Holdingler üç beş zenginin %30-40 sermaye koyarak kurduğu ve sömürmek istediği %60-70 çoğunluğu da ortak ederek onların küçük sermayeleri ile ekonomik sıkıntıları aşan, hak etmediği önemli güce sahip olan kuruluşlardır. Sermayeyi halka yaymak gibi yalanlarla, güya demokrasinin de savuculuğuna soyunan, sistemin esaslı bir payandasıdır. Çalıştırdığı işçilere de ücret yerine küçük hisseler vererek, daha verimli çalışmalarını da sağlamayı bilirler…
Küçük hissedarlar büyüklerden fazla savunmaya başlar artık holdingi, daha çok benimserler.
Böylece sistemin çürüyen yapısına karşı da mücadele önemli ölçüde kırılmış olur.
Son referandum olayını da buna benzetebiliriz sanıyorum. İster EVET tarafında olsun, ister HAYIR tarafında olsun, %1 bile olmayan oranlarıyla sosyalistler kendilerine o kadar çok pay çıkarıyorlar ki sonuçlardan, okudukça insanın aklı duruyor.
EVET ve HAYIR arasında, Denizle kara arasındaki kıyı şeridi gibi ince bir hattı düşünürsek,
Bu ince çizginin iki yanındaki sosyalistler birbirine çok yakın olduğu halde, birbirleriyle çatışma halinde… EVET veya HAYIR olsun fark etmez her iki tarafta da sosyalistlerle faşistler aynı tarafta olduğu halde, birbirlerine karşı suskunlar. Bu farklılık suyun o dereceden
yüz derece arasındaki kadar uzun bir mesafe olduğu halde, 101 derecede buhara dönüşmüş gibi birbirleri ile aralarındaki bağ kopmuş gibi…
Bu kaçıncı seçim, bu kaçıncı referandum? Defalarca bu gibi açmazlara düştüğümüz halde, aralarında uzlaşmaz çelişkileri olanlar bir cephede birleşiyor da aralarında uzlaşılabilir çelişkiler bulunan ve işçi sınıfı eksenli mücadele etmekten dem vuranlar neden bir araya gelemez? Bu neden düşünülmez? Bu hangi Marksizm’e uyuyor? Çok merak ediyorum.
Hiç kimse de bu konuda doyurucu bir açıklama yapmıyor. 12-13 sosyalist parti var onlarında böyle bir sorunu yok. Bütün guruplar verdiği oyların sonuçlarıyla devrim yapmış gibi övünebiliyorlar. Holdingler tarafından küçük hisselerle kandırılan işçilerden farklarını göremiyorum.
Belki de işçi sınıfı ekseni dedikleri bu kuyrukçuluktur. İşçilerle tek ortak yönleri burada sanıyorum.
Çünkü işçi sınıfı olarak kendi kaderini tayin etmek gibi bir dertleri yok. Öyle olsaydı iktidara gelmek için mücadele ederlerdi. İktidara gelmek isteselerdi, güçlenmek isterlerdi. Güçlenmek için ittifak arayışları olurdu. Uzlaşılabilecekleri noktaları tespit etmeye çalışırlardı. Çocuklar gibi sidik yarışına girmezlerdi. Dolayısıyla EVET veya HAYIR oylarının içindeki (iyimser olayım) %1 birlik hisseleriyle burjuva demokrasisine bu kadar meşruiyet kazandırmazlardı.
Demek ki kafalarımız duvardan daha sert ki beyhude duvara vurmak istemiyoruz.
Çoğunluk camilerde ilahilerle işini Allaha bırakırken, bizde suskunlukla bırakıyoruz işimizi Allaha… Allah kabul etsin!
Kayıt Tarihi : 4.10.2010 22:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Halil](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/10/04/siyasi-holdingler-ve-kucuk-hissedarlar-duz-yazi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!