği OYLA yapar...
Sıcak yaz günlerine rastladıysa bu SEÇİM
..
uyuma vakti.
Ben şimdi yatacağım.
Yine soluma dönüp
Yorganı üstümden atacağım.
Ankara ya kar yağacakmış bu gece.
Bana ne..
Yollar buz tutacakmış
..
Gittiğin yerde
Ekmek kaç fiyata?
Cebin delik mi?
Yemekler nasıl?
Emeğin karşılığı
Sağlandığı anda,
Ne zaman tatil?
..
Kitap fuarı var. Daha gidemedim. Avni Bey her gün oradayım ben diyor. Okul dönüşü uğruyorum. 10 dakikalık bir yer. Okuldan 4 otobüs gitti. Ben onlarla gidecektim olmadı. Aynı gün bilgi yarışması vardı Süleyman Demirel’de. Bu ismi duymaktan rahatsız oluyorum. En az Kenan Evren ismi kadar. Değişmeli onun ismi verilen yerler. Ben yine de bilgi yarışmasına gittim. Yarışma boyunca strese maruz kalıyor onu yenmek için elimdeki bulmacayı yapıyordum. 2. Olduk. Üzüldüm. 1. Olacağımı zannediyordum. Öğrencilerimiz de 1. Olma zorunluluğunun baskısı altındalardı diye yorum yaptık.
Bu bir yabancı gazetenin deyimiyle 40 yıl ülkesinin aleyhinde çalıştığı halde en yüksek makamlarda oturanların başında geliyor. Bu adam bütün sorunların başında geliyor. Onun adını taşıyan salona gitmek değil ama adını anmak zorunda kalmak bile zoruma gidiyor.
Bu tayin işi benim psikolojimi hakikaten bozuyor. Hâkim arkadaşa telefon ediyorum. İdare mahkemesi başkanı ile seni görüştürürüm diyor. Daha o kula gitmedim bile. Neden gitmedim gitmemekte direniyorum bilmiyorum. Geçinmeye niyetim olmadığı için değil mi?
Akşam Fatih enişte aradı nişana geliyor musunuz diye. Süheyl evleniyor. Sevindim. Büyük bir yük kalktı başımdan. Onun benden beklentisini karşılayamıyor olmam beni zor durumda bırakıyordu.
Bu günlerde sıkıntılarımın çok olduğunu mazeret beyan ederek beni affetmesini istedim. Abim giderse onunla gelirim belki dedim ama o onun gelmeyeceğini söyledi.
Tahir hocam kitaplarınız verin taşıyayım dedi. Olur dedim. Atilla İlhan’ın şiir kitabı ve günlük yazdığım defter de kitaplar arasındaydı bir de plan, öğrenci resimleri, ödev kontrolü ve sözlüler için veri biriktirdiğim listelerle birlikte bazı kâğıtların bulunduğu dosyam vardı. Bir kitap çıkarmadınız hocam dedi. Dua et dedim çıkarayım.
Bu kez kitabımı çıkarmalıyım seneye fuara yetişmeli ama nasıl? Dernek bünyesinde bedelsiz satılmak karşılığında derneğe bağış alınmak suretiyle bassak nasıl olur? Yoksa bir yayınevine gerek duyulacak ki bu da bana çok zor gözüküyor. Dini şiirlerimi mi yayınlamalıyım önce. Açılım İslami İlimleri yayma ve yaşatma derneği olan bir derneğin çatısı altında yayın yapılınca en uygunu bu olur her halde.
..
Kullansan, kullanmasan oyundan sorumlusun
Oyunla şekillenir geleceğin...Sen osun...
Önünde on ve yirmi dört ağustosların var
TÜRKLER kaderlerini hep Ağustosta yazar...
Bir anlık zevkin için tercihin ise tatil
..
Sosyetenin önde gelen simalarından Betül Hanım, her sene eşi ve çocukları ile tatile giderdi. Eşi çok zengin, saygın bir iş adamıydı. Ankara'nın en lüks semtlerinden birinde otururlar, yaz ayları gelip de çocuklarının okulu tatil olunca, önce Dikili'de ki yazlıklarına uğrarlar, yazlık komşuları ile hasret giderip, orada üç beş gün kaldıktan sonra, arabaları ile Türkiye'yi bir baştan bir başa dolaşırlardı...
Betül Hanım, çok kıymetli eşi Mahir bey ve de iki yavrusu Türkiye'nin altını üstüne getirdikleri gibi hemen hemen yurt dışında da gitmedik yer, ayak basmadık ülke ve şehir bırakmamışlardı. Fransa'yı, İngiltere'yi, Hollanda'yı, Almanya'yı, İspanyayı, Portekiz'i ve daha birçok Avrupa ülkesini neredeyse suyolu yapmışlardı...
..
Bıraktığın gibi sıcacık her şey, soğumadı bıraktığın bu sevdanın ateşi, sönmeyecek güzel gözlüm. Aniden oldu her şey, aniden gittin sevgili, her şeyi ardında bıraktın. Yazık oldu hayallerimize, yazık oldu gençliğimize, dolup dolup boşalan gözlerimize, yazık oldu bebeğim. Oysa çok ağladım gitme diye, çok yalvardım. Nedense silip atmıştın yüreğinden, gözlerinden. Halen canım yanıyor biliyor musun? Halen gözlerim seni arıyor, dudaklarım seni söylüyor, yine arkadaşlarım seni soruyor, gecelerim seni arıyor, rüyalarım yine seninle sabahı buluyor.
Ne diyelim kader mi? Oldu mu biz, olmadı mı kader mi diyeceğiz? Seninle yaşadıklarımızı düşünmeye zamanın kalıyor mu? Sende hatırlayıp duygulanıyor musun? Eminim ki her seven aynı düşünür. Aynı duyguyu yaşar. Her şeyi yavaş yavaş yoluna koyuyorum. Sen yoksun, ama senin istediğin gibi yaşıyorum. Hayatımda yapmam dediğim şeyleri sende yaptım. Prensiplerimi yok saydım. Pişman değilim. Son zamanlarda hep okuyorum. Aşk ta taviz verilmemeli, yoksa aşk aşklıktan çıkıyor deniliyor. Biz çok verdik sevgili, çok çabuk harcadık, bitirdik, tükettik. Artık şunu da biliyorum ki, gelmek istesen de, pişman olsanda inadına kurban gidecek bu hayalim. Ben çok değiştim, artık ağlamıyorum, üzülmüyorum, yokluğuna isyan etmiyorum. Hiçbir şeye sinirlenmiyorum artık. Senin koyduğun kuralları uyguluyorum yine, fakat seni anmıyorum, eve gidip başımı yastığa koyduğumda seni düşünmüyorum.
Geçen gün gazetede bir aşk hikâyesini okudum. Severek ayrılmak zorunda kalan iki amca çocukları, aile arasında problem olur diye saklamışlar aşklarını, ikisi de başka biriyle evlenmişler ve 58 yıl hiç görüşmemişler. Kader onları huzur evinde buluşturmuş, sarılmışlar bir birlerine, ağlamışlar, hasret giderip eski günleri yâd etmişler. Bir birlerine olan aşkları yeniden alevlenmiş. Evlenmişler ve demişler ki eğer gerçekten sevip seviliyorsanız hep sevdiğinizin döneceğini bekleyin. Zaten ne olursa olsun o sevgi tükenmeden yaşıyormuş yeter ki yaşatmasını bilin! Böyle bir şans verilse idi huzur evi benim içi cennet olurdu heralde, zaten adı üstünde huzur evi, belki huzuru orada yakalardık. Belki hiç ayrılmazdık. Eğer gerçekten senin sevgin devam ediyorsa bu hayali kurmak için açmamak üzere gözlerimi yumarım.
Bugün Cuma, izin günlerimi bitirdiği daha önceki mektuplarımda belirtmiştim. Çarşamba dâhil, Perşembe Cuma günlerini, kendime özel tatil günü olarak belirledim. Çünkü Çarşamba günleri sana gelmek için büyük heyecanla hazırlık günümdür. Otobüs firmasından yerimi ayırıp, Perşembe sabahı erken saatlerde, terminal çay ocağından sıcak çayımı yudumlarken 05.00 otobüsünün gelmesini beklerim. Binememek koymuyor ama kavuşamayacağımı bilmek yıkıyor beni, çünkü beni bekleyen yok. Otobüsün arkasından el sallarım. Gelsem de göremem, görsem de yaklaşamam. Zaten yüzüme bakmazsın. Değil mi? Otobüsün dönüşünü beklememe bile gerek kalmıyor zaten senden ayrılıp gelmeyi hiç sevememiştim. Böylelikle seninle geçirdiğim anların sadece sana gelişimi kutlayabilirim. Eve geldiğim de biriktirdiğim biletlere bakarım. Yanlış anlama seni anmıyorum, sana ağlamıyorum. Sadece yolculuğu çok sevdiğim için biletlere bakıp hasret gideriyorum. Gülme ama yine kendimi kandırıyorum değil mi? Varsın sen öyle bil.
..
Hergün dedinmiydi…
Hergün harfi harfine anlam ve icerikle
Sali Cumartesi cumadan evveli persembe carsamba Pazar..
Bayram tatil hisarda seferde yolculukta seyhatte
Derin dere yüksek doruk düz ova sarpa bayir hergün
Cicek acarken cagla dökerken yaprak solarken subat temmuz eylül…
Kozasinda tomurcuga uyanan gelincik ve kekik bayirlarinda esip tüten efsun firari
..
OKULLAR TATİLE GİRDİ
Srtes attım rahatladım,
Keyfi ikiye katladım,
Kanatlarım varmış gibi,
Hem zıpladım hem atladım.
..
Tatlısı ve acı anılarıyla bir ramazan ayı daha geçdi böyle
Bir meltem gibi ardından sürüklendi bayram günlerini yine
Disilin içinde geçen zamanlardan rehavete erişdik gene
Aileler tatil günlerden kaynaklı mutlu bir arada pürneşeyle
Çocuklar kavuştular anne babalarına doyasıya bu günlerle.
Bayram içinde bayram saklanmışdır; isteyene verilir hepsi
..
Çok güzeldi tatil; bahçeler, bağlar.
Topladım dallardan kayısı, kiraz.
Türkü söyledi dereler ve dağlar.
Gezdim, eğlendim, dinlendim bütün yaz
Fakat sizler her an aklımdaydınız,
Yüreğim özlemle buruktu biraz.
..
Tatil bitti sonunda
Okumaya başladık!
Adam olma yolunda
Okumaya başladık!
Bitti bizde tüm keder
Alınca sizden haber
..
İyi kötü, sevinçli hüzünlü yaz’lar vardır unutulmayan; sonbahar’lar gibi, kış’lar, ilkbahar’lar gibi. Ne hikmetse, herhalde bir tatil şarkısıdır da ondan “yaz” unutulmaz; herhalde bu yüzden “aşk”lara gebedir, unutulmaz yaz aşklarına da “unutulmaz! Şimdiki dünyada o da değişmiyor mu?
“Deprem yazı”nı insan nasıl unutabilir; ölümler, yıkım, yürek parçalanması ya da “Sıvas yazı”nı, dehşetengiz katliam!
Kişisel tarihime gelecek olursam, kırk yazdır Saros’a giderim; gençliğimin coşkusudur, o inanılmaz kumsal ve mavi deniz! Yazarlığımın besinidir, dolunay ve körfez! O yazlar ki aşklara gebedir, unutulabilir mi? Arzuyla zamanının gelmesi beklenen yaz’dır Saros! Şimdi bizim oralar, kıyı rezaleti olsa da geçmişin o doğası, dolayısıyla o doğada yaşananlar hiç unutulmaz.
Ama bir yaz var, Saros’dan kaçılan bir yaz; henüz kıyı bozulmamış, henüz kalabalık yok, üstelik yazın sonuna doğru, tenha, kimseler yok sahilde!
Her zamanki gibi kahvaltı geç yapılmış, mayo giyilmiş ve kimseciklerin olmadığı kumsala inip, ki iki adımlık yol, biraz güneşlenip, mavi denizde kulaç atmak sevinci...
Kumsala iniyorum, üç kişi sahilde güneşleniyor, sağıma doğru, bizim sitenin sınırı gibi; çevrede pek başka kimseler yok. Biri erkek, arkadaşım bizim siteden, tanıyorum, el sallıyor bana, ötekiler iki genç kadın. Yavaş yavaş yaklaşıyorum, tam seçemiyorum, miyobum ilerlemiş, zaten deniz kıyısına gözlükle inmiyorum. Yaklaştıkça seçmeye çalışıyorum, sanki anlamışım gibi bir iç tedirginliğiyle yürüyorum; iyice yaklaşıyorum onlara, iki genç kadının bana gülümsediklerini fark ediyorum ama yine de tam seçemiyorum; onları tanıdığım ân ise, kuma çakılı kalıyorum! Ne kadar çakıldım, durup baktım!
Biri, birkaç yaz önce Saros kumsalında kıvılcımlanmış ama İstanbul’da alev alev yanan ve kolay kolay insanın erişemeyeceği bir aşkın öznesi; öteki ise, çok daha öncesinden, acılarla kederlerle yoğrulduğum ama yaşamımda ilk kez itiraf edemediğim, “gizli aşkım”ın öznesi genç kadın! Biri yaşanıp, istencimin dışında parmaklarımın arasından kaymış, öteki hiç yaşanmamış, içte derin bir özlem! Hangisi daha sarsıcı?
..
Yazsonu genellikle hüzünlüdür; güneşin aydınlığı giderek kendini “karamsar ve sıkıntılı” ışıklara bırakır. Sonbaharın üzerinde taşıdığı hüzün de biraz bundandır. Yeni arkadaşlıklar, dostluklar bir tatil kasabasında kalmıştır. Denizin mavili ve mehtaplı gecelerdeki söyleşiler, kumdaki ateşin başında içilen içkiler...
Belki de bir aşk... Genellikle bir aşk. Coşkuyla yaşanan. Öylesine bir coşkudur ki, sanki, siz, sevgili, deniz ve mehtaptan başka hiçbir şey yoktur yeryüzünde...
Evet, yaz aşkları başkadır. Biraz platonik, bazen biraz umutsuz, biraz imkânsız aşklardır bunlar. Gizli kalmış aşklardır bazısı; söyleyememenin ki söyleyememek için bazen binlerce neden çıkar karşınıza, gizlediği aşklardır.
Yaşamın çetrefilliği diye bir şey vardı. Yollar ayrılır, ayrılabilir; işler karışır. Genellikle de gençlik aşklarıdır yaz aşkları. Anılarını hiç unutamadığımız aşklardır. Çoğunlukla hüzünle biter; bazen acıyla. Sonu sanki hep ayrılıktır...
..
Zorluğun ortasında,
Ortağın orantısında,
Kurtar batısında...
Kurulan katı.
Sura atıl!
Burası tatil
Durası bile yok.
..
“Verin ki bende gezim! ”
Çalıştım ben aylarca
Geldi çattı işte izin
Ben çıkıyorum tatile
İşler olsun artık sizin
..
Özetlemek gerekirse çocuklar
Konuya girmeden
Dersimiz bitti
Daha konuyu görmeden
Konu nedir bilmeden
Bilinmeyene başlık ararken
Çaldı zil
..
Dernekler, sakınca
Bulunan hallerde,
Yetkili kılınan
Mercinin emriyle
Faaliyetten alıkonulabilir.
Alıkonulmak işi, Pontus
Alıkoyma işine
..
“seninle bir yerlere gidelim yakında
kimseden gizlenmeden kimseden kaçmadan
düşündüğün güzel bir yer var mı aklında
bir tatil yapalım paraları saçmadan
sıcak kumsala uzatıp bedenimizi
akşam yakamozla seyredelim denizi
..
Bir Kar Gibi Yapayalnız
Gözleri Ağlamaktan Kan Çanağı Kız
Kimsesiz Ne Anasız Ne Babasız
Binmiş Koca Dünyanın Yükü Sırtına
Ah Bahtım Ah Bahtı sızım
Hiç Yaşamamış Belli ki
..