O gün yıkılacaktır içinde ki putların
Yanaklarında saba külleri,sevda çanı
Gel gelebildiğin kadar baharın kollarına
Duygu şulesi vurur,kalbinin duvarına
Sen öylece durursun,komaz ölüm yakanı
Her iki gönül iklimine henüz çiğ düşmemişti;
Bu gönül erleri farklı iki haneden
Aynı duyguyla aşağıyla,yukarıyı
Ortada buluşturmanın heyecanıyla
Coşa gelirlerdi..
Siyahlar içinde gördüğüm anda
Vuruldu saatler düştü yerinden
Zamana kapıldı sessiz derinden
Canım can buldu sırlı canânda
Çığlıklar boşaldı ta içerimden
Siyahlar içinde gördüğüm anda
Söyleyin ne olur...içim yanıyor
Dillere bir türlü sığamıyorum
Eski bir anının dinginliğinde
Haykıran acımdan duramıyorum
Acıma gün çalan sancımdın ya sen
Gördüğüm rüyayı yoramıyorum
uzak yolların usta şoförü
götür beni en uzak menzile
kem gözler erişmesin ardıma
mor ışıklar vurmasın yadıma
yollar kıskansın seyrimi
ağaçlar hizaya dizilsin kavl ile
Çağırdım gelesin, sohbete söze
Dostluklar sürülsün, isterim gardaş
Gelmesin nazara, gelmesin göze
Kemlikler kırılsın, isterim gardaş
suları yıkarken üşüdüm
dünyanın kuytu köşesinde,
karanlığa ip bağladım
aymazlık babından
akan kirleriydi saflığımın
pespembe hayallere çaput bağladım
Çalınsın da her gün, dinlensin öyle
Vursun dertli dertli, sazımız birdir
Baştan sona doğru,Türkü’nü söyle
Vatan toprağında,izimiz birdir
Vatanım şahlansın, alın ter ile
Gön içinde sanırlar, seni değil mi gönlüm?
Bilmezler ki sığmazsın, ne çuvala ne kaba
Aciz nefsin peşinde, geçirirsin hep ömrüm
Farkına varmalısın, çekilmeden hesaba
Bir şehri-i kebir ki âlemde
Kağıt yetmez anlatmaya
İsyan eder kalem de...
İçine çekesin gelir ulu halini
Anlatır baktığında ahvâlini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!