Sitemlerim sana değil kendime
Küskünlüğüm birtek kendi gönlüme
Ahım yokki karşımdaki kimseye
Aşılması zor olan dağlar bende
Yüreğimde kızılca ateşin yanarken
Gözlerim yollara baktı yine bugün
Oda öldürmüş olacak ki gönlünde
Araya hasreti koydu bir ömür
Şair abla
Kanadı kırık bir kuş idim
Kör kurşunla yaralandım
Sen bende gül bahçesiydin
Ben sende dal bulamadım!
Çaresiz bir Anka idim
Senin de sevdiğin düşman görsün seni.
Bir selamı bile, gelmesin sana.
Rüzgârın, esintisinde ara kokusunu.
Kokusu bile gelmesin sana.
Ciğerimden yaktın beni, ciğerinden yanasın!
Uzanasın, ama dokunamayasın.
Biliyorum, sende bu inat, bende bu gurur oldukça
Kavuşmalarımız hayalde kalacak.
Ne sen bir adım ileri atarsın, ne ben bir adım geri.
Hiç değilse bir el gibi görüşelim.
Tesadüfen karşılaşmalarımızda, sessizce geçerken birbirimizin yanından,
Usulca, başımızla selamlaşalım, sanki bir geçmişimiz yokmuş gibi.
Ölüm Allah’tan, lakin kimsenin ettiği yanına kalmıyor.
Şükür yaradan bu dünyada gösteriyor.
Dövdünüz, sövdünüz, sacımdan tutup sürüklediniz!
Koca şehre sığamadım, oda yetmedi birde sürgün ettiniz.
Küstürdünüz beni, memleket toprağına!
Söz verdim kendime,
Seni unutmayan aklıma unutmayı öğreteceğim.
Belki, oynatacağım aklımı, tımarhanelik olacağım.
Ama öğreteceğim, bu akılsız aklıma seni unutmayı.
Öğrenecek bu kalp sensiz atmayı.
Sevmeyi kendi öğrenen bu kalbime, unutmayı ben öğreteceğim.
Geçmez olmuş adım, gayrı dilinde
Kahır varmış bana, her sözünde
Yıl dolandı göremedim yüzünde
Yavrum, sana ana olamadım mı?
Bağrım paspas idi benim gayemde
Çocuksu gülüşlerimin arasında sıkışmış, düşlerim vardı o şehirde kalan.
Yasaklı kaldım doğduğum yere.
Döndüğümde kapısını bulamadım.
Yaşanmamış çocukluğum ağladı peşimden, ardıma bakamadan.
Sürgünlerim var o şehirden.
Sen her gece gözlerini kapatırken uykuya,
O gelecek bir gün diye
Hayallere dalıp gittin mi hiç.
Aynanın karşısına geçip,
Ağaran saçlarını seyrederken,
Onsuz geçen yıllara
seni hasret ve özlemle bekliyorum asker oğlum