Güzden buyana uykuya doyan
Tabiatın mahmurca kalkışı nevruz
Gökten inen damlayı bereket sayan
Toprağın rahmete kanışı nevruz
Çiçek çiçek yüzünü güneşe dönen
Dün bugün yarın var oldukça bu dünya.
Anası danası bil cümlesini sayda.
Küffar bir yanda o asil kan bir yanda.
Ya ilahi nusret ver, kılıcımız çekildiği anda.
Okul harfler sayılar.
Tüm sınıflar kitaplar.
O gün hep yabancılar.
İçlerinde tanıdık sen vardın öğretmenim.
O soğuk duvarların.
Geride bıraktığım günlerin hesabını,
Yaparken saçlarımda akları sayar oldum.
Sayfa sayfa geçmişin anılar kitabını,
Bir yıl daha artırdım ömrüme yazar oldum.
Hayatın yollarında haftaları sayarken,
Kara bulutları gördüm düşümde.
Ne acı, kırılmış kolum kanadım.
Bir ölüm fermanı vardı önümde.
Esaret altında taşım toprağım.
Sonra uyandım ki ne kötü halim,
Kara bulutları gördüm düşümde.
Ne acı, kırılmış kolum kanadım.
Bir ölüm fermanı vardı önümde.
Esaret altında taşım toprağım.
Sonra uyandım ki ne kötü halim,
Zihni kör, gözü körden daha engelli
Ruhu boş, cebi boştan daha fakir
Korkak dev, cesur cüceden daha zayıf
Ve bir doğru bin eğriden daha büyük olabilir..
Ey Kaşgar’da ceddimden kalan şanlı emanet,
Zalime mülk olmuş da çiğnenmekte namusum.
Dünya kör dünya sağır bu nasıl bir garabet,
Türkistan’da ezilen Uygur benim kabusum.
Filistin’in bitmeyen acı dolu öyküsü,
Bu fırıldak alem bir türlü seni
Döndüremedi, o gün sattı yiğidim.
Pusular Keş dağında buldu da seni
Yürekler acıyla doldu yiğidim.
Karlar kefen gibi sardı da seni
Ehli salip yurdu sarmış.
Hilal için ölen gelsin.
Cephelerde düğün varmış.
Kınasını yakan gelsin.
Ufuklarım kara kara,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!