Nedir mutlu olmak?
Birlikte bir hayatı kapsamak,
Aynı şeye gülüp, aynı şeye ağlamak.
Nedir mutlu olmak?
Gökyüzünü seyrederken,
Unut,
Sende beni unut
Sil beni kalbinden
Birazcık seviyorsan beni, sil.
Hatırladığın zaman, için bulansın
Nefret et, kin duy benim için.
Gül bahçem…
Aşka burun kıvırma sakın,
O çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir.
Ben o bahçede emektar bahçıvanım.
Güneşim…
Bir çay bardağı kadar dar gelir Konya,
kendinden uzaklaştığımda,
Özleminden belini avucumda sıktıkça
boğazımın yandığı,
Şems’in aşk od’unda yanmak için
Asya’dan gelen bir Celâleddin nefesidir sanki
Gelmeye yanaşmaz gece,
Sen gelme, ben de gitmeyeyim diye.
Gelirsin sen yine de,
Tuzla kavrulmuş teninle birlikte terinin.
Ve gitmem ben de,
Güneş ısırıklarıyla alnımın, beklerim seni,
Ey saçları deniz kokan sevgili
Dağların ardından bakan sevgili
Hasreti kor gibi yakan sevgili
Yüreğimde senden yana hüzün var.
Gönlümde bir yuva kursam ne dersin
Zaman ahirzaman…
Dünya denen coğrafyaya,
Sen parmaklarını son uzattığından beri, 1400 yıl geçti.
Hayatın başlangıcı su,
Hudeybiye harbinde, Zevra çölünde,
Tarih O'nun doğum günü,
Gün kutlu doğuma gebe.
Yer Konya Alaaddin Tepesi, şehir öylesine hazırlanmış ki, her yer onu bekliyor.
Güneş bir başka parlak bugün, insanlar bir başka telaş içinde, toprak yemyeşil çimene bezenmiş, laleler, güller, sümbüller bir başka açmış.
Ağaçlar havaya kucak açmış, yeşilin her tonunu O seviyor diye dallarına asmış, kuşlar en güzel aşk nidalarını fısıldıyor semaya, çocuklar en güzel elbiselerini giyinmiş, sanki hiç görmedikleri bir sevdiklerini beklemedeler. Analar hayırlı bir evlat beklemedeler, babalar bir yetime kucak açmış şefkatle beklemedeler.
Tepenin etrafında her zaman dönen tramvay bir başka salınıyor bugün, araçlar bir başka seyir halinde, kornaları bir başka çalıyor bugün, saygıyla süzülüyorlar yollarda.
Bazen aklıma öyle bir düşüyorsun ki;
Türkü olup dolanıyorsun dilimde,
Bir şiir oluyorsun kırık kalemimde,
Bazen aklıma düşüyor, hiç gitmiyorsun.
Her bir sigaraya adını veriyorum,
Sessizliğin sesini dinledim daha gürültülü iniltilerden.
Duydum güneşteki patlamaları içimde dalga dalga,
Damarlarımda kanım çekiliyor, yanıyorum, kayboluyorum.
Uzun, et sarılı kemiklere sahip topuk tıkırtıları kaldırımların,
Beyin sinirlerime basmışçasına çıldırıyorum,
Ve hissediyorum sessizliği, ama duymuyorum…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!