Depremler şehrinde değişmeyen arbede
Uçurumlar yığılmış yine uçurumlar üstüne
Yıldırımlar semasından düşmediğin saniye
Göğsümü deler yağmurun vurduğu darbede
Sana arz edecek değilim aramızda açtığın uçurumu
Ne şikayet ederim çağlayan yokluğundan nede kabul
Sana sar diyecek değilim kasten yarattığın bu durumu
Ne şad verir gelmeyişin ömrüme nede uzak oluşun makbul
Sana bul diyecek değilim gözlerinde kaybettiğim yolumu
Ne sen dokuna bilirsin artık yaralarıma nede şiirlerime İstanbul
Gözlerinle dahi ezebileceğin kadar
Küçük hayallerim yok benim
Olmasaydı diye yakınan
Yahutu yada keşkeyi hiç telaffuz etmedim
Uçuruma koştum
Yere göğe sığmayan bir eda ile
Kalem meyletsin hele bir yazmaya
Kırılır gelmeyişinin dilenişi
Başlar hayalin umutlarımı kazmaya
Kazanır mürekkebim bu son direnişi
Söz vermiş güya beni alevsiz yakmaya
Uğruna ölmek veya öldürmek gibi arabesk süslü kelimelerle ifade edilmemeli aşk.
Sonunda Karanlık uçurumlar ve girdapların olduğu tek seçimlik denklemlere de gebe bırakılmamalı.
Bir cezayı hak gören ağır bir pranga gibi taşınmamalı ince narın parmaklarda.
Kıymet bilmeyenin reva gördüğü ezaya
ve bir lütuf gibi ağzından çıkan zoraki bir nasıl sına boyun eğmeyecek muhtaç olmayacak kadar gururlu olmalı aşk...
Bakma bana öyle bilmiyor gibi
Canıma cansın canımdan öte
Adın aşk dır aşksa bil senin adın
Sızlatma içimi sevmemiş gibi
Kollarında öylece bulsam kendimi
Ne vakte bir sevinç devretsem
Fırtınada bir mum kadar aciz
Çömez bir dilek kadar cılız
Olmayacak bir dua kadar sessiz kalır
Ne vakte bir hayal büyütsem
Bahaneye lüzum yok
Kopar beni kendinden
Issız bir yığınlık olsun
Yokluğunun ala yerin den
Parmağında bir salıncak
Ağlatmasın kader bizi
Hep güldürsün gönlümüzü
Doğan güneş sevgimizi
Aydınlatsın bahtı nurum
Geçip giden zaman izi
Söndür endişeli gözlerde parlayan kandilleri
Uzayan düşlerin eşiğine bırak
Rüyalarla doldur bütün yelkenleri
Sür dümeni uzaklara sabaha inat
Bilmesin kimse gittiğin yerleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!