Aşk saklanmış bir dağın ardına
Hüzün koştu geldi yardıma
Aştık dağı günler geceler sonra
Yine acı düşmüş, gördüm, bahtıma
Adım adım gezdim devranı
Ecel göz kırpıyor insana her an
hatırlaması gerekirken her zaman
ölmeyecekmiş gibi düşünür insan
ama anlar ki öleceğinde ömrü hazan
Kıyameti imiş insanın ölümü
Bahar gelmiş açmış çiçekler
Bir bu ağaç dalında bir diğerinde kelebekler
Artık soğuk olsun ister insan içecekler
Baharda bir başkadır yaşamak
Gökyüzü masmavi, her taraf yemyeşil
Ey gün!
Sabahın erken saati.
Kaldı mı yapmadığın dün?
Yaptığın hezeyan mıydı?
Hep hüzün!
Bir Sen'sin Ya Rabbim, Ehad Sen'sin itaat ettik
İlk Bezm-i elestte Tek olduğuna biat ettik
Rahman, Rahim Sen'sin, bağışlayansın, esirgeyensin
Bir Vacibul vücud olan Sen'sin yok bir başkası
İinsan yediğini put yapar mı, deli saçması
Zaman parça parça edilmiş
Saniye, dakika, derken günler geçilmiş
Günler günleri kovalayınca haftalar olmuş
Şu zaman denen boyut ne garipmiş
Hafta sonu geldi dön başa
Doğan güneşle gözlerini kapattı ay
Şu kalbimdeki oku gönderen yârdeki yay
---
Gecem aydınlanır sanmıştım O' nu görünce
Güneş narı o kadar güzelki dünyada
Cehennem narı o kadar yakıcıki ukbada
Rab zıtlıkta ne güzel yaratmış dengeyi
Kula düşer fark etmek makroda hüzmeyi
Evrene yeter misin şu bedeninle
Sabah,
Sessizliğinde huzur;
Öğle,
Yoğunlukta bir mola;
İkindi,
Peygamberi anma;
Lapa lapa kar yağıyordu dışarıda; içerden bakınca çok güzel görünüyordu beyaz örtü, bir de dışarı çıkınca üşümese...
Tam altmış üç seneyi devirmişti, ne olaylar görmüştü o gözler. Ve dokuz senedir yalnızdı; şu koskoca beton yığınında tek başına yaşıyordu. Sadece haftada bir gelen temizlikçi ve zile basıp kaçan bir kaç yaramaz çocuk dışında kapısını aşındıran yoktu.
Şerifesi'ni özlemişti. Ne büyük bir aşktı onlarınki. Tam otuz yıllık bir birliktelikleri vardı ama O bırakıp gitmişti. Dokuz yıl on sekiz gün önce bu saatlerde 'elveda' demişti kendine. Bugün 21 Aralıktı ve sabah güneşinin yüzünü göstermeye başladığı demlerdi. Canısı böyle bir günde sanki bir kanadını kırmış gibi kaybolmuştu hayatından. Oysa beraberken gözlerinin içine ne kadar güzel bakardı, elleri ne kadar güzel ve sıcaktı; ya sıcacık "canım" deyişi hem de tam otuz yıl hiç usanmadan hala taze sevgisiyle.
En çok istedikleri dünya tatlısı bir çocuktu ama olmamıştı, Rabbisi nasip etmemişti. Keşke bir çocukları olsaydı, şimdi yanında olur onu teselli ederdi ama yoktu işte yalnızdı. Eskiden iki kişi yetiyorlardı birbirlerine; peki ya şimdi? !
Emekli öğretmen Lütfi Bey iç geçirdi ve:
"Yine eskiyi yad ettin muallim bey. Zevcenin o gül siması, güzel gözleri aldı götürdü seni. Merak etme az kaldı, yakındır ona kavuşacağın gün. Şerifen de dört gözle bekliyordur hem seni."
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!