Gece yarısını çoktan geçti saat.
Usul usul birikiyor ellerimde anılar
Bir damla gözyaşı bırakıyorum geceye.
İçimde bir yerlerde fırtınalar kopuyor.
Gece yarısını çoktan geçti saat
Bakmak görmek değildir çocuk
Herkes aynı gökyüzüne sahiptir mesela
Kimi görür orada yıldızları, dalar sonsuzluğa
Kimi umursamaz tapar toprağa
Bakmak görmek değildir çocuk
Vardır herkesin bir penceresi
Gözlerim dalar Büyükada'ya doğru.
Gecedir,
Ay çıkmamıştır henüz.
Işıklar oynaşır sevgilisiyle.
Kulaklarımda dalgaların sesi,
Gözlerim dalar Büyükada'ya doğru.
Gözlerin diyorum
Gözlerin ufuk çizgisine perdelenmiş,
Tüm gerçekliğin ötesinde
Geçmiş ve geleceğin kıyısında
Bir ermişin heybesinde
Gözleriniz desem, hanımefendi;
Gözleriniz umut etmenin en güzel hali.
Yarını yokmuş gibi yaşamanın
Dört nala kan ter içinde koşmanın
Gözleriniz desem, hanımefendi;
Gözleriniz özlemlerin en zor hali.
Günahım neydi kadı efendi
Doğmak mı, ten rengi mi yoksa
Doğduğumuz yeri mi beğenmedi efendiler
Ölümü bile görmediler, değil miydim insan
Günahım neydi kadı efendi
Hangi zamana sıkışıp kaldım bilmiyorum.
Ezel miydi, ebet mi yoksa şimdi de mi?
Sözcükler miydi yetersiz olan
Belki de cesaretimdi gözlerinde kaybolan
Hangi zamana sıkışıp kaldım bilmiyorum
Ezel miydi, ebet mi yoksa şimdi de mi?
Uzak bir yalnızlık kokuyor Lodos
Başımda ince bir ağrı
Martılar, kornalar, bir simitçi çocuk
Ve kendine has şarkılarıyla İstanbul
Başımda ince bir ağrı
Uzak bir yalnızlık kokuyor Lodos
Zamanın ötesinde bir ay
Gündüz parlayan yıldız yüzün
Umut, karanlık zindanlarda kilitli
Sensizlik zor sensizlik hüzün
Zaman tükenmişse aydınlık için,
İçimde ölen bir şehir var.
Geçmişe doğru akar Asi nehri,
Ve bahar giysilerini giyinip gelir sarsıntılar.
İçimde ölen bir şehir var.
Sabah ezanına mutakip kıldılar cenazemi.
Göçtü insanlığın ar damarı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!