ben mi cüceydim
evimiz mi şatoydu
nasıl sığdım bilmem ki
masallara
tül perdeden elbisemi giyince
aydın bunaldı mı
dinamitler patlar zihninde
us dışı
bozulur dengesi
hitabet iskelesinin
sen yokken
akasya ağaçları büyüttüm
düşsel vadilerde
dumanı tüten bacalardan
huzur çaldım
ardıç ağaçlarının
rüyadan sıçrayan alev yakar mı
sis bulutu su misali boğar mı
bir deve çizsem içimdeki kuyuya
serçe parmağıma değen su
alıp götürse beni Mısır'a
sen aklıma düşünce
en yalın hâlinle
öz Türkçe
okumayı yeni sökmüş
bir çocuğun heyecanı başlar
dünya dilleri münakaşasında
gel ey feyezan
yeşil elma kırmızıya çalmadan
mürekkebini
ömrüme dökmeden gece
fezaya ulaşacak ahı kuşların
ruhum sensiz
sen gözlerinle gülünce
sözlükte karşılığı olmayan
bir göç başlar kalbime
ürkek kuşlar akın eder
mısır tarlalarına
çocuklar koşturur içimdeki
parmak uçlarından
başladı ölüm
oradan iskemleye sıçradı
köhne odalara kadar yayıldı
"taş kâğıt makas"
oynadılar bir süre
mağara işçisi gibi ağır yüküm
buzdan parmaklarımla
kor ağacından ömür topluyorum
gönlüm doygun belkilere
yüzüm yılgın keşkelerden
ölümümün yüzüncü yılında
sabah uyandım
dumandan göz gözü görmüyor
annem kazanın altını yakmış
çamur deryasında çamaşır yıkıyor
ev soğukmuş kardeşlerim açmış
kim anlar hâlimizden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!