Neydi seni içime düşüren
Hangi mevsimin çiçeğisin bilmediğim
Hoş gelmen normaldi ama
Keşke kokunu bırakıp gitmeseydin
Hangi toprağın bağrından,
Hangi coğrafyanın suyundan geldin...
Kopsun artık bir tufan yardan
Nuh’a söyle yeniden kirlendi dünya.
Aşklar sevgiler dostluklar kalmadı
Vitrinleri süsledi mutluluklar
Artık herkesin bir fiyatı var
Sanma ki parmaklarımın arasında tutuşan yangınım
Yüreğimde ki yangından daha büyük
Her yangında tutuşmaz insan
Alışkanlıksa eğer yaşadıklarım
Her nefeste içime çektiğim seninle yaşadığım anılarım
İçimdeki hüznü üflerken gökyüzüne
Ne zaman küçük bir kız çocuğu görsem saçları uzun tutamam göz yaşlarımı
Hıçkırıklara boğulurum
Boğazım düğümlenir.
Çünkü kısadır benim saçlarım.
Doğduğum gün kaybetmişim annemi
Saçlarımı üvey annem tarardı hep!
Saldım!
Nehirler boyu aktım
İçimdeki gelgitlere yenik düştüm hep
Yorulunca kıyına uzandım.
Neyim eksikti ki senden
Bu hangi ayrılığın magmasıdır notalara yansıyan
Sen fotoğrafta ki kadınım!
Hangi rötuşlar yüzündeki çirkinliği yok eder sanırsın
Hayat yudumladıkça biter
Aldığın nefes kadar değil
Geçmediğim
Hiçbir sınav kalmadı bu ömürde
Bir sende kaldım
Bil sende kaldım sevdiğim.
Zalimdir toprak zalim.
Ekin verir kandırır
Çiçek açar kandırır
Ağaçlar kök salar yeşerir aldığın nefesin bile sahibidir belki
Yine de kandırır toprak!
Anne karnı gibi kabarır toprak.
Çay demli içmeyi sevmiyorum
Ne bileyim o dem ile fazladan
Bir kaç bardak daha çay icmek iyi geliyor
Doktor cay kahve sigara tüketme dedi
Bilmiyor ki ben onlar olmasa
Henüz Paris’e şiir yazacak kadar şair değilim
Arkamdan sövenlerin önümde ceketlerini ilikleyecekleri kadar saygın biri de!
Ben etrafa mutluluk saçarken
Payına hep hüzün düşmüş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!