Geceye düşen yaşları hangi yıldız topluyordu,
Süreyya hangi diyardan uzatırdı elini?..
Vera!
Gecenin gözbebeğinde hıçkıran ayrılıklarımızı
hangi baba duyuverecek hazanımızdan?...
Acemisiyiz şu çivisi çıkarılmış dünyanın
İki kere ayrılığın yalnızlığa bölününce eşittir kavuşmak olduğunu anlayana kadar
Ölüme ramak kaldığının bilinçsizliği içerisinde göçüp gittik şu dünyadan.
Acemisiyiz şu dünyanın,
Çıkarılan çivisine çıkmış denilen.
Ve kaza süsüyle üstü örtülen infazların inancı kadar var olacaktır samimiyetimiz.
Bir rüya...
Bitmek tükenmek bilmeyen yollar,
Patikaların, dönemeçlerin çizdiği haritalar,
Özlem ve hasretle yer edinen anneler.
Yeter! Usandım!
Kafaya silah dayadı yol ayrımları.
Bir tılsım var bu nefeste, inancı tepreten.
Bir duygu var bu seste kalpte şekillenen.
Kudreti var sözlerin yüreği var olana.
Yürek dediysek eğer kalp gözü var olana.
Bu sebeple nakış nakış işledi şiiri Derviş Yunus:
“Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz”.
Sen ölmedin.
Yirmi dört yaşındasın,
Gençliğin hüzün bulutlu baharındasın.
Kudüs’ün sevdasında, Gazze’nin umudundasın. Kimsesizlerin kucak dolu hayallerinde,
Yetimlerin mahzun gülüşündesin.
Sen Furkan’sın.
Gözümden akan kanı sen aydınlat Efendim..
Ruhumdan düşen canı sen şahlandır Efendim..
Karanlığa göz kırpıp sinemden heyulaya
Kanayan yüreğimi sen tedip et Efendim..
Şu geceye dokunan parlayan pak kar gibi..
Saydım hiç üşenmeden yaprakları
Tek tek
Bir, iki, üç...
Durakladım dibinde dalın
“O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez.”
Nidasıyla izledim her düşeni
Düğüm düğüm yüreğime saplanmış
Söylenmesi gerekip de söylenmemeli, çok şey... Söylenmesi gereken,
Söylenmeyen, söylenemeyen,
Söylenesi, söylenmemeli...
Ve bir “âh”,
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı gecelerden dolduruyorum kalplerin temsilcileri kağıtlara..
Yaşanmaya değer şeylerin unutulduğu günlerden
Tüm nefeslerin üç harfe, bütün mutluluğun tek kelimeye hapsedildiği zamanlardan döküyorum içimi..
Gözlerin derinliğine vurulmuş delilerin, akıllılarca umursanmadığı bir hayattan,
Hiçbir beklentinin beklemek kadar acı vermediği saatlerden diziyorum birbiri ardınca heceleri..
Karanlık bahçelerde bütün çiçekleri kokladım.
Papatya sen, gül sen, menekşe Sen.
Leyla kim imiş, Aslı da neymiş?
İncilere gülümseyen var; adı Sen.
En aşağıda nice isimsiz rab tanıdım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!