Saksı düşmüş kafamıza da, kim itti saksı ...

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Saksı düşmüş kafamıza da, kim itti saksıyı, kim farkında? Düz yazı

Özgürlüklerimiz ne kadar kısılırsa, o kadar yüksek olur özgürlük çığlığı…

Her çığlık başarıyı elde eder diye bir kural da yok. Olsaydı, bir gün gelir bu çığlık dinerdi. Bazen de özgürlük için çırpınırken daha çok batabiliyor insan bataklığa… Türkiye’nin durumu böyle bir şey mi?
Şöyle bir geriye dönüp özetlersek: 1953 Marşal yardımıyla demiryolu taşımacılığını askıya alıp, karayolu taşımacılığına ağırlık verildi. Otomobil ve petrole akıtıldı dar bütçemizin paraları…
Doğal olarak borçlar daha da birikti… IMF’den gelen papyonlu beyler, borç erteleme şartlarında faizleri daha da artırdı… Daha fazla kabartmaktı borçları, görevlerini başarı ile yerine getirip, her dönüşlerini kutladılar, gümledi şampanya şişeleri… Tabi bizimkiler ise tek şart koşuyorlar, gizli olacaktı anlaşmalar… Şartları kabul ediliyor… Bizimkiler, kabul ettirdikleri şartlardan dolayı son derece başarılı ve neşeli… Havuz medyası havuzdan su içebilmek için havaya fırlatılan şapkalar eşliğinde verdi haberleri…
Biz baraj kralları tarafından yönetilen bir ülke olduk hep… Krallık denilince şımarırız hep 7’den 70’e ve ezenden ezilene…
Okyanus ötesinden vurulur beyne kelepçe, burnumuz büyük burundan ötesini kim göre… Güçlü devlet, örtülü dediyse örtülecek, gizli dediyse gizlenecek, hem, can havliyle yaşamaktan, dış politikaya bakacak zamanımız mı oldu? Ölümden korkarak razı olduk gizli kapaklı işlerin yürümesine…
Her şey 1953’te olup bitti mi?
Arkasından kotalar geldi… Onu ekemezsin, onu biçemezsin, onu üretemezsin… Hep bizim iyiliğimizi düşündüler… Biz de ‘’Bize bir kelime öğretenin kulu kölesi oluruz’’ dedik, her istediklerini verdik… Amerika’da okumuş büyük adamlarımız vardı. Hep onlara güvendik.
İşçilere köylülere saldırırken kabaran milliyetçi damarlarımız, Gümrük duvarları inerken, MAİ sözleşmeleri imzalanırken, Batılılarla, uluslararası şirketlerle aynı masada oturmanın gururuyla, batılılaşıverdi. Milliyetçilik misafirperverlik oluverdi. Ne istedilerse verdik… Ağaların masasına oturan ırgatlar nasıl diğer ırgatlara karşı kabarırsa, bizim kodamanlar da öyle gevşeyip kabarıverdiler… ABD başkanı kabul ettiyse dünyayı bile feda ederiz… Ağır yük altında ezilen şamyel yükten kurtulunca nasıl kabarırsa, öyle kabarır yönetenlerimizin yürekleri. Biz de zaten onların yüreklerinin bir parçası değil miyiz. Yüreklerini veriyorlar. Karizmaya sahip olmak diyorlar buna… Randevuya girip çıkan erkek, çıkışta nasıl diğer arkadaşlarına karşı kabarırsa, hiç kimse ona maliyetini sormadan, ağzı sulanarak nasıl gıpta ediyorsa, işte öyle dış ilişkilerimiz… Bergama’da olduğu gibi, ara sıra şapkamız önümüze düşer de görünürse kelimiz, sadece o çevre duyar yenilen kazığın acısını…
Kapitalistler kara doyar mı? Doymuyorlar… Bütün ekonomik ağları ördükten sonra senin ülkene yardım diye geliyor… Ucuz işgücü ve kirlilik gizleniyor… Ölümler bize fıtrat olarak şırıngayla ediliyor.
Biz ucuza mal ederiz, işletmeleri bize verin! Karlı satışlar gibi lanse eder bize havuzdaki ördekler kazlar…
Vak! Vak! Vak! Gak! Gak! Gak! Biz müzik gibi dinleriz… Top, tüfek, keleş, cop, TOMA vs. seslerinden sonra müzik gibi gelir kulağımıza… Renk katarlar beyaz ekranlarda izlediğimiz pembe dünyamıza…
Artık ayağımıza gelmezler. Biz gideriz ayaklarına. Fırça atsalar bile, gül biter yanaklarımızda… Çocuk oluruz karşılarında… Orda ne emredilirse, burada uygulanır sabaha… İşte öyle bir güçlü devletiz…
Biz doğuştan askeriz… Rütbeler yıldızdan olunca, yıldız inmez yere, biz çıkarız göğe… Tanrılaşırız…
Ve tanrılar, tanrılarımız, yetkilerle donatılır, sorumluluklardan azat edilir. Kulluk bize dipçikle indirilir.
Lafı uzatmak istemem ama, duvarlar var, dil ile kelimeler arasında… Dolanmak zorunda kalıyoruz arka taraflarda…
Birazını atlayarak günümüze gelelim…
Soruyorlar hep ‘’Bizim Suriye ile derdimiz ne? Daha dün ailecek ziyaretleri izledikçe bu dostluktan gözlerimiz yaşarmadı mı? Şimdi ne oldu da 180 dereceli dönüş oldu? ’’ Biz çevik bir milletiz… Askeriz.
Dünyanın en güçlü ordusunu bize besletiyorlar… Boşuna mı? Askerlikte hile biter mi? Bütün savaşlara bakın, talan, hile, tecavüz, gasp acımasızlık kalleşlik bütün savaşlarda zafer kazanmanın baş kuralıdır… Hele hele dost görünüp arkadan hançerlemek büyük ustalıktır bizde…
Biz liberalizme soyunurken, üretim araçlarından vazgeçip hizmet sektörünü kabullenmedik mi? Otellerde, garsonluk, savaşlarda temizlik, fabrikalarda meydan işçiliği vs… Üçüncü sınıf vatandaşız… ‘’Bizden yaratıcı eleman çıkmaz! ’’ diye Anayasamıza işlemedik mi? Hizmette kusur etmeyeceğiz…
Sahibi …. ‘’Tut’’ dedi mi koşan avcının zaharı gibi, ‘’Suriye’de Esat rejimini devir’’ dediler mi, koşacağız. Kurşun bile yetişemez bize… Çünkü karşılığında vaatler büyük. Petrol zenginleri öyle buyurmuşlardır. Dünyanın şefleri susmuşlardır.
Aslanla tilkinin hikayesi gibi… Sen aslansın demiş tilki, aslanı tuzaktaki yeme göndermiş…
İşsiz güçsüz olan zenginlerin günü neyle geçer? Dedikoduyla… İşte o yüzden gizli diye bir şey kalmıyor dünyada… Duyuyoruz, bizim de kulaklarımız dedikoduya yatkın olunca…
Cumhuriyet’in kulağından düştü kulağımıza;
Wikileaks sitesinin kurucusu Julian Assange açıklamış, hafta sonu Rus televizyonunda… Belki biraz düşünürüz, dedikodu malzemesi edinmenin hoşnutluğu ile gelen ölüm korkusunun kıskacı arasında.
Biz, zenginlerin, çok kazanmanın şenliği için kaynayan kazanlarında pişecek kurbanlar olarak, düşünebiliriz belki… Düşünmek de zulüm diyebilirsiniz… Tercih bizlere kalıyor.
Yöneticilerimiz özgürleşmek için bu kadar ciddi çığlıklar atıyorlarsa, büyük tehlikeler var demek karşımızda…

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 29.6.2015 23:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe

    Halkın yüzde 40'ı hala derin uykuda .... Bu yetmezmiş gibi uyanık geçinip 'sözde kalın kırmızı örtülerinin' altında onlarla aynı ninniyi dinleyenlerin de varlığını görmekteyiz son günlerde...
    Farkındalık ., bilinç aydınlanmasıdır... Bizden çok uzak o aydınlık...
    Kaleminize sağlık sayın Mehmet Halil...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Halil