TOPLUMSAL FACİA
Türk töresinin örf, adet ve geleneksel saygınlığını uzun zamandır kaybetmiş, yerini ahlaksızlık, gayrimeşru ilişkiler almaktadır.Sinema, tiyatro, televizyon yaşantımızın bir parçası haline gelmiştir.Öyle ki, sinemalarda duygusal, aksiyon filmleri ayda bir defada olsa, insanları dinlendirip sosyal etkinlik oluşumudur.Tiyatro, sanat etkinliklerinin en önde geleni, perde açıldığından itibaren seyirciyle birebir canlı olarak oynanan yazılan senaryoların insanları güldürdüğü gibi düşündürdüğü hallerde olmuştur.
Beyaz cam, hayatımızı bir anda değiştirip, dostluklar, arkadaşlıklar ve aile ortamını geri planda bırakıp yaşantımızın vazgeçilmezlerinden olmuştur.Dost sohbetlerinde (Misafirlik) oturumlarında sohbetin yerini televizyonlardaki eğlence, talk showlar, yerlidiziler, kadın programları almış sohbetlerin toplam bir saati geçmemektedir.Hal böyle olunca gerek aile içindeki yaşantı, gerekse misafirlik adabı ortadan kalkmıştır.
KİM BUNLAR
Sabah programlarında televizyonlarımızda onlarca kanal olmasına rağmen seviyesi, kültürsüz ve hiçbir eğitimi olmayan medya maymunluğu ve kısa yoldan şöhrete ulaşmak isteyen bir takım sözüm ona programcı ve konuklar ahlak dışı edepsizlik adına ne varsa Türk Milletinin gözünün içine baka baka kendilerini sergilemekten utanmıyorlar.
..
ŞİİR ELEŞTİRİSİ-Mehmet Doğan
Eleştiri, bilgisi ve beğeni düzeyi yüksek, bilinçli bir okurun okuduklarını değerlendirme çözümleme ve yargılama çabasıdır.
MEHMET H. DOGAN
Elli yıla yakın bir süredir Türk şiir eleştirisinin içindesiniz. Bir Türk şiir eleştirisinden veya üslubundan söz edilebilir mi? Edilebilirse bu üslubun temel özellikleri nelerdir? Bu özelliklerin oluşumunda, hangi eleştirmenlerin katkısı olmuştur?
Ataç ve Tanpınar'dan başlamak üzere bir değil çeşitli şiir eleştirisi veya üslubundan söz edilebilir sanıyorum. Modern Türk şiirinin kırılma noktalarında gündeme giren değişik şiir anlayışları, güçlü ya da güçsüz kendi eleştirisini de birlikte oluşturmuştur. Örneğin, bir öznel eleştiriden, bir izlenimci eleştiriden, yazın tarihine dayalı bir eleştiriden, toplumcu eleştiriden, çözümlemeci eleştiriden, bir ölçüde göstergebilimci eleştiriden söz edilebilir. Dolayısıyla, uygulama içinde oluşmuş, kişisel damgası az ya da çok derin üsluplar belirmiştir. Ataç'ın öznel eleştiri biçemi, sanata ve şiire, çağlar içinde yerel ve evrensel etkileşmelerle bitmeyen bir gelişme olarak bakan Tanpınar'ın eleştiri biçeminden; Doğan Hızlan'ın izlenimci eleştirisi, Orhan Koçak'ın çözümlemeci eleştirisinden; '40'larda henüz çekirdek halinde olan, '50'lerin sonuyla '60'ların başındaki bugün çoktan aşılmış (o zamanlar 'toplumcu' dememek için) 'bilimsel' ya da 'nesnel' eleştiri, Ahmet Oktay'ın toplumcu eleştirisinden temelde farklılıklar gösterir.
..
Sanat; İNSANLIĞIN KALBİNE ve Adınız YETER SEVENLERİNİZE: HEDEFİMİZİ TAYİN ETMEYE! Bir Kara Sevda Yaşasak Da; OLURUNA BIRAKTIK ŞARKINIZLA! . Ellerinizden Öpmek! .
******
MÜSLÜM GÜRSES BABAMIZ İÇİN; TTNET SAYFALARINDA PAYLAŞTIĞIM MESAJIM! .
..
Türkiye İLESAM edebiyat buluşması, konferans ve şiir müzik şöleni sayın: M.Nuri Parmaksız başkanlığında, Antalya il temsilcisi Mustafa Ceylan ve arkadaşlarının organizatörlüğünde Kemer de yüzden fazla şair ve yazar, ozan sanatkarın + üniversite öğrencilerin katılımlarıyla gerçekleşti. Daima biz otelinde üç gün süren programın amacına ulaştığına şahit oldum. Isparta il temsilcisi olarak 13 kişilik grupla onurlandırmaya çalıştık. Allah izin verirse Zeki Çelik sanat evimi açarken Müzik,şiir şöleni düzenlemeye çalışacağım.
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK MESLEK BİRLİĞİ İLESAM...
Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği, kısa adıyla "İLESAM", bir dernek ya da vakıf değildir; bir meslek birliğidir. Meslek Birliğimizin adı 1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile verilmiştir. İLESAM, bu kanunun 1983 tarih ve 2936 sayılı kanunla değişik 42. maddesiyle, Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyon Hakkındaki Tüzük hükümleri uyarınca kurulmuştur.
Meslek Birliğimizin kuruluş statüsü, Ankara Valiliğinin 01.09.1986 gün ve 065.051/4979 sayılı yazıları ile onaylanmış ve Birlik Tüzel Kişilik kazanarak 12.01.1987 tarihinden itibaren faaliyete geçmiştir. Merkezi Ankara’dadır.
..
Sahte bezirgânın sattığına bak,
Ayarsız karganın öttüğüne bak,
Bizim karabaşın ettiğine bak,
Yalına kızdı da bize saldırdı.
Hep güzel geçer mi insanın günü,
Hani çözecekti bu kör düğümü,
..
Bilindiği gibi çağlardan çağlara geçen ve günümüze kadar gelen kentlere ruh ve dinamizm veren, kültür kaynaklarının başında sanat gelir. Sanat eseri ihmalcilik ve duyarsızlıkla üstleri küllerle kaplanırsa o kentin ruhu söner kaynağı akmaz olur. Yeni eserler meydana getirilmezse kendi kabuğu içinde kavrulur durur. Bence bir kentin, ruhunu canlandıran, dinamizm veren sanatçılardır. Sanat eserleri ile uğraşanların çalışmaları ne denli başarılı ise kentteki kaynaklarda o denli coşkuyla akmaya başlar, gelişir, güzelleşir çevreye açılarak kendisini tanıtır.
Millet olarak duyarlı olmamızı gerektiren bir konu; sahip olduğumuz bu değerlerimizi yaşamak ve yaşatmaktır. Çünkü yücelmemiz bu değerlere bağlıdır, ayrıca bunları gelecekteki nesillere aktarmakta bizim görevimizdir. Onlara en güvenilir kültür belgesi olarak bakılmalıdır. Sanat eserleri insanların karmaşık iç dünyasından çıkar. Evrensel duygu ve düşüncelerin ürünüdür. Tıpkı arının bal yapması gibi, sonuçta ortaya yepyeni bir olgu çıkar. Sanat eserleri dar kalıplara sığdırılmamalı, sanatçı özgür çalışmalı. Şunu yapacaksın bunu yazacaksın denildiği zaman düşünce ürünü olmaktan çok uzaklaşır ve zamanla”gereksiz” bir uğraş olmaya yönelir. Oysa insanı diğer insanlardan ayırtan yaratma yeteneğidir ve özgür alanlarda oluşturulmalıdır.
Sanatı daha yakından tanımak için duyguların yoğunluğuna şöyle bir uzanmak yeter. Yüreği bunaltıcı sıcaklıktan kurtarmak için yapraklarını üzerine örter ve tatlı bir serinlik verir, sonra da dallarını hafifçe sallayarak en güzel nağmeleriyle duygu yoğunluğunda bize eşlik eder. Ruha huzur veren eşi olmayan melodilerin bestelerini yapar. En güzel sesler, en güzel renkler sağanak yağmurlar gibi boşalır üstümüze. Bazen meyvesini bir şiirde verir. O meyveyi yiyen ruh dillenir de dillenir. Beden büyülenişin biçimsiz lezzetinin dolaştığını hisseder kanında. Yürek dalga dalga bir ihtişamın içinde derinlerde ta derinlerde yüzerken bir beste çıkıverir ortaya. Güzel bir tablo gizlilikleri ortaya serer, bir heykel suskun olsa da düşünceyi simgeler. Kuş cıvıltıları siner gözlerine, eseri oluşturanın ruhunu taşır.
İnsan elinden çıkmış sanat yapıtlarında en güzeli insan zekâsından süzülmüş en öz düşünceyi buluruz. Bir yaprak hışırtısı bir yıldız fısıltısı gibi. Dili çözülmedik daha nice güzellikler vardır sanatın içinde. Onu keşfeden sanatseverler ne mutlu.
Sanat güzelliğin ifadesidir
..
Cüretkar bakışlara açık yatmışsın
Salkım saçık fırçasında ressamın
Davetkar bakışlara satılmış kadınlığın
Değilmiydin yoksa, hayat kadını
Saklanmalıydı,cevher sahip olan erde
Bütün maharetin o ere, sere serpe
Rahimden gelen kutsal sanat
..
şiir sanatında gerçek dost, nezih paylaşım; kimdir, nedir? şiir sanatıyla ilgisi olmadığını düşündüğümüz bir soru gibi, değil mi?
oysa, sanatın gelişmesi, toplumun ıslahı için gereken tek şey, gerçeği paylaşmak, yalanı kovmaktır köyden. hele ki, dostlar arasında bunu yapmak elzemdir, kaçınılmazdır. sanat işinde dosttan gelen yapaylıksa, yadsınır, çürük elmadır, kurt kemiriğidir. kendini düşünenle, dost arasındaki bir savaştır; özveri ile çıkarcılığın çatışmasıdır.
bunları masaya yatırmak mı? çok zor; kim inanır ki, kendini birinci tuttuğuna, diğerlerinden? kimi ikna edebilirsiniz ki, kırık bastonu verdiğine, dostuna?
ne gereği vardı şimdi bunun; buyrun cenaze namazına! lunaparkta atlı karıncaya binmek yerine, ne işimiz vardı dostun sanat ayininde?
şiir yazar, okuruz.. bu, çok basit bir işlemdir elbette; anlar veya yüzeyden kaymağını sıyırıp geçeriz. başkasının şiiri olunca neler yaparız? kendimizin her sözünün yorumlanmasını beklerken, onlarınkinden uzak dururuz. oysa, beğenilme umudunu taşıyan binlerce can, okunmayı, hatta yazdıkları kötüyse, eleştirilmeyi; uyarılmayı / yerilmeyi de bekliyorlar.
..
İnşaatta Dediler; “SEN DE Mİ İNANDIN Doğan CÜCELOĞLU’NA? ”
Okuduğun ve öğrendiğin bilgi ile; TOPLUMSAL BİRLİKTELİK! .
Okuyup okuyup; azgınlaşma ben merkezlilikler çıkmazında! .
Öğrendiğinin toplumsal değeri olmalı! . BÜYÜKLERİNİ TANI! .
Kendimizi bir kenara atarak olanları seyre dalamayız ki! .
..
Verdiğim Emeğimin Karşılığından Fazla Olanı; HARAMDIR! HAKKANİYET! .
Hatalarımdan sonuç alarak; aynı hataları tekrar işlememeliyim ben! .
Kalp kırmamalıyım, gönül yıkmamalıyım bundan böyle VATANIMIZ İÇİN! .
Anneme ve aileme yardımcı olmalıyım! Ve de azimli olmalıyım artık! .
Başkalarının yardımıma yetişemeyeceğini de düşünmeliyim aşkım ile! .
..
Şiirler yazılır her gün bu yerde,
Okunur, her gün bu yerde şiirler.
Uç uca eklesen arşa giderde,
Derman olmaz hiç bir derde şiirler...
Fikir kelepçeli, akıl yasaklı,
Kaybolmuş sislerin içinde saklı,
..
.
img src=' http://www.milliyet.com.tr/2003/01/02/sanat/resim/san06.jpg'
BGSOUND SRC=' http://www.saturn-soft.net/Music/Music1/MIDI/Nostalgia/easyforget.mid'
..
6-7 Eylül olaylarını anlatan Güz Sancısı filminin sonundaki hakiki belge fotoğraflarla bile ilgilenmeyen bir seyirci, bitiremediği patlamış mısır kutusunu sallarken bir yandan da mızırdanıp duruyordu: “Bak ne güzel anlatmışlar, biz de anlamış olduk vaktiyle azınlıklara neler yaptıklarını. Ergenekon’u da böyle güzelce kitaplarla, filmlerle anlatırlar inşallah. Valla, yalan yanlış haberlerle canımızı sıkıyorlar, iyice kafamızı karıştırdılar.”
Bugünlerde buralarda doğup büyüyen hiç kimse, zekâdan ve sağ duyudan nasibini almamış bu tür yorumları yadırgamıyordur herhalde. Böyle zamanlarda, sabırla derin bir nefes alıp tımarhane hayatına devam etmek lazım. Ben de öyle yaptım zaten ama itiraf etmeliyim ki şöyle konuşmak istedim onunla: “Hanımefendi fevkalade haklısınız. Zaten bu seyrettiklerinizin mahalle çetesi sandığınız Ergenekon zihniyetiyle hiçbir alakası yok. Bu adamların zulmü bambaşka. Biz de bunalmamak için gazeteleri okumuyor, televizyonlara bakmıyoruz. Bu konuda hiç kitap da yazılmadı. Zaten okusak da anlamak istemediğimiz için canımız sıkılıyor. Acele etmeye de lüzum yok. Gayrimüslimlere yapılanları izleyebilmek için bakın ne güzel sabrettik. Ümidinizi kaybetmeyin. Elli yıl sonra sadece Kürt oldukları için öldürülüp kör kuyulara, sokaklara atılan binlerce yoksul, çaresiz insanın, memleketin her köşesinden fışkıran bombaların ve silahların filmi de yapılır belki. Ama sakın endişelenmeyin, muhtemelen bu hadiseleri de ilerde mahallenizin sinemasında acıklı bir aşk hikâyesi eşliğinde seyredersiniz, çok sarsılacağınızı sanmıyorum. Bu arada bana da bu işlerle ilgilenenler anlattı; büyük gazetenin ‘anketör’ yazarı da sizin gibi filmi izleyip çok duygulanmış, mahcup olmuş. ‘25 yıl boyunca bir tek Kürdün kapısına işaret konmadı’ diyor, pek gururlu. Ne dokunaklı bir yaklaşım değil mi? Siz kafa karıştıran haberlere boş verin ama onu mutlaka okuyun, insan ferahlıyor. Hakikatle yüzleşmeye dair inancınız pekişir. Ama tabii ben yine de sizi yanıltmış olmayayım. Bakarsınız cevval Türk dizicileri, o kadar beklemeden nedense suç sayılmayan darbe girişimlerden de dizi yapar yakında. Biz de, evlerimizde yayılarak seyrederiz paşalarımızın gizli günlükleriyle zenginleşen renkli hayatlarını. Tabii o vakte kadar hâlâ bir tankın altında ezilmemiş, sokak ortasında ensemizden kurşunlanmamışsak! ”.
Bu sayıklamaları zihnimden geçirirken, bir kez daha Tanrı’ya bize içimizden konuşabilme yeteneğini bahşettiği için şükrettim. Eve dönünce bu gazetede yazan dostlarımdan birini aradım. Arkadaşım, her hafta köşesinde derdini yukarıdan aşağıya doğru ifade edebildiği için nispeten daha sakin ve olgun tabii. Benim bu coğrafyanın lisanını anlamayan şikâyetlerimi dinledikten sonra ümitsiz olmamamız gerektiğine karar verdi, ben de ilerde bu memlekete dair anlatmak istediklerimin listesini yapmaya...
Yazının okuduğunuz kısmından sonra niyetim köşenin ve sayfanın içeriğine uygun malum kültür-sanat mevzularına dönmekti. Nitekim öyle yapacağım ama korkarım aradan çekilerek zira giderek yükselen ateşim yüzünden düzgün cümleler kurmakta biraz zorlanıyorum. Hiç yazmamaktansa bu hafta bu köşeyle ilgilenenleri bilimin magazin hayatına teslim etmeyi tercih ettim.
..
Sanat galerisine gidip
beynimdeki Freud dönemi snapslarımın eseri
paranormal soyutlamalarımı,
somutta soyutlanmış bir sanat eseri aradım.
Sanat eserlerindeki en soyut resim, en soyut heykel;
yağlı boya, pastel boya, kara kalem;
cam, mermer, taş, kil, ağaç, köpek öldüren kırık ve erimiş bir şarap şişesi her biri
..
Allah'a tanık olur,alemde bütün izler
Her alem yapısında,ilahi şifre gizler
Eserden müessire,bir yol çizer kainat
Hak'kı işaret eden,akıl üstü bir sanat
En büyük gizli Allah; Kainat yapısında
Alemler eğilirken,Yüce Arş kapısında
..
Önümdeki bembeyaz kağıdı karalamak yerine, yüreğimi bu beyaz kağıda sarıp sana yolamak isterdim. Ne güzel sözcükler kulanmak için onca kağıt heba olurdu. Nede mürekepte akan harfler sıkılırdı. Ne kalemi tutan avuçlarım terlerdi. Nede düşünmeye zorlanan beynim isyan ederdi. Kağıdı açar açmaz içindekilerini önüne kusardı yüreğim. İşte o anda irenerek bakmandan korktuğum için, sana yapmacık cümleler kurmak zorunda kaldım. Yani edebi sanat haline getirmeye çalıştım sözcükleri. Sırf seni etkileyebilmek için.....Neyse......Seni seviyorum.............İnanmıyorsan yemin edebilirim.
..
“sanat, sanat içindir”(!) diyor bazı çevreler,
“sanat, sanii içindir” derdi bizim devreler!
Niye inkâr ediyor saniini sanatçı?
Bunlar küfr-ü inatta iblisten de inatçı.
Sanat, bin bir esmayı izhar etmek halklara!
..
Bir ben varım , Bir de evim...Ve bu evde bir odam... Bu odada var olurum. Dört bir duvarı saydam... . Bir duvarı masal söyler,bana bir adım atar... Biri fikir dünyasının derinliğine bakar... . Siyasetin kapısını çalan ise yorulur... Yükü taşımak için, sırtına küfe vurur... . Bir dördüncü duvarın her an üstünde elim... Başım dara düşünce, sanat ile çözerim... . Çözdüğümde, içime, bütün renkleri akar... Diğer üç duvarıma,renkli perdeler takar...
..
BÖLGESEL ve YÖRESEL BASINIMIZA TEŞEKKÜRLER...
Merhaba saygıdeğer gönül dostlarım ve meslektaşlarım. Sizlerin her zaman her yerde sonsuz gayretlerinizle hizmetler sunduğunuzu biliyorum. Acı tatlı anıları da paylaşma gereği duyuyorsunuz. Bölgenizdeki, yörenizde ki tüm haberleri toplumu bilinçlendirmek için maddi ve manevi riske girerek aktarıp verimli oluyorsunuz. Zaman içinde tehlikeler de atlatıyorsunuz. Sizlerin her hizmetinizi taktirle karşılıyorum ve basın camiasını yürekten alkışlıyorum.
Bölgesel ve yöresel basına minnettarlık duygularımı elbette şeffafça yansıtma gereği duyuyorum. ZÇY yayınlarını kurmadan önce sizlerle iç içe olmaya çalıştım. Kitap okuma ve kiralama sistemini başlattıktan sonra bazı gönül dostlarımın, ve camianın dikkatini topladım. GBYŞ Derneğini kurunca dernek bülteni Duygu Selin'in imtiyaz sahibi olarak yayımladıkça sizlerden biri oluverdim. Beş çeşit her tür şiir kitaplarımın yayınlanışı, on beş sayı dernek bülteninin okuyucularla buluşması dostlarımın ufkunu aydınlattı.
Dernek başkanlık görevim YCYY Derneği ile devam etti. Dünyada hiç benzeri olmayan yuvarlak, ortasından minareli proje taslağının tamamen şahsıma ait olmasıyla benim ve halkımın, belediyenin destekleriyle üç yıl içinde kısmen, beş yıl içinde tamamen müminlerin ibadetine açılması onur vericidir. Toplumun menfaatine sunulmasına vesile olduğum her hizmeti zaman çerçevesinde halkıma yansıttığınız için sizlere gerçekten minnettarım.
..
Taşlama şiirinde, dilin ölçüsü ne olmalıdır? Edebi aşan bir taşlamaya aynı tarzla cevap vermek doğru mudur?
_________________________________
_________________________________
Bayram ARICI
..