Dün gene köşe başı tezgahının önünden geçtim.
Çingenem yoktu.
Terkedilmiş tezgahın çürümüş tahtaları ortalarından kopup kırılmak üzereydi.
Elim çantamdaki ilaca uzandı. Garip bir hesaplaşmaydı bu…
Yaklaşık bir yıl kadar önce onunla göz temasımın anlamlanışını hiç unutamıyorum.
Yoğun, telaşlı, heyecanlı, dolu dolu geçmiş bir gecenin sabahında işe gitmiş orada epey yorulduktan sonra eve uğramış ve ardından da yürüyüşe çıkmıştım ki öbek öbek papatyaların arasında; demet bağlayan kirli, bakımsız, kırışık, karaya yakın esmer elleri ile yıllardır ışıklı kavşağın köşesinde kımıldanan çingeneye doğru sürükledi beni adımlarım.
Oldum bittim terkedilmiş mekanlara farklı bir ilgi duyarım.
Bu mağara ağzındaki yıkık dökük, kaderine terkedilmiş duvarları, yabani bitkilerin saltanatını sürdürdüğünü bahçedeki yaşlı zeytin ağaçlarına sarılmış asalak sarmaşıkları izlerken 'Burası benim olmalı' demiştim.
“Aman abla ne yapacaksın bu dağ başını” diyenlere pek de aldırmadan hayallerim ne yapabileceğimin resmini çizmişti bile.
Kimse anlamasa da bu dağ başı beni bekliyor gibiydi.
Issızdı, yıkık döküktü, karmakarışıktı, yemyeşildi.
Bu sıcak, kurak bölgede nasıl oluyor da yeşil olabiliyordu.
Kaynamak,
Kaynaşamamak
Mine çiçeğinin akla takılması,
Mavi beyaz çaresiz
Var olmuşluğun çilesi
Benim kızım yazmış
Ne de güzel yazmış
Ama o da neymiş öyle
19 yaşında zemheriymiş-- ayazmış
Yok öyle şey...
Sen şekerler yaz buralara..
Hey koca dilbaz,
Eski yaramaz,
Sana ne olmuş?
Soğuk su mu serptin yüzüne
İfaden donmuş.
Canımı yaktın canım.
Canın yanmaz umarım
Hani derler ya
Sabır taşı çatladı
Çatlatıldı dostum
Avuçlarının dışında,
Bir buz üstüne
Minik bir kıvılcım kondu
Kıvılcım söndü
Buz
Kıvılcım kadar eridi
Çeyiz sandığında
Lavana taneli dantelleri
Evlenmeye sebepti
Evlendi
Çeyizleri eskidi
Sandığına baktı içi boş
“Yar” ne ki
Derin bir uçurum
İki dağ arasında
“Dağ” ne ki
Yar’ın iki yamacında
Yalçın bir kaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!