Bedenine saplanan bir hançer gibi gördüğün, bir mezar çiçeği miyim?
Her gün bilmeden, görmeden, üstüne basıp çiğnediğin bu koca yürek benim…
Yanımdayken anlamıyorsun, onu anladım ama;
Üç harfli bir tek sözcüğe sığmıyor içimdeki…
Bir süredir kendimi,
geceleri içimi kemiren bu yalnızlıktan korkarak,
kollarımı, göğsümü yararcasına iki yana açıp
kayıp bir aşkı sararcasına sarınıyor buluyorum kendime...
Hüznümü indirdim ateşten, zira demlenmiştir artık.
şimdi ağır ağır yudumlama zamanı,
Şekersiz, Tavşan kanı...
Yeni umutlar almalı, başka adlar anmalı, sen başka yarlar, başka şehirler ararken kendine...
Seni seviyorum! dedi bana....
Benim için bu cümle öylesine basit kalıyorki sana karşı hislerimi anlatırken,
Ben aşığım 'Aşk-ım'
aşktan öte benim sana duyduğum,
o yüzden sevgilim sözcüğü dudaklarımdan dökülmedi bu güne kadar...
Baktım sende kalmasından bir fayda yok artık
sabah sabah aklımı başımdan alıp gidiyorum
sensizlikle imtihanı kaybettiğim bu kentten.
ne hayatta iki yakam bir araya geldi, ne de aşkta
ne ben tutunabildim ona, ne de o...
kör birinin eskrim yapması gibiydi bizimki
ne savunabiliyordum kendimi, ne de seni savabiliyordum
Bir bir daha iki etmiyor bazen,
bir armutla bir elma toplanmadığı gibi
bizde seninle hiç toplayamadık birbirimizi
hep bir "sen" bir de "ben" olarak kaldık satırlarda
Aşk oyununda herkesin kuralları farklıdır.
Oysa yalnız iki sonucu vardır aşkın.
Ya bir olmuşsundur, Ya 'birer'
Bardağın dibinde kalmış son yudum çay ya da rakı gibiydi aşk. Hep bir sonraki için sabırsızlanıyorduk.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!