Çıkan iner, kalkan düşer, her yükselişin var bir sonu.
Niçin bunca gurur; maldan, mülkten, addan, sandan insanoğlu?
Oluşta ne var ki olduğu gibi dursun, hiç değişmesin.
Sen de gök gibisin, bir gün masmavi güneşli, bir gün bulutlu.
Bu dünya kime kalmış, yaramış ki kalsın yarasın sana da.
Ben çöllerdeki susuz toprakların,
Çilekeş ve çorak adamıyım.
Ve kentlere, beton yığını evlere yabancıyım.
Kimileri kentlerin süslü püslü kızlarıyla
Günlerini gün ederlerken,
Biz yaşamı, doğmamış çocuklarımıza
Bu ne zillettir Akif, açıklık ferman oluyor,
Bunu duyan cahiller tümden üryan oluyor,
Ayetle sabittir ki, uymayan hüsrandadır,
Medet eyle ilahi, gençlik harap oluyor.
Akif; diyordun ki mısralarında;
Can veririm; ki hediyem can olsun diye…
Can tende ama
Can cananda ne fayda
Canan küser, canan ister bilirim
Korkarım karanlık gibi sevgisizlikten
Fenerim canan, canım canan, sen canan
Seni, sensizliğinle aldatıyorken,
Sen çıkıpta geliversen ansızın.
Yüzüme vursan tüm ayıplarımı, yalanlarımı, günahlarımı…
Yani kaypaklığımı, defalarca sözümde durmayışımı.
Ve ben dizlerine kapanıp af dilensem,
İtiraf etsem sensizliğin, sana baskın çıkan ağırlığını
Daldan dala konup uçan gönlümü,
Bir kara sevdaya saldı gözlerin.
Bitirdi sabrımı tahammülümü,
Saplanıp ruhumda kaldı gözlerin.
Gizemli bakışlar sevda iksirin,
Yıldız içmiş yapraklar bahar denen sakî’den,
her biri yere düşmüş güzde, sanarsın ki gök yerde,
Kumlar, çakıllar beyhude göğe çıkmış,
rengi aksetmiş bulutlara ara ki bulasın güneş nerde,
Mevsimlerin dîvanesi hazandır bu,
gözün görmez hiç bir şeyi âşıklık varsa eğer serde. 24/09/2013
Ben özlemlerimi gömdüm, senin sevgi dolu yüreğine,
Ağlayan gözlerimi gömdüm, gülerek bakan gözlerine,
Ben sevgilerimi gömdüm, sıcaklığını duyamadığım ellerine,
Çılgınlıklarımı gömdüm, bensiz geçen yıllarına.
Acılarımı, kederlerimi gömdüm, benden ayrı günlerine,
Bir damla kan gömdüm yüreğine
Gece yalnızlığın çilesini sarıyordu durmadan,
Radyoda bir kadın çığlık çığlığa şarkı söylüyordu,
Unut diyordu şarkılar,
Unutmaya çalışıyordum.
Oysa unutulmazdı sensizlik, biliyordum.
Yinede unut diyordu kadın,
Bir Eylül yağmurunda rahmet olup yağmışsın, kamış örtülü kerpiç evin arka odasına...
Ölür demişler, fazla durmaz gider demişler, aşk demişler senin için, yangın demişler. Korkmuşlar, sabıkalı mahkum gibi uzaklaşmışlar senden.
Neden ben de kaçmadım ki senden?
Neden uzaklaşmak isteyince en dibine kadar geldim ki Ey Can?
Şimale benzetmişler seni, çakmak çakmak yanan zeytin karası gözlerine bakıp, özlem koymuşlar ismini, hasret koymuşlar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!