İŞLEDİĞİN EN BÜYÜK GÜNAH “BEN” OLACAK
Şimdi sensiz uyanıyorum sabahlara
“Günaydın gülüm” diye sesini işitmeden,
Günümü aydınlatmazdı güneş…
Şimdi sensiz de sabah oluyor.
ARTA KALANLARLAR
Zaman kadar hızlı akıp gidiyor ki; yetişmek ne mümkün? Şöyle dönüp arkama, yitip giden zamana, her şey öyle hızlı akmış ki, ben öylece bakakalmışım sanki zamana.
Birçok yaşanmışlık bıraktım aslında geçip giden zamanın koynunda, parçalanmışlıklar, umutsuzluklar, kırılganlıklar… tüm bu sevimsizliklerin yanında bir o kadar güzel dostluklar, sevinçler, tekrar yşanılası anlar…
Öyle hayallerim, beklentilerim vardı ki; 23. yaşa dair, şimdi gerçekleştirememenin kırgınlığını taşıyorum üzerimde. Sonra sevgilerim… bir türlü sevgilim olamayan sevgililerim… onların bende bıraktığı derin, manasız izler… ve tümüne olan küskünlüğüm…
Öyle başı boş umutsuz anlarım vardı ki, bir dostun her şeyi ilkbahar güzelliğine çevirdiği… ve en çok bu dostlarımı sakladım ben yarınıma. Tek tek, özenle biriktirdim, inci tanesi gibi sakladım e en sessiz köşelerinde. Çünkü onlardan öğrendim zaman ne kadar acımasız ve hayat ne kadar güzel. (çünkü onlar verdiler bana tekrar yaşanılası anları)
Şimdi zamanın koynunda bıraktıklarıma şöyle bir baktığımda, yaşamak için az gelen ama bir o akadr zamana sığmayan ne çok şey bırakmışım.
Affettim seni
sevdik söylemedik
kırıldık gözardı ettik
mutluyduk tadını çıkarmak yerine erteledik....
sarıp sarmalamadık sevgiyi sessizliğe ittik..
hep kaybedince anlar ya insan bulamadığının değerini
yeni biir hayata başlamanın heyecanı ile kaçtım buralara...
başka bir şehirde bambaşka hayata uyanacaktım yeni yaşımla...
doğduğum şehir acıma çimdik atıyordu durmadan
hiç yummadım gözlerimi
geceyi hatırlamıyorum
sabah.. hep sabah olsun istiyorum..
gece olunca hüzün kaplar heryanı
güneşin ilk ışıklarıyla hüzünkovan kuşu gelir masmav gökyüzüne umutlar bıkakır
benim için.....
En Sondan Ve Yeniden
Anlamsızlığımla baş başbaşayım ardında…
Kimdin, neydin hayatımda? Sorguluyorum hala…
Nerden geldin? Neleri bırakıpta geldin ardında?
Günden güne hayatıma nasıl kök saldın?
Saat ikiye yirmi kala…
Birisi uykusunun en tatlı yerinde,
Bir diğeri rüyaların renkli aleminde…
Bense seni düşünmenin keyfi içindeyim.
Seni düşlemek kadar güzel değil uyumak,
Seni özlemek kadar tatlı değil rüyalar…
Yalandan mutluluklar edindin kendine. Kısa kısa tebessümlere sığdırdın sevinçlerini. Yarından beklentilerini hep dünde asılı bıraktın. Birinden bile vazgeçemezken, hepsini an’da katlettin.
Sahte sevişlerle, mekanik ilişkilerden ibaret kaldı aşkların. Belki en savunmasız, belki de en acımasız bedenlerde soğuttun kalbinin sıcaklığını…
Sevmeler yasaktı sana, sahte aşklar adamıydın çünkü…
Sevilmek ise haramdı… Çürümüştü çünkü ruhun, pörsümüş ruhların, pürüzsüz bedenlerinde…
Her ilişkin senden bir parçanı çaldı. Umurunda da değildi ki, boş vermiş işler adamıydın sen.
Hayatı dolu dolu yaşadığını sanarken, yalan dünyanı sahte renklerle boyadığını fark edemedin hiç. Oysa sen hayatı değil, hayat seni dolu dolu yaşamıştı…
12.01.2009 / 17:30
En büyük hatayı seninle tanıştıktan sonra yaşadıklarımı yazmamakla yaptım. Günü gününe anlatmalıydım. İlk buluşmamızı… ve sonrakileri … sürekli arayışlarını… seni istemesemde hayatıma gün gün kök salışını… ve bunu yaparken dahi senin nişanlı oluşunu… sonra kendinle hesaplaşmalarını yazmalıydım. Bana anlattığın her şeyi anlatmalıydım satır satır. Sarhoşken gördüklerini ayıkken de gösterebilmek için…
Seninleyken hayatın çok farklı yanını gördüğümden bahsetmeliydim ve belki de en acımasız yanlarından biri olduğunu da eklemeliydim… kendi problemlerimin dev gibi olmadığını itiraf etmeliydim sonra. Peşi sıra genle ve üzerine çullanan sıkıntılarını gördükten sonra…
Beni defalarca kandırdığından bahsetmeliydim ve çoğunu nasıl sindirip göz yumduğumu anlatmalıydım bağıra çağıra.
Kaybeden ben değilim bu defa
Gözlerinin içi gülmediğinde
Dudakların “tebessüm ne? ” unuttuğunda
Her kaldırıma ayakların dolandığında
Hüzünlü şarkılarda gözlerin daldığında
Anlayacaksın kim kaybetmiş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!