Üzüntümün adı Fatma
Öğrencim, Mudurnu’dan
On bir yaşında, şirin çalışkan bir kız Fatma
Okuma konusunda gayretli ve hırslı
Geçmişi de geleceği de sol bacağında saklı
Doktorlar demiş ki
Eşim Zeliha’ya,
Çok gururlu duygusal bir insandı
Babasının ölümü onu derinden etkilemiş
Güçsüz ve yorgun bırakmıştı
Kendine hiç mi hiç bakmazdı
1. Adım Artvin
Babam imamdı,
Zorluklarla okumuştu.
Elde yok avuçta yok!
Dedem Ömer,
Ey İstanbul! Ey Sevgili!
Saçlarıma tel tel karanlık düşürdün
Karanlığı bir nakış gibi işledin saçlarıma
Yüreğime damla damla ateş düşürdün
Yangın yeri eyledin beni
Sen karanlık oldun ben ateş
Zeliha’ya,
(İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi)
Sana olan sevgim küçük bedenime sığmadı taştı
Sel oldu bazen sürükledi her şeyi
Ne söz dinledi ne de isyan etti
Gözleri görmüyordu Hüseyin amcanın
Gözlerini kaybetmişti
Bundan tam iki yıl önce
Ellerinde nasırlar
Alnında koyu, derin bir çizgi
Uzanıyordu sıradağlar gibi
Dedeme Koca Ömer derlerdi
Uzun boylu eski toprak bir adamdı
Ata’ya halk oyunu hediye etmiş memleketin insanıydı
Ata memleketi Çoruhluyum derdi
Çitçilikle kazanırdı rızkını
Üstü başı çamur toz toprak içinde
Gözyaşları tükenince
Akşamlar sabaha ermezmiş
Karanlıklara sarılıp da uykuya dalarmış gece
Göz ve güzellik anlamını yitirirmiş
Ey peygamber kokulu sevgili!
Ben:
Ergani ile Çüngüş arasında,
Çorak bir arazi,
“Güneydoğu Toroslar”ın eteği.
“Gül-lale” yetişmez bende,
Karpuz ve mercimek…
Sevdayı yazmak kolay değil
Sevdanın s harfi sevda olamaz
Sen sevdanın ilk harfisin
Ben son harfi
Ne sensin sevda ne ben
Sen ve ben alev olur gemileri yakarız
Serdar Bilgin
Serdar Bilgin