Yaktım bütün gemileri
İçli bir savaştan geriye resmin kaldı
Oysa olsaydın her günümüz bayram niyetine
Dolduracaktık yüreğimizde ki torbaları şekerle
Sen alışılmış sohbetlerin kadını olmayı seçtin
Bütün benliğim taarruzda
En büyük çatışma
Aklımla kalbim arasın da
Pirus savaşı ne ki?
Sana içimdekileri anlatamam!
Herkes payına düşeni aldı
Ben yara!
Kapanır elbet
Derin kazılmış her çukur
En çok yağmur yağınca değil
hüzün yağınca yaşlanır insan
Gözleri yaşlanır
Sözleri yaşlanır
Elleri yaşlanır
Yaş alır insan...
Durduk yere özlüyorum seni.
Zaman dursa bile...
Sen kalbimde adım atıyorsun.
Bir sağa bir sola...
Dursan kalbimde durur.
Damarlarımda dolaşan aşkın nedeni adım atıyor olman.
Bir süre yazar insan!
Acıları, ayrılıkları, hüzünleri, mutlulukları
bir sürü yazar insan!
Sonra öyle bir zaman gelir yazmaktan vaz geçer,
sadece çizer insan!
Gelmişini geçmişini hem de tek kalemde çizer!
Kalmaz aslında geriye söylenecek hiçbir söz
Tutulacak el yoksa tutulacak sözde kalmaz
Ama yine de hiçbir söz söyleyemez insan
Resme bakınca resmen boğazı düğümleniyor insanın
Sahi ya o düğüm çözülse ne olur ki
Aşklar arası bir yolculukta
Harcadığım son aşk-bilin ardından
Pencere kenarı değil
“Gam kenarı” denilen yerde
Ne zaman ellerim tutuşsa eksilirim!
Yokluğun bir kırık kalemi andırır hükmü darağacında sallanan...
Yoruldum
Kan ter içinde değil
Hayal kırıklıklarından örülmüş dört duvar arasında
Sıvası dökülmüş, çatlamış bir sevdayı tüm ağırlığıyla sırtımda taşımaktan
Sen ki Mevlana’ydın
Sen ki binlerce yıl önce, binlerce kez aşkla yoğurduğun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!