Eski bir romanı okur gibiyim
Yıllardır açtığım hep aynı sayfa
Hep yırtık yelkeni dokur gibiyim
Sen zalim kaptan, ben acemi tayfa
Tufanlar yürüyor, gemi batacak
diz üstü çökmüş kızgın rayların üstüne
kaçırdığı fırsatlara
yas tutuyor
her tren sesiyle umuda sarılsa bile
tuzlu sulardan arınmayan gözler
pas tutuyor
daha dün ödedim fidyesini yalnızlığın
bırakmıyorlar otağımda öleyim
arıyor gözüm karanlığın kucağına bıraktığım
her biri kendini sanıyor merkezde
düşük yapmalarına rağmen durmadan
farklı amaçlara gebe
yaşım daha genç
yani öyle diyorlar
biliyorum, yudumladığım kahve
çektiğim nefes kadar acı değil
ve ciğerlerim değil kanayan
varlığın hep sığınak oldu hayallerime
yokluğun varlığından farklı degil aslında
ağladım da döküldün kalbimden ellerime
giderdim, kendimi de bırakmasam ardımda
ağladım bir sevdanın sessiz tükenişine
ses yapmadan yürümeye alıştım
yerlerde kozalaklar
umursayan kim
gözümden düştü resim
yabancı kaldım kendime
tutuşturdum ucundan içimdeki hiddeti
çekin ağlarınızı artık ruhumdan geri
rihter ölçeği ile haydi ölçtük şiddeti
hangi bilim açıklar kankırmızı külleri
bileklerim zonkluyor topuklarımda talan
sürûr isterim sürûr, ruhuma doğsun şafak
ak gönlümden içeri, gözlerime ışık yak
o gözler ki, bir zaman az yağmur yağdırmadı
yüz ömürlük acıyı, bir yıla siğdırmadı
gururun tohumları, henüz verdi filizi
sürûr bugünüm olsun, hüzünler ise mazi
Kendimden uzaktayken, bilgelik kâr etmiyor
Dedim ya, devir kötü, gözü şaşırdı menzil
Ekmekler aslanları yiyor yiyor, bitmiyor
Boş gezenin kalfası olmuş, gökteki zembil
Leylekler bebekleri kendileri büyütüp
Izahı olamaz bir damla yaşın
Aktıkça acıyla yoğrulur başın
Ananın ak sütü kadar helal mi
Ay mı bu gökteki yoksa hilal mi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!