Çocukluğumun anlam kazanmaya başladığı o yıllarda gelmişim ben bu şirin beldeye. Konuşmayı daha düzgün yürümeyi daha emin adımlarla yapa bilmek adına başarılı olurken. aslında yakın bir kasabada Havza-Samsunda doğmuşum azıcık daha kara denize yakın. Çünkü annem oralı. Babam,Malatyalı aslında. Fakat gençliği Sivas da geçmiş. Bakın iş de ailem de bile farklı şiveler var. Ama çok da güzel kaynaşmışız. Beş kardeş bir sofrada güle oynaya büyümüşüz. Fakirlik kimin umurunda. Nasılda mutluyduk. Şimdi çocuklarıma bakıyorum da hem suratları asılıyor. bugün aldıklarını yarın beğenmiyorlar. dün sevdiklerinde bu gün nefret ediyorlar.
Suluova; 1956 yılından sonra gelişmeye başlamış bir kaza.Şeker Fabrikası kurulunca hızla büyüyen bir köy. Hali ile uzun bir geçmişi yok. Öncelikle yakın kaza, il, ve köylerden insanlar gelmiş. ekmek parası işte. Sonra Fabrikaya memurlar, müdürler, işçiler, okullara öğretmenler. yani sizin anlıyacağınız bir şive mozaiği oluşmuş. Aslında Sulu ova değil. Şiveler ovası demek lazım. Şaka bir tarafa.
Yer altı suyu çok olduğu için bu adı almış.Çok düz, yüksek dağlar yok etrafta. Tersakan da boydan boya sular geçer. İnsanlar rahat, espirili,hoş görülü.
Çocukluğumdan beri kulağıma takılan hoşuma gidenleri sizle paylaşmak istedim bu gün. Eh inşallah beğenirsiniz.
Mesela biz önce Fabrikaya yakın otururduk İladikliler(Ladik) vardı. Gavzalılar(Havza) vardı. Dolmuşçular bağırırdı o zamanlar fazla otobüs yoktu tabii.
- Gavza, gavza. Bir diğeri
- Merzivun merzivu(Merzifon) Öteki
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum