Bir el şu ince kapıdan
içine giriyor kalbimin
hüzün ekilmiş yüreğimi suluyor
ve büyüttükçe hüzün çiçeklerimi
büyüyor ve çoğalıyor yalnızlığım
düşün düşüne hasret kalacağım bu gidişle
Ey beton
öyle kendinden emin durma
yıkacağım seni
yıkıp yer altı mantosuna gömeceğim
ve kızıla çalan topraklarımdan
toprak evler inşa edeceğim
Ey insan bil ki;
hapsolmuşsun sonsuz bir taht’ta
ruhun çürüyor bir kelepçenin pasında
göz diktiğin taht altından da olsa
esaretindesin baktığının
Ey yalnızlık
ey sadık dost
düşünce bir elimden tutan
ve sevdaya dalarken bir anlayan
acılarımın aldatmayan sevgilisi
sonsuz bir sonbaharın bitmesini bekliyorum
hiç bir yolcunun uğramadığı bir handa uyutuyorum düşlerimi.
Yasaklı fikirlerimin ardında
gizlemeliyim.
Firardayım bir nevroz mevsimi
her taraf yem yeşil
firardayım, kaçağım
meskenim yeşillerdir bu yüzden
nefesim yetmez kaçmaya
bol bol kaçak bıçak tütünü sarılı kutumda
bütün mevsimlerimin sonbaharı
kuruyup dökülen yapraklar bile kaçıp gitti ellerimden
giden gidene kalbimden kayıp
bir ben kaldım
bir de yürek hafızamdan geriye o unutulmaz gözlerin
paslandı
hazine bildiğim sandıklarım
sadıktım
ne varsa inandıklarım
çürüdü
demir sandıklarım
göz yaşları ile sulanmış özgürlük ekinleri
engel değil bir birine aşık topraklar arasında
sivri dikenler
sınır telleri
mayın tarlaları
Newton fiziğinin
ve yer çekiminin faydası yok
beni sana çeken başka bir şey var
hiçbir fizik kuralını tanımıyor ruhum
ben yıllarca boşuna okumuşum
sen aklıma geldiğin zaman bilim iflas ediyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!