Önce çöl yaratıldı sonra insan
Sevdayı vahaya sakladı Yaradan
İnsanı Mecnun eyledi düşürdü çöllere
İrade istedi emek istedi sabır istedi
Sevda emek ve sabırla kıymet buldu
Efsane oldu düştü dillere
Herkesin bir türküsü var
Fırtına dalgaya, sevda yüreğe türkü söyletir
Gece olur ışıklar söner ama sönmez türküler
Zahide’yi gelin eder
Hekimoğlu’nu, Sürmeli Bey’i dağlara düşürür
Umutları dağlara türküler taşır
Her insanın bir yıldızı olduğunu söylerdi annem
İnsan ölünce yıldızı da düşermiş
Süt dişlerimi döktüğüm günlerde
Düşen yıldızları aradım bahçede
Gündüz göremiyordum
Gece uykuya teslim oluyordum
Karadenizli bir kızı sevdim
Hem de delicesine
Yüreğim Karadeniz kıyısında
Bulutlar, başımdan aşağı yağmur boşaltmakta
Karadeniz’i iki ekmek arası yapmışım
Takaların akşam dönüşlerini beklemekte
Sen giderken ben yapraklarımı döktüm yoluna
Çıplak bıraktım ağaçlarımı çiçeklerimi
Sen giderken ben üşüyordum
Ağaçlarım da üşüyordu çiçeklerim de
Oysa hava sıcaktı ama güneş de üşüyordu
Yaprak dala tutunur dal ağaca
Ateş suya tutunur su sevdaya
İnsan hayata tutunur hayat Allah’a
Allah sevdayla yoğurmuş hayatı
Allah’ın insana olan sevdası
Utandırmış bütün sevdaları
Sevdayı yazan, Leyla’yı çizen kaleme yabancı
Kafası sevgiyle, yüreği nefretle süslü
Ey korsan aşklara yelken açmış kaptan!
Tayfaların sosyete acılar çekiyor
Gemide hüzün var, kıyamet kopmak üzere
Adımı Romeo değil Mecnun koymuş annem
Doğduğum gün nişanlamış su ile beni
Oysa hiç çöl görmedi yüreğim
Ne Leylâ’yı tanıdı ne Şirin’i
Juliet’i gördü ve sevdi
Bafra’da tütün sarı Çukurova’da pamuk sarı
Yaprak sarı dal sarı gök sarı
Yaprağı sarartan da daldan ayıran da
Ayazlar değil baharın kışa aşkı
Leylaklar solmuş gelincikler sararmış
Bahçıvan güle öyle bir güzellik verdi ki
Hayran bıraktı bahçedeki tüm çiçekleri
Sevgiyi de sevgiliyi de bahçıvandan öğrendi gül
Oysa üç mevsim ömrü vardı
Rengini bülbüle tuttuğu yasından almıştı
Bahçıvan güle öyle bir sevda verdi ki
Serdar Bilgin
Serdar Bilgin