Çiçeği burnunda bir rüzgâr çaldı kapımı.
Beni tanımıyor henüz, sordu hatırımı.
O tarafa doğru esecek, belliydi hâli.
Varsa bir selâmın, dedi, götüreyim yani.
Baktım, havası yerinde, pek gururlanıyor;
Var gülşene ama dostum; akıllı ol, yanılma sakın!
Renge, kokuya, endâma sevdâlanarak yanma sakın!
Sadâkati ölç hele bir, edebi yokla, vefâ ara.
Gem vur kalbine, acele etme; yoksa düşersin nâra.
İyi düşün dostum; lâyık olanı sev aşka tâlipsen.
Yerdeyim!
Taştayım!
Yerdeyim, taştayım.
Yerdeyim, taşta... hayır taşta değilim.
Taşta değilim. Yerdeyim.
Yine yerdeyim işte, yine yerdeyim.
Bu gece seni düşüneceğim, gecem uzun olacak.
Herkese, her şeye kapatacağım bütün kapıları,
Yanımda gözlerin, saçların, kokun ve adın kalacak.
Bu gece uzun, bu gece zor, bu gece sıcak olacak.
Hesap kitap yapacağım biraz, yani uykum kaçacak.
Beklemeyin âşıklar, haydi gülü tahtından indirelim.
Gülşeni ateşe verelim, hârsız çiçekler derelim.
Yok mu insâfınız? Efgânından yanmaz mı yüreğiniz?
Gelin, bülbül-i nâlânın gözyaşlarını dindirelim.
Haklısın.
Haklısın, sen haklısın.
Her zaman haklısın.
Her zaman sen haklısın.
Hem her konuda, hem her zaman
{Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefîl...
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakîkat, yüzsüz.}
{Ulusun korkma, nasıl böyle bir îmanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?}
Lâzım şeydir nefret!
Sebebi var, illeti var, hikmeti var.
Onu fıtratımıza Fâtır-ı hakîm takar;
Kalplerimizde uyuklar, bazen açığa çıkar.
Lâzım şeydir nefret!
GÖZÜ AÇIKLAR GÜZEL ATLARA BİNMİŞLERDİ
DEMEK BAZI ŞEYLERİ ÖNCEDEN BİLMİŞLERDİ
KADER ARKADAŞLARININ ÇOĞU YAYA İDİ
OLUP BİTENİN ÇÜNKÜ FARKINDA DEĞİLLERDİ
BÜYÜK KARTLARI ÇEKTİ ŞANSI GÜLEN ATLILAR
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!